Said Nursi sadeleştirmeye izin vermedi
Said Nursi'nin kardeşi Abdülmecid Ünlükul'un torunu Seyda Ünlükul'un sadeleştirme açıklaması
Kemal Benek’in haberi:
RİSALEHABER-Bediüzzaman Said Nursi'nin kardeşi Abdülmecid Ünlükul'un torunu Seyda Ünlükul, Risale Haber’e yaptığı açıklamada, "Risale-i Nur'un sadeleştirilmesi mümkün de değil” dedi.
Said Nursi'nin kanuni varislerinden olan Seyda Ünlükul, Bediüzzaman'ın talebelerinin yaptığı açıklamayı desteklediğini belirtti.
ÜSTADIMIZ ŞERHE MÜSAADE ETMİŞ, DEĞİŞTİRİLMESİNE ETMEMİŞ
Ünlükul şöyle konuştu:
"Üstadımız, Risale-i Nur'un şerh ve izahına müsaade etmiş, ancak, üzerinde kalem oynatılarak orijinal Kur’ani terminolojisinin değiştirilmesine ve bu değiştirilmiş metinlerin de Risale-i Nur namı ile neşrine müsaade etmemiştir. Öyle ki, orijinal metnin ve terminolojinin değiştirilmesi doğrultusunda bizatihi Üstadımızın kendisi dahi kalem oynatamadığını ifade etmiştir. Çünkü, Risale-i Nur’daki izahların dayanağı olan Kur’ani terminolojinin yerini alacak terminolojinin aynı manayı vermesine imkan yoktur. Bir eserin yabancı bir lisana tercümesi ise farklı bir şeydir. Tercümede kelimelerin karşılıkları değil, manaların karşılıkları esastır. Fakat, aynı dilden aynı dile tercüme olan sadeleştirme ise orijinal metnin tahrif edilmesidir. Risale-i Nur’un şerh ve izahının ehil olanlar için bir vazife olduğu bizzat Lahikalarda vurgulanmıştır” dedi.
RİSALE-İ NUR’DAN ÖRNEKLER
(Bediüzzaman Said Nursi'nin kardeşi, Seyda Ünlükul'un dededi Abdülmecid Ünlükul'un kabri Konya şehir mezarlığında bulunmaktadır.)
Örneğin “Bu dürûs-u Kur'aniyenin dairesi içinde olanlar, allâme ve müçtehidler de olsalar; vazifeleri -ulûm-u imaniye cihetinde- yalnız yazılan şu Sözler'in şerhleri ve izahlarıdır veya tanzimleridir. Çünki çok emarelerle anlamışız ki: Bu ulûm-u imaniyedeki fetva vazifesiyle tavzif edilmişiz. Eğer biri, dairemiz içinde nefsin enaniyet-i ilmiyeden aldığı bir his ile, şerh ve izah haricinde birşey yazsa; soğuk bir muaraza veya nâkıs bir taklidcilik hükmüne geçer. Çünki çok delillerle ve emarelerle tahakkuk etmiş ki: Risale-i Nur eczaları, Kur'anın tereşşuhatıdır; bizler, taksim-ül a'mal kaidesiyle, herbirimiz bir vazife deruhde edip, o âb-ı hayat tereşşuhatını muhtaç olanlara yetiştiriyoruz!.." (Mektubat, 426)
“Onuncu Şua namında, yazdığınız Fihriste'nin İkinci Kısmı bana şöyle kuvvetli bir ümid verdi ki: Risale-i Nur benim gibi âciz ve ihtiyar ve zayıf bir bîçareye bedel, genç, kuvvetli çok Said'leri içinizde bulmuş ve bulacak. Onun için bundan sonra Risale-i Nur'un tekmil ve izahı ve haşiyelerle beyanı ve isbatı size tevdi' edilmiş tahmin ediyorum. Bir emaresi de şudur ki: Bu sene çok defa ihtar edilen hakikatleri kaydetmek için teşebbüs ettim ise de çalıştırılamadım.
Evet Risalet-ün Nur, size mükemmel bir me'haz olabilir. Ve ondan erkân-ı imaniyenin herbirisine, meselâ Kur'an'ın Kelâmullah olduğuna ve i'cazî nüktelerine dair müteferrik risalelerdeki parçalar toplansa veya haşre dair ayrı ayrı bürhanlar cem'edilse ve hâkeza.. mükemmel bir izah ve bir haşiye ve bir şerh olabilir.
Zannederim ki, hakaik-i âliye-i imaniyeyi tamamıyla Risale-i Nur ihata etmiş, başka yerlerde aramaya lüzum yok. Yalnız bazan izah ve tafsile muhtaç kalmış. Onun için