Depresyona Bediüzzaman'ın açısıyla yaklaşın

Depresyona Bediüzzaman'ın açısıyla yaklaşın

Mutsuzluğa karşı bir de bu yolu deneyini işe yaradığını göreceksiniz...

Risale Haber - Haber Merkezi

Zaman gazetesinde, Hasan Karali'nin yaptığı "Ah bir mutlu olsam!.." başlıklı haberde depresyon ve mutsuzluk üzerine ilginç noktaların altını çizdi.

Merve Tunay Dünya'nın görüşlerine yer verilen haberde Dünya, depresyonun en temel sebeplerinden birinin olumsuz düşüncelere kapılma olduğunun üstünde durdu. Olumsuz düşüncelere engel olmak için ise Bediüzzaman Said Nursi'nin "Güzel gören güzel düşünür" sözünü kendimize düstur edip "Güzel düşünen güzel görür" diyerek mutluluğa ilk adımın atılabileceğini söyledi. 'Mutlu değilim' düşüncesinin depresyonu körüklediğini belirten uzmanlara göre en iyi reçete inanç.

Çağın en önemli hastalıklarından biri olan depresyona Bediüzzaman'ın bakış açısıyla yaklaşmak gerekiyor.

Dünya, huzursuzluğu aşmada en önemli yol göstericilerin huzur kaynağı olan dua, sevgi, sabır ve şükür olduğunu belirtti.

Haberden kısa kısa başlıklar:

Günümüzde depresyon, psikiyatrik hastalıkların 'nezle'si olarak adlandırılıyor. Kimi bu rahatsızlığı kısa sürede atlatırken kimininki daha uzun sürebiliyor. Bu durum tedaviye cevap verme, kişinin iradesi gibi faktörlere bağlı.

ÇARPITILMIŞ DÜŞÜNCELERDEN OLUMSUZ DUYGU ÇIKAR

Uzman psikolog Merve Tunay Dünya, kişinin en temelde olumsuz düşünceler doğrultusunda bu hastalığa yakalandığını anlatarak, "Kişi her olaydan önce olumsuz yönleri algılar ve düşünür." diyor. Bu ifade bize ne kadar da tanıdık geliyor aslında. Dünya'nın tespitlerine kulak vermeye devam edelim: "Kişi yaşamış olduğu zorlu ya da stresli bir olay karşısında da o zamana kadar edinmiş olduğu algılar doğrultusunda bu süreci değerlendirir. Sonuçta çarpıtılmış kötü düşüncelerin doğurduğu olumsuz duygular ve davranışlar ortaya çıkar."

GÜZEL GÖREN GÜZEN DÜŞÜNÜR...

Hâlbuki "Güzel gören güzel düşünür" misali "Güzel düşünen güzel görür" deyişini düstur edinebiliriz. Nitekim bir kişi kırk gün "mutsuzum" derse mutlu olması pek de mümkün değil. "Toplum olarak mutsuzuz ya da ufak şeylerden mutlu olmayı bilmiyoruz." ifadesi büyük bir genelleme olsa da yadsınamaz bir gerçek. Bu durumu günümüzde pek çok alanda insanların beklenti düzeylerinin yükselmesine bağlıyor psikolog Dünya: "Yükselen beklenti düzeyi; ilişkilerin kopuk olması, yalnızlık, kanaatkâr olmamak, üretmeyi bilmemek, çocukluk itibarıyla olumsuz düşünce yapısının olgunlaşması ve algıların çarpıtılmış olması gibi pek çok faktöre sebep oluyor."

DUA SABIR ve ŞÜKÜR LİMANINIZ OLSUN

O zaman mesut olmanın anahtarları neler? Bu sinsi hastalıktan kurtulmak için atmamız gereken adımları Muşdal'dan dinleyelim: "Herkesin mutluluk kavramı farklıdır ama psikolojik rehabilite açısından önerdiğimiz temel tavsiyelerden biri ilgi alanlarının genişletilmesi, bir diğer önerimiz ise kişinin kendini sevmeye ve sevilmeye bırakması. Anne-babaların çocuklara, çocukların da onlara sevgisi ileriki dönemlerde oluşabilecek ruhsal çöküntünün önüne geçebilir." Depresyon teşhisi konulmuş kişilere yalnız olmadıklarını hissettirmek adına vakit ayırma da alternatif çözümler arasında. Her şeyden önce bu hastalığa hepimizin yakalanabilmesi muhtemel. "Depresyona girdim" diyerek çaresizce evde oturmak yerine çözüm için mücadele etmemiz gerek. Kendimizi olumsuz düşüncelere gark olmuş halde bulduğumuzda hayattan tamamen soğuduğumuzu hissederiz. Olumsuz düşüncelere boğulmuşken, birden olumlu fikirlere geçebilmenin zor olduğu aşikâr. Ancak bize huzur veren eylemleri yaparak huzursuz duygudurumunu aşabilmemiz mümkün. Bunun dışında iyi uyku, dua, sevmek, sabır ve şükür de bu rahatsızlığı yenmemizde yadsınamaz yol gösterici öğeler. Nitekim bunlar her hastalıkta olduğu gibi dingin bir liman vazifesi görür. Fiziksel bir hastalığımız olduğunda daha kötüsünü düşünüp şükretmek yerine hemen şikâyet etme yolunu seçeriz. Ruhumuz azap çektiğinde de ilk etapta şükretmek aklımıza gelmez haliyle. Bu durum da bizi depresyon kuyusuna doğru sürükler.

İNANÇLI İNSAN DEPRESYONA GİRER Mİ?

Uzmanlar tarafından umutsuzluğun ve çaresizliğin çığlığı olarak nitelendirilen intihar, depresyonun en ağır ve son safhasında görülüyor. Arapçada kurban anlamına gelen 'nahr' kelimesinden türeyen intihar, hedef kitlesini ruhsal çöküntü yaşayanlardan seçiyor. Kutsal kitaplarda intihar, büyük bir günah sayılıp yasaklanmış. Depresyonun yanı sıra şizofreni, anksiyete bozukluğu, alkol-madde bağımlılığı, kişilik bozukluğu başlıca sebepleri arasında yer alıyor. Hayatı boyunca can kavgası veren insanı, bir anda bu amacından vazgeçiren intihar hâlâ karmaşıklığını koruyor.

İNSAN DÜŞEN İMTİHANA ÇALIŞMAKTIR

Depresyon ve intiharı engelleyen belki de en büyük koruyucu kalkan inanç. Psikolog Muşdal, dinî inancın insanın iç huzurunu korumasında önemli bir paya sahip olduğu düşüncesinde. Dünya üzerinde ise hayatlarına son verenlerin birçoğunun inançsız veya ateist olması akıllara "İnançlı insan depresyona girer mi ya da intihar eder mi?" sorularını getiriyor. Yazar Ahmet Kurucan, depresyon ve intihar üzerine yazdığı bir yazıda sağlık-hastalık, zenginlik-fakirlik, makam-mansıp vs. hemen hemen her bir şeyin bizim için imtihan unsuru olduğunu hatırlatarak, bu rahatsızlığın da bir sınav olabileceğine işaret ediyor. Öyleyse inanan insana düşen, bu imtihanı kazanmaya çalışmaktır. Mademki sebepler planında yapılabilecek her şey yapılmışsa sıradaki adım 'sabır'dır.

Haberin tamamını okumak için TIKLAYINIZ