Risale-i Nur hiçbir şeye alet olmaz

30. Emirdağ Lahikası Müzakeresinden Notlar

Bu haftaki müzakerelerden önemli bazı noktalar:

  • Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri Medreset-üz-Zehra’nın kurulmasını çok arzu ediyor ve fiilen her fırsatta bunun için teşebbüste bulunuyor.
  • Medreset-üz-Zehra Risale-i Nur’un şahs-ı manevisi ile manevi olarak teşekkül ediyor elbette fakat maddi olarak kurulamıyor. Eğer maddi olarak kurulsa ırkçılık ile mücadele ve İslam Alemindeki ayrılıklara fevkalade metin bir set olur inşallah. Burada İslam Aleminin evlatları birbiri ile tanışıp kaynaşır ve İslam’ın düşmanlarına karşı beraber stratejiler geliştirirler. Manevi tamir ve tanışıp kaynaşmak kavgaların önünü alabilecek yegane yoldur.
  • Bir Nur Talebesi; kendinden, ailesinden, komşularından, akrabalarından ve irtibatı olan bütün insanlardan manen mesuldür.
  • Üstadımız Avrupa’da en yüksek bir mekteb içinde Nur Dersanesi açıldığını bildiriyor 107-108. Mektublarda (erisale). Bu mekteb hangisidir müdakkik nurcular tarafından araştırılabilir. Üstadımız Emirdağ’da iken açılmıştır.
  • Bütün Nur Risalelerini almak için zabıta (o tarihte polis yoktur zabıta vardır)bir talebenin evine baskın yapar. O kardeşimiz Ağır Ceza Mahkemesinin berat kararını göstermek ile Risaleleri kurtarır ve Gençlik Rehberi de kendi kendini yaban ellerden muhafaza eder.
  • Üstadımız Tevfik İleri gibi hakperest insanları muhatap alıyor ve onlara mektublar yazıyor onları ikaz ediyor ve görüşmek istiyor.
  • Medreset-üz-Zehra’nın hedefi bunlardır ki; ırkçılığı kaldıracak, fünun u cedide ile din ilimlerini barıştırarak mezc edecek ve Avrupa medeniyeti ile İslam hakikatini barıştıracak. Böylece medrese ile mekteb kaynaşacak bir olacak ve semavi esaslar etrafında insanlık alemi bir olacak.
  • Medreset-üz-Zehra’nın büyük bir anlamı var. Bu anlam ne bu memleket ile ne de Anadolu ile sınırlı değildir. İnsanlık alemine hitap eden bir projedir. Kimselerin sınırlı alanlarına sığacak gibi değildir. Kendine bir egemenlik alanı kurmak isteyenlerin hizmet edebileceği bir proje de değildir.
  •  Münazarat eserindeki hürriyetin ciddiyetle ele alınması şarttır. İnsanın imanlı hürriyeti dağ hayvanlarının vahşetli yarı hürriyeti gibi değildir. 
  • İnsanın eğitiminde ruhun ve kalbin eğitimi, inkişafı, kemali merkezdedir. Kalbin nurlandırmadığı akılların insanlığın başına getirdiği felaketlerin tarih şahididir.
  • Risale-i Nur hiçbir şeye alet olmaz. İsterse din adı altındaki faaliyet olsunlar.
  • Üstadımız hakperest insanları muhatap alıyor. Siyasetçilerin çoğu ile hiçbir zaman direk muhatap olmuyor. Bir mesaj iletecek ise talebeler aracılığı ile iletiyor. Ancak hakkın âli hatırından haberdar olanları muhatap alıyor.
  • Urfa şehri Üstadımızın nazarında pek kıymetlidir. Anadolu, Kürdistan ve Arabistan’ın merkezi olması hasebiyle de bir merkezdir. Sadece dirilerine değil mevtalarına bile Üstadımız daim dua etmektedir.
  • Risale-i Nur ancak muhataplarına kapılarını açıyor. Muhatap olmak ise tam bir teveccüh ve tam bir terk ile oluyor. Kendinden ve kendine taalluk edenlerden geçmeyen de ancak dışından hayran hayran o saadet sarayını seyir ediyor. Bu bile saadet vesilesidir. İçine girilse Cennet misal bir âlem soluklanabilir. Huzur u daiminin hiçbir şeye değişilmez ferahlığı yaşanabilir.
  • Urfa Şehrinin manevi bereketi GAP projesi ile maddesine de yansıdı. Hayat arşı olan su nereye yüzünü dönse hayatlandırır.
  • Zübeyir Ağabey, hayatın içinde bir velî. Hayatın içinde olmadan insanların hayatlanmasına vesile olunabilir mi? Manen ölü insanların hayatlanmasına çalışmak ne iledir?
  • Kendi manamızı hayatlandırmak için olan çalışmalarımız inşallah başkaların da hayatlanmasına bir muharrik olurlar.
  • İnsanların içinde olmaktan kaçınmak kibrimizi arttırabilir. Ve kendimizi insanlardan biri olarak değil de onları tepeden seyreden sırça köşkünde kendi âleminde bir padişah olarak konumlandırmak çukuruna sukut etme tehlikesini içinde barındırır. Risale-i Nur’dan gelen ilim, peygamber varisleri gibi insanların içinde ve yakınında olmayı gerekli kılmıyor mu???
  • Elbette insanların içinde olmak, onların içtimai hayatın muzahrafatını bize bulaştıracakları kadar yakınlaşmayı da gerektirmez. Mesafeli birliktelikler sürdürülebilir ve istifadeye medardırlar. Aşırı yakınlaşmalar çok uzaklaşmanın habercisidirler. Risale-i Nur’un, Cevşen’in kalesi içinde olarak ancak yangın yerinde yanmadan bulunabiliriz. Kalbimize alacağımız Söz olarak Risale-i Nur bize kafidir. Sair sözler kapıdan hemen içeri alınmamalı, Risale-i Nur’un mizanına vurularak tartılmalıdır.
  • Üstadımız âşiretlere diyor: “sizin hüsn-ü zannınızı kabul etmem, siz bir müfside de hüsn-ü zan edebilirsiniz.”

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.