Şahin DOĞAN
Mustafa İslamoğlu ile ‘Ruhumdan Üfledim’ tabiri üzerine
Belki hatırlarsınız, konuyla alakalı önceki yazımıza şöyle bir cümleyle hatime çekmiştik: Mustafa İslamoğlu, “Hz. Adem’in bir anne ve babası vardır” tezini temellendirmek için, önceki bütün görüşlerini ayaklar altına alıyor, bu uğurda bütün Kur’an ayetlerini seferber etmekte bir sakınca görmüyor. Sorun teşkil edeceğini düşündüğü ayetleri te’vil daha doğrusu tahrif marifetiyle amacı doğrultusunda konuşturmak ise ustalıkla becerebildiği en kolay şey. İşte tezine sorun teşkil edebilecek o ayetlerden sadece iki tanesi: “Vaktiyle rabbin meleklere şöyle buyurmuştu: “Ben, kurumuş balçıktan bir insan yaratacağım. Ben ona güzel bir şekil verip ruhumdan üflediğimde onun için secdeye kapanın.” (Hicr Suresi, 28-29)
“Ruh üflemek” tabiri Kuran-ı Kerim de bilhassa insanın yaratılışıyla alakalı ayetlerde anahtar bir kavram olarak çıkar karşımıza. Başta el-Keşşaf yazarı Zemahşeri olmak üzere bütün müfessirler ittifakla bu tabiri “Allah’ın bir bedene hayat/can vermesi” şeklinde anlamışlardır. Zemahşeri “Bir bedene ruh üflemek, ona can vermekten ibarettir” diyerek bu mananın kesinliğini te’yid eder. (Zemahşeri, el-Keşşaf, III. 130) Zaten bu tabirin geçtiği bahse konu diğer ayetler (secde 9, sad 72, enbiya 91 gibi) dikkatli bir gözle Kuran’ın sistematik bütünlüğü içerisinde incelendiğinde bunun dışında başka bir mana takdir etmenin mümkün olmadığı kendiliğinden anlaşılır. İslamoğlu’nun çok sevdiği ve mealinin yarısından fazlasını kendisine borçlu olduğu daha yerinde bir deyişle kendisinden aldığı merhum Muhammed Esed de bu hususta diğer bütün müfessirlerle aynı kanaatte: “Allah’ın insana “ruhundan üflemesi” ifadesi, kuşkusuz, ona hayat, bilinç ve duyarlık yani bir can bahşettiğini dile getiren mecazi bir ifadedir.” (Kuran Mesajı, İşaret y. Hicr suresi 29. Ayet, 26. Dipnot. s.518)
Amma İslamoğlu, bu ayetteki “ruhumdan üfledim” tabirini kendi tezi önünde büyük bir engel olacağını düşündüğünden (çünkü bu tabiri “can/hayat verme” manasında kabul etse Hz. Adem’in meniden değil “kurumuş balçıktan” yaratıldığını açıkça ikrar etmeye mecbur olacak ve dolayısıyla geliştirdiği bütün teori kendiliğinden iflas edip çökecektir) bu tabirin can vermek anlamına gelmediğini çünkü Hz. Adem’e ruh üflenirken onun zaten canlı olduğunu dolayısıyla canlı varlığa ruh üflemenin onu akıl, irade ve vicdan yetenekleriyle donatma olduğunu söylüyor. Kısacası Hz. Adem ruh üfleme ameliyesinden önce beşer olan bir canlıydı, bu ameliyeden sonra beşer olmaktan çıkmış insan olmuş. Kendi tabiriyle: “Ruh üflenince sureti insan sireti hayvan olan beşer; gören, işiten, duyan, düşünen, sorumluluk ve ahlak sahibi bilinçli bir varlık olup çıkmıştır.” (Yaratılış ve Evrim Düşün y. s.215) Ve Enbiya Suresi 91. Ayette Hz. Meryem’e ruhumuzdan üfledik denilmesi Meryem ruh üflemeden önce canlı olduğuna göre ilgili tabirden can vermek anlamının kastedilmediğini söylüyor.”…İsa’yı nasıl bir anne doğurmuşsa Adem ve eşini de öyle bir anne doğurmuştur. Can sahibi Meryem üflenen ruha muhatap olmuşsa, üflenen ruha muhatap olan Adem ve eşinin de can taşıyor olması gayet doğaldır.”
