Emine ALKIŞ
Muzdarip Şair; Mehmed Akif Ersoy
Akif olmak yaşamaktı, hissetmekti. Geçmişten eseflenmeyip gelecekten endişe duymamaktı.
Onun tayin ettiği yolda ilerlemek, birliğe ulaşmak ve özgürlüğü istemekti. Akif ‘in hayatı bu anlamada kayda değer nitelikler taşımakta ve emsalsiz bir hali yansıtmaktadır. Akif’in gönlünde, sinesinde korkmanın yolu yoktu. “bizim gönlümüzde lalelik var, gül bahçesi var orada solmanın, perişan olmanın yolu yok. Korkmayın onlara layıktır.” Şair dile getirdiği bu satır aralarında yeise karşı bir başkaldırışın örneğini sergilemektedir. Akif’in yıllardır arzuladığı durum, milleti içine hapseden esaret hayatından kurtarıp, insanlığı karanlık uykusundan kaldırmak idi. Buna binaen milletinin ayağına batan çakıl taşlarını engelleri yok edip sinelerde ümit tohumlarını ekmekti. Onun tek gayesi, şahsının maruz kaldığı zahmetleri düşünmeyip milletinin ızdırabını susturmaktı. Hürriyet özgürlük aşkını alevlendirip bütün fertlere öylece sunmanın derdini taşımıştı.
Akif’in dehası vatanperverliği, sanatı, edebi zevki ilmi, millete bırakılan kalıcı bir mirastır. Onun sanatı yüksek şahsiyeti, hayatı, içtimai terbiyesi, irfan yüksekliği her halet-i ruhiyesi kanıt niteliği taşımaktadır. Her daim Kur’an ve sünnetin gölgesinde yaşamış mütefekkir üstad bir kişi idi.
Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince,
Günler şu heyûlâyı da, er geç silecektir.
Rahmetle anılmak… Ebediyet budur, amma,
Sessiz yaşadım, kim, beni nerden bilecektir?
Mısraları şairin ne kadar muzdarip bir hayat yaşadığının kanıtını göstermektedir. Tek gayesi, arzusu, tesellisi yaratıcısına hakiki bir kul olmak idi. Sükûneti mazlum muzdarip oluşu, göz önünde hâsıl olan bir haldi. Zira hizmet, dava sevdasıyla yanıp tutuşan yanı; sessizliğini bozmasına mahal bıraktı. Yüksek, olgun, erişilmez ruhu, hislerine fikri mücadelesine öncülük etmişti. Onları bu yolda yalnız bırakmamak adına şiirleriyle teselli verip hassasiyetini doğrulamıştı. Her daim müspet hareketlerde bulunmuş; hislerini, iç sesini bu noktada yansıtır olmuştur.
Şair; zamanın Âlimi, Üstadı olan, Bediüzzaman gibi, hazanında baharı yaşatan, zindanlarda dahi olsa, bahtiyarlığı tadan, gönlü hür adam olma yolunda büyük adımlar atmıştır.
Aşkın cilvesini yansıtan, hicranları vuslata çeviren, acıyı bal eyleyen, ızdırabı da, çileyi de, sevgiyi de bir gören ve seven şair hayatıyla timsal gösterilecek konumdadır. Büyük sesler getiren Akif, aklıyla yüreğini tek vücut eyleyip gönüllerde kalmaya başarabilmiştir.
Her koşulda, maznun ve mazlumların hayatlarını korumak için mücadele içerisine atılmış, yeise hiçbir vakit kapılmamıştır. Cemiyetin basiret gözünün körleşmemesi adına yapmış olduğu gayretler, yegâne mücadelesi olmuştur. İslam ve İstiklâl şairi, mütefekkiri, vazifesini lâyıkıyla îfâ etmiş, her daim teslimiyetinden, kutsi niteliklerinden bir şey kaybetmeden, eksilmeden, istikrarı elden bırakmamıştır. Zîrâ konuşan hakikat idi.
Akif’in hayatı, vâkıf olduğu değerler, bunun peşi sıra dirayeti, direnişi, şair varlığı, sanatı, hissiyatı, şekillenen dünyası, onun ne kadar olgun, yüksek bir şahsiyet olduğuna delildir. Son olarak, yazımı noktalamam gerekirse, Bediüzzaman’ın deyişyle; "bir insanın kıymeti, himmeti nisbetindedir, kimin himmeti, milleti ise, o tek başına bir millettir." Şairin hakikat dolu hayatını vurgularız.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.