'Melle'lerin temelinde siyasetsizlik vardır
Burada siyaset yok. Sadece okuma var, okutma var
İdris Saruhan'ın haberi:
Medresede gün sabah namazıyla başlıyor. Fakiler ve talipler akşam saat 9.30'a kadar aralıksız Kur'an okuyor, ezberliyor, İslami ilimler eğitimi görüyor.
İcazetname yani diploma alabilmek için en az 6-7 yıl, yılın 12 ayı bu tempoyu düşürmemek gerek. Tabii mezuniyet tüm bu derslerin bittiği anlamına gelmiyor. Hayat boyu devam eden bir eğitim süreci var.
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın medrese kökenli 1000 mollayı ya da Kürtçe deyişle 'mele'yi, bölgedeki Arapların deyişiyle 'mella'yı kadroya alacak olması Güneydoğu'da büyük bir hareketliliğe yol açmış.
Onlarca medresenin gündemi 'mele' ama kamuoyu önünde tartışmayı pek istemiyorlar. Cumhuriyet'in ilk yıllarından kalma korkuları, 'siyasete bulaşır mıyım' endişeleri var.
Medreseler diyarı olarak anılan Tillo başta olmak üzere Siirt, Mardin ve Batman'ın bazı köylerindeki medreseler bu nedenle bize hayır duası etseler de kendilerince bazı nedenler sıralayarak konuşmak istemediklerini söylediler.
GÜLERYÜZLÜ HOCA
Mardin'in Kızıltepe ilçesine bağlı Ziyaret köyündeki (eski adıyla Harzem) Kur'an Kursu'nun yani medresenin hocası İsmail Akgüç Hoca ise bize kapılarını açmakta tereddüt etmedi.
Ziyaret köyünde hayatın merkezi Mevlana Şeyh Taceddin'in türbesinin de bulunduğu köy cami. Şeyh Taceddin yaklaşık 800 yıl önce burada bir medrese kurup öğrenciler yetiştirmiş. Avluda Artukoğulları zamanında inşa edilmiş bir cami var.
26 YIL FAHRİ İMAMLIK
İsmail Akgüç Hoca medreseyi ihya etmek için birkaç yıl önce burada Yatılı Erkek Kur'an Kursu inşa etmiş. Daha önce çeşitli köylerde 26 yıl fahri imamlık yapmış. Tabii aralıksız faki (birinci kademe öğrenci) ve talebe de (ikinci kademe öğrenci) yetiştirerek. Türkçesi çok iyi olmadığı için Kürtçe konuşmayı tercih ediyor. Medresesinde civar şehirlerden gelen 30 kadar öğrencisi var. Buraya orta okul bitirildikten sonra kayıt yapılıyor.
Medresede Hoca'ya yardımcı olan 4 de müderris var. Müderrisler icazeti medreseleriyle ünlü Bitlis Ohin'den, Şeyh Fethullah'ın yanından almışlar. Bazıları ilahiyat fakültesinden mezun, bazıları halen öğrenci.
GÜN NAMAZLA BAŞLIYOR
Medresede hayat sabah namazıyla başlıyor. Namazlar cemaatle kılınıyor. Sırada mukabele, karşılıklı Kur'an okuma var. Dersler tekrar ediliyor. Saat 8 ile 9 arasında hocalar öğrencilerine bireysel derslerini vermeye başlıyor. Ders saati bitince ise 'müzakere' var; fakiler, ağabeyleri olan taliplerin gözetiminde derslerini tekrar ediyor. Müzakere taliplerin farklı fakilere ders tekrarıyla öğlene dek sürüyor.
Öğle namazı kılınmasının ardından öle yemeğine gidilir. 40-45 dakikalık bir dinlenme süresi var.
SARF VE NAHİV OLMAZSA OLMAZ
Medresenin olmazsa olmazı Arapça dilbilgisi sarf ve nahiv. Öğleden sonra sarf ve nahiv eğitimi veriliyor.
İkindi namazından sonra ise metin saati. Gün içinde okunan derslerin özeti işleniyor. Medreselerdeki eğitimde şu yöntem takip ediliyor:
Bir alim bir metin yazmıştır, bir başka alim bu metni şerh etmiş, yani açıklamıştır. Doğu'daki tüm medreselerde olduğu gibi Harzem köyünde de alimlerin yazdığı şerhler ders olarak okuyor, metinler ise ezberleniyor.
Medresenin müderrislerinden Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğrencisi Mehmet Fatih Akgüç, ezberin Arapçada çok önemli olduğunu anlatıyor.
EZBER SAATİ HAREKET SAATİ
Bir diğer husus da metinlerin ayakta ezberlenmesi. Akgüç, medreselerde genel bir hareketsizlik hali olduğu için metinlerin ayakta ezberlendiğini söylüyor:
"İnsan daha dinç, daha zinde oluyor böylece... Metin saati aynı zamanda hareketin olduğu bir saat."
Akşam namazından önce öğrenciler normal okul derslerine çalışıyor.
Harzem'deki medresede okula gitmeyen öğrenci yok. Öğrenciler ya açıköğretim ya da örgün eğitim görüyor.
Yemek ve yatsı namazından sonra bilgi alışverişi için tüm öğrenciler ve hocalar aynı odada toplanıyor. Herkes birbirinden bir şeyler öğrenmeye çalışıyor.
