Said Nursi Ramazanın 25. günü vefat etti
Bediüzzaman Said Nursi, 1960 yılı Ramazan ayının yirmi beşinci günü vefat etmişti
Risale Haber-Haber Merkezi
Son Şahitlerden Abdullah Yeğin anlatıyor:
(Bediüzzaman Said Nursi, 1960 yılı Ramazan ayının yirmi beşinci günü vefat etmişti. Ramazanın yirmi yedinci gecesi olan Leyle-i Kadir’de dedefnedilmişti. Miladî takvim ile tarihler 23 Mart 1960'ı gösteriyordu.)
"Üstadımızın başında sıra ile nöbet bekliyorduk. Otelci bize çok yardımda bulunuyordu. Kolaylık gösteriyordu. 'Benim misafirime polisler nasıl karışır, misafir olan böyle bir zatı nasıl rahatsız edebilir? Bunu kanun da kabul etmez, insanlık da' diyerek İslâmî şecaat ve cesaretini gösteriyordu.
Gece geç vakte kadar Urfalı çok kimseler Üstadımızı ziyaret ettiler. Üstadımız hararetle onları okşuyor, vedalaşıyordu. Üstadımızın vefat edeceği hatırımıza geliyor ve fakat hizmetinin bitmediğini düşünerek aklımız kabul etmiyordu. Fakat bir kaç ay önce Isparta'daki ziyaretimde, "Ben Risale-i Nur neşroluncaya kadar bir ömür istiyorum. Ondan sonra bana lüzum kalmamıştır. Benim vazifemi Risale-i Nur yapar" şeklinde konuşmuş idi. Fakat biz bunları düşünecek halde değildik.
Gece saat üç sıralarında postahaneye merhum Adnan Menderes'e yıldırım telgrafı çekmeye gittim. Telgarafta "Doksan senelik ömrünü dinine, milletine hizmet için vakfeden kahraman-ı İslâm, Üstadımız Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri'nin bunca sene çektiği zulüm ve işkence yetmiyormuş gibi, bir de kendi memleketinde misafirliğine dahi müsaade edilmiyor. Bu zulmün müşsebbipleri hesap vermeyecekler mi?" gibi ifadeler vardı. Merhum Adnan Menderes, o zaman İstanbul Pera Palas Otelinde misafir idi.
Postahaneden otele geldim. Bazı kardeşlerimiz Üstadımızın yanındaki başka bir odada idiler. Üstadımızın yanında Bayram Yüksel kardeşimiz bekliyordu. Ben de bir bakayım diye gittim. Bayram kardeşimiz bir kenarda, Üstadımızın odasında dua ediyordu. Bana "gürültü etmeyelim", diye işaret etti. Fısıltı ile bana dedi ki, "Üstadımız uyudu, Şimdi çok rahat, gürültü etmeyelim, uyanmasın." Ben yaklaştım. Nabızlarına baktım, atmıyordu. Nefes alışına dikkat ettim, "Kardeşim! Nefes aldığını hissetmiyorum" dedim. Bayram kardeş de, "Üstadımız bayıldı. Eskiden de bir defa böyle olmuştu" dedi. Sonra Zübeyr Ağabey geldi. O da Üstadımızın bayıldığına ve uyuduğuna inanıyordu. Vefatını kabul etmiyorduk. Halbuki Üstadımız (Allah ondan ebediyen razı olsun) saat 03:00 sıralarında derin derin nefes alarak yatarken, Bayram kardeşimizi onun başucunda bekliyormuş. Üstadımız hafif doğrularak Bayram kardeşimize sarılır gibi yaparak uzanmış ve sakin bir hale geldiğinden Bayram kardeş, Üstadımız bayıldı zannederek etrafını örtmüş. "Rahat etsin, inşaallah iyi olur" diye bekliyormuş.
"Hepimiz üzüntü ve ızdırap içinde sabahı bekledik. Namazdan sonra Urfalı Kurrâ Hafız Mehmed Efendi geldi. Üstadımızı ziyaret etmek istiyordu. Bir gün evvel ziyaret etmek için, zannedersem Mahmud Hasırcı ile beraber göndermiştim. "Gelsin" diye haber verilmişti. Üstadımızın kapısını açtık. Üstadımızın yüzünü açarak gösterdik. Mehmed Efendi "İnnâ Lillah ve innâ İleyhi Râciûn" diyerek mağfiret duasında bulundu.
(Son Şahitler)