Bu son ifadelerle geçmiş bütün müfessirleri güya köşeye sıkıştırdığını zanneden İslamoğlu’na dilerseniz bütün müfessirler namına büyük filolog/müfessir Zemahşeri cevap versin: “Hz. Meryem’e ruhumuzdan üfledik” ifadesi ”Meryem’in karnındaki İsa’ya ruh üfledik; Meryem’in rahminde İsa’ya can verdik” anlamına gelir. Nitekim çalgıcının, “ben filancanın evinde ney vs. bir çalgı çaldım” anlamında “ben filancanın evinde üfledim” (ne-fahtu fi beyti fülanun) sözü de buna benzer.”” (a.g.e)
Yanlış anlaşılmasın, geçmiş müfessirlerce verilen anlamın tek ve nihai anlam olduğunu, Kurani kavramların sabit ve değişmez bir manasının olduğunu söylemiyoruz kesinlikle. Bunun adı indirgemeciliktir, Kuran’ın çok anlamlılığına (delalet-i vücuh) hürmetsizliktir, dolayısıyla hiç kimsenin bunu demeye ve yapmaya hakkı yoktur. Çünkü Kuran, bütün asırlara hitap eden bir hutbe-i ezeliye olduğundan her asrın ondaki hissesi ayrıdır. Onun için Kuran’a ait “Savm, Salat, Hac, Zekat” gibi temel kavramlara değil, tali kavramlara pekala yeni bir anlam takdir edilebilir ama takdir edilen bu yeni anlamın makul, müdellel ve Kuran’ın konu ile alakalı diğer ayetleriyle mana bütünlüğü açısından uyumlu olması gerekir. Yan bizim için “dava değil, dava içindeki burhan” önemlidir. Dememiz o ki İslamoğlu’nun davası (yeni anlam takdiri) için bulduğu burhanlar, kartondan yapılmış setler gibi çürüktür.
Ama sıkı tutunun daha bitmedi. İslamoğlu yukarıda Hicr Suresi 29. ayet-i kerime de geçen “ruhumdan üfledim” ifadesine “Yaratılış ve Evrim” kitabında böyle bir mana verirken mealinde ise bütün müfessirlerin paylaştığı manayı kabul edip aynen tekrar ediyor: “Buradaki “ruh üflemeyi” ona (Hz. Adem’e) başta hayat olmak üzere, kendi özelliklerimden, sıfatlarımdan sınırlı düzeyde verdim” şeklinde anlamak mümkündür…”(Hayat Kitabı Kuran, Düşün y. 15.Sure, 16. Dipnot, s.486) Çok calibi dikkattir, Enbiya Suresi 91. Ayette geçen “ruhumuzdan üfledik” tabirine de mezkur kitabında böyle bir anlam verirken mealinde yine tersini söyler. Yani müfessirlerce verilmiş olan klasik anlamı olduğu gibi tekrar eder: “Burada sözü edilen Hz. Meryem’dir. Başta Adem olmak üzere tüm ademoğullarına bahşedilen ilahi armağan olan “hayatın” ona da bahşedildiğini dile getirmektedir… (Hayat Kitabı Kuran, Düşün y. 21.Sure, 1. Dipnot, s.634)
Evet, nerden baksanız tutarsızlık, nerden baksanız çelişki, nerden baksanız mantıksızlık. Her defasında geçmiş müfessirleri laübali ve lakayt bir üslupla “tutarsızlık” ve “ilkesizlik” ile itham eden biri, kendi hal-i pür melalini görmek için bir gün dönüp aynaya bakma zahmetine katlanmaz mı? Hazret, meşhur mealinde bahse konu ayetlere böyle manalar takdir ederken, kitabında o manaların tam tersini söylüyor. Kendi kendini çürütmek, mat etmek bu olsa gerek. Gerçi bu durum onun mümeyyiz vasfı ama bunun açık anlamı bizce şu: İslamoğlu, Hz. Adem’e bir ebeveyn bulabilmek ve Evrim Teorisi’ne Kuran’dan vize çıkarabilmek “kutsal” amacı hatırına gerek kendisiyle ve gerekse konuyla alakalı ayetlerin güneş gibi apaçık manasıyla çelişmek pahasına bütün önceki sahih anlamların üzerine sünger çekip hepsini adeta çiğniyor. Hem de biz okuyucuların akıllarıyla dalga geçercesine.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.