Akgüç'ün verdiği bilgiye göre yatma saati 9.30. Fakat isteyen kitap okur, isteyen ders çalışır, isteyen de dinlenir.
"Günü dopdolu geçirmeye çalışıyoruz" diyor Akgüç.
PERŞEMBE VE CUMA GÜNLERİ TATİL
Perşembe öğleden sonra ve Cuma günleri tatil günü. Futbol maçı var, sosyal aktiviteler var. İsteyen yatıyor, isteyen varsı bir ihtiyacı hallediyor.
Öğrenciler medresede sarf ve nahivi bitirdikten sonra seviyesine göre tefsir, hadis, kelam, mantık ve felsefe dersleri görüyor. Bölgedeki tüm medreselerin müfredatı aşağı yukarı aynı şekilde.
En az 6 yıllık bir eğitim sonucunda başarılı olanlar ise merasimle diploma yani hocadan icazetname alıyor. Öğrenciler o günü iple çekiyor.
Mazeret izinleri hariç yılın 11 ayında ders var. Ramazan ayında ders yok. Kur'an okunuyor, ibadet ediliyor.
Fakiler ve talipler
Küçük talebeleri faki deniliyor. İkinci kademe öğrenciler ise talip.
Nahiv konusunda bayağı ünlü olan Molla Cami ve üst kademe kitapları okuyanlara talip deniliyor. Medresenin fakiler arasındaki sorumlusu mir ve müderrisler. Daha sonra büyük seyda geliyor.
İstediğimiz iade-i itibar
Devletin medreseler ve medrese hocalarına ilişkin politikasını eleştiren İsmail Akgüç Hoca, "Biz kayıptık, bir kenara atılmıştık. Maddi açıdan sıfırız. Zaten davamız bu değil fakat hiç saygı da görmedik. Devletimiz bize hiç saygı göstermedi. İade-i itibar istiyoruz" diyor.
Akgüç, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bölgede 1000 kadar hocayı istihdam etmesini ise olumlu buluyor ama bir uyarısı var:
"Seçme alimler vardır. Bunlardan faydalanacaklarsa çok ala fakat torpil devreye girecekse bir yere varılamaz. Toplumun nabzını alsınlar, kimin hizmeti vardır. Gerekiyorsa müftülükler bir komisyon kursun, ehil kişilere sorulsun. İsimler böyle tespit edilsin."
SINAV HOCALARA HAKARET
Hocalar için sınav yapılacağı yorumlarına ise tepki gösteriyor:
"Sınav bu insanlara hakarettir. 70 yıldır zaten bilfiil sınav içerisindeyiz. Kim bizi sınav edebilir ki, eğer illa bir sınav yapılacaksa o sınavı biz yaparız."
1,5 yıldır ekmek gelir kim getirir bilmem
İsmail Akgüç Hoca, medresenin maddi olarak nasıl ayakta durduğunu ise şu şekilde anlatıyor:
"Buralar insanların büyük itibar gösterdiği müesseseler. Ömrümde hiç kimseden tek kuruş istemedim, istemem de. Veren kendi veriyor. Halkın samimiyetiyle ayakta duruyoruz. Bu binayı inşa ederken de Diyanet dahil hiçbir kurumdan destek almadık. Hayırseverlerin yardımıyla inşa edildi burası. Bir hayırsever 1,5 senedir fakilerimize her gün ekmek getiriyor. Kim olduğunu bilmiyorum, tanışmadım. Adının bilinmemesini tembih etmiş. Ücreti fırıncıya veriyor. Fırıncı da her gün saat 11'de minibüsüyle gelip ekmekleri bırakıyor. Diğer hayırseverleri de tanımıyorum. Bazen gelsin tanışalım diyorum. "Hayır" diyor, "Selam iletiyor, ellerinden öpüyor biz dua etsin" diyorlar. Biz böyle insanlar sayesinde ayaktayız."
Akgüç Hoca, yemek dahil tüm ihtiyaçlarının karşılandığını, Diyanet'in desteğinin ancak müderrislere maaş şeklinde olabileceğini anlatıyor. Sonuçta müderrislerin düzenli bir gelirinin olması gerekiyor. Geçimini sağlayamayan müderris bir süre sonra ayrılmak zorunda kalabiliyor.
Siyaset buraya giremez!
Medresenin kırmızı çizgileri ise siyaset. Siyasetin kesinlikle yasak olduğunun altını çizen İsmail Akgüç Hoca şunları söylüyor:
"İnanç için önemli bu medreseler. Hakikat ilmini veriyoruz, insanlar doğru yolu burada öğreniyor. Allah korkusunu, maneviyatını, ahretini burada tanıyor. Burada siyaset yok. Sadece okuma var, okutma var. Öğrenci kitaplarını bitirip eğitimini tamamladıktan sonra kendi yolunu seçebilir. Fakat burada olduğu müddetçe sadece medrese, sadece okuma vardır. Ve tüm 'melle'lerin temelinde siyasetsizlik vardır. Biz öğrencileri siyasetsiz yetiştiriyoruz. Ha burada çağdaş alimlerin kitapları da okutulur ama burada siyasi tartışma olamaz."
Yeni Şafak