Nerede Türk varsa Müslümandır
Günün Risale-i Nur dersi
Bismillahirrahmanirrahim
Müsbet milliyet, hayat-ı içtimaiyenin ihtiyac-ı dahilîsinden ileri geliyor. Teâvüne, tesanüde sebeptir; menfaatli bir kuvvet temin eder, uhuvvet-i İslâmiyeyi daha ziyade teyid edecek bir vasıta olur.
Şu müsbet fikr-i milliyet, İslâmiyete hâdim olmalı, kal’a olmalı, zırhı olmalı; yerine geçmemeli. Çünkü İslâmiyetin verdiği uhuvvet içinde bin uhuvvet var; âlem-i bekàda ve âlem-i berzahta o uhuvvet bâki kalıyor. Onun için, uhuvvet-i milliye ne kadar da kavî olsa, onun bir perdesi hükmüne geçebilir. Yoksa onu onun yerine ikame etmek, aynı kal’anın taşlarını kal’anın içindeki elmas hazinesinin yerine koyup, o elmasları dışarı atmak nev’inden ahmakane bir cinayettir.
İşte, ey ehl-i Kur’ân olan şu vatanın evlâtları!
Altı yüz sene değil, belki Abbasîler zamanından beri, bin senedir Kur’ân-ı Hakîmin bayraktarı olarak bütün cihana karşı meydan okuyup Kur’ân’ı ilân etmişsiniz. Milliyetinizi Kur’ân’a ve İslâmiyete kal’a yaptınız. Bütün dünyayı susturdunuz, müthiş tehâcümâtı def ettiniz. Tâ
فَسَوْفَ يَاْتِى اللهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُ اَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ اَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِرِينَ يُجَاهِدُونَ فِى سَبِيلِ اللهِ
âyetine güzel bir mâsadak oldunuz. Şimdi Avrupa’nın ve frenk-meşrep münafıkların desiselerine uyup şu âyetin evvelindeki hitaba mâsadak olmaktan çekinmelisiniz ve korkmalısınız.
CÂ-YI DİKKAT BİR HAL: Türk milleti anâsır-ı İslâmiye içinde en kesretli olduğu halde, dünyanın her tarafında olan Türkler ise Müslümandır. Sair unsurlar gibi müslim ve gayr-ı müslim olarak iki kısma inkısam etmemiştir. Nerede Türk taifesi varsa Müslümandır. Müslümanlıktan çıkan veya Müslüman olmayan Türkler, Türklükten dahi çıkmışlardır (Macarlar gibi). Halbuki, küçük unsurlarda dahi hem müslim ve hem de gayr-ı müslim var.
Ey Türk kardeş! Bilhassa sen dikkat et.
Senin milliyetin İslâmiyetle imtizaç etmiş; ondan kàbil-i tefrik değil. Tefrik etsen, mahvsın. Bütün senin mazideki mefâhirin İslâmiyet defterine geçmiş. Bu mefâhir, zemin yüzünde hiçbir kuvvetle silinmediği halde, sen şeytanların vesveseleriyle, desiseleriyle o mefâhiri kalbinden silme. (Mektubat, Yirmi Altıncı Mektup, Üçüncü Mebhas)
Bediüzzaman Said Nursî
SÖZLÜK:
akvam : kavimler, milletler
anâsır-ı İslâmiye : Müslüman unsurlar, milletler
bilhassa : özellikle
câ-yı dikkat : dikkat çekici
cihan : dünya
cihet : yön, taraf
def etme : ortadan kaldırma
desise : hile, aldatma
fikr-i milliyet : milliyetçilik düşüncesi
frenk-meşreb : Avrupa hayranı
gayr-i müslim : müslüman olmayan
imtizaç : birbiriyle karışma, kaynaşma
inkısam etme : bölünme
kàbil-i tefrik : ayrılabilir olma, ayrılması mümkün
kamet-i kıymet : kıymet derecesi
kesret : çokluk
libas : elbise
mahv : yok oluş
mâsadak : bir söz veya hükmü doğrulayan husus, doğrulayıcı
maskara : gülünç, rezil
mazi : geçmiş zaman
mefâhir : övünülecek şeyler
mezraa : tarla
mukaddesat : mukaddes olan şeyler
münafık : iki yüzlü, inanmadığı halde inanmış görünen kişi
Müslim : Müslüman
sair : diğer
taife : grup, topluluk
tango : batı kaynaklı bir müzik ve bu müzik eşliğinde yapılan dans türü
tefrik : birbirinden ayırma
tehâcümât : hücumlar
unsur : millet
vesvese : kuruntu, şüphe