'Neden İslâmî cihada başlamıyorsun' diyen Şeyhülsilam'a Said Nursi'nin cevabı
Mısır'da bulunan Şeyhülislam, Bediüzzaman Said Nursi'ye mesaj gönderir ve cevap ister
Prof. Dr. Ali Özek Hoca, vefat yıldönümünde rahmetle anılıyor.
Öğrenciliğinin bir dönemi Mısır'da geçen Özek, o tarihlerde yine Mısır'da yaşayan Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi'nin Bediüzzaman Said Nursi'ye gönderdiği mesajlarını ileten kişiydi.
HAFTADA, BAZEN DA 15 GÜNDE BİR DEFA ZİYARETLERİNE GİDERDİK
Özek hoca, mesajı getirip götürme anlarını şöyle anlatmıştı:
"1952 senesinde eski şeyhülislâmlardan Mustafa Sabri Efendi Kahire'de Şehzade Şevket Beyin evinde kalıyordu. Biz Türk talebeler haftada, bazen da 15 günde bir defa ziyaretlerine giderdik. Kendileri de bizleri daima beklerlerdi. Güzel sohbetler olurdu, dinlerdik ve istifade ederdik.
"Bir defasında herkese memleketini soruyordu. Ben de Muğla'nın Fethiye kazasının Doğanlar köyünden olduğumu söyledim. Bizim köy Elmalı'ya yakındı. Elmalı Hamdi Efendinin hemşehrisi sayılırdık. Mustafa Sabri bu vesileyle Elmalı'ya olan hayranlığını izhar etti.
"Yine böyle bir sohbet sonunda elini öptüm, ayrılıyordum. Türkiye'ye izine geliyordum. Mısır'da okuyan Ezher Talebe Teşkilâtının sekreteri ve başkanıydım.
"MUSTAFA SABRİ EFENDİNİN VERDİĞİ ÜÇ VAZİFE"
"Mustafa Sabri Efendi, 'Sana üç vazife vereceğim.' dedi.
1. Kırkağaç kavunu (Mısır'da kavun yoktu)
2. Leblebi,
3. Bediüzzaman Said Nursî'yi ziyaret edip ne kadar talebesi olduğunu soracaksın. Sana bir rakam verecek. Bunun üzerine neden Türkiye'de bir hareket yapmıyor, neden duruyor, niçin bir İslâmî harekâta girişmiyor? Bunları sor.' dedi.
Emirdağ Belediye Reisi olan H. Ali Kılıçalp da Mısır'da talebeydi. O da selâm ve hürmetini söyledi.
"BEDİÜZZAMAN'I ZİYARETİM"
"İstanbul'a geldiğimde Bediüzzaman da Fatih Çarşamba'da ahşap bir evde kalıyordu. Ziyaretimizde divan üzerinde, arkasında hafif eğik bir yastığa yaslanmış, uzanmış yatıyordu. Mustafa Sabri Efendinin selâmını söyleyince, kalktı, doğruldu, oturdu, 'Aleykümselâm' diye selâmı aldı. 'Kelâmı nedir?' dedi. Bir saat kadar ziyaretinde kaldık.
"BİZİM VAZİFEMİZ İMANDIR"
"Ben selâmını söylemeden, 'Bizim H. Ali ne yapıyor?' diye sordu, ben de selâmını söyledim.
"Mustafa Sabri ne kadar talebeniz olduğunu soruyor Efendim.' dedim
"Türkiye'de Risale-i Nur'u okuyan beş yüz bin şakirdim var.' dedi.
"Sabri Efendi bu kadar talebesiyle neden İslâmî cihada başlamıyor, diyor.'
"Üstad:
"Şimdi sen Sabri Efendiye selâm söyle, bizim dâvamız imandır. Cihad, imandan sonra gelir. Şimdi imana hizmet etmek zamanıdır. Bizim vazifemiz imandır, imana hizmet etmektir...' diye iman hizmeti üzerinde uzun uzun durdu ve izahlarda bulundu. Müsaade isteyip ayrılırken, ayağa kalktı. Elini öptüm, ayrıldım, kendisi de yatağa oturdu.
"Emanetleri, bu arada Şevket Beyin istediği vatan toprağını çok sıkı arama ve kontrolden sonra Mısır'a götürdüm. Leblebi ve kavunu da Sabri Efendiye götürdüm.
MUSTAFA SABRİ EFENDİ: ŞEYH SAİD EFENDİ HAKLIDIR
"Sabri Efendi artık iyice ihtiyarlamıştı. Bu sebepten rahatsızdı. Türkiye'de Bediüzzaman'la geçen konuşma ve hatıraları, aynen kendilerine naklettim. Dikkatle dinledi. Şu cevabı verdi:
'Şeyh Said Nursi Efendi gerçekten haklıdır! Evet, söyledikleri doğrudur. O dâvasında muvaffak oldu. Biz hata ettik. O memleketten hiçbir yere ayrılmadı, sebat etti...' diye Bediüzzaman'ı tasvip etti."
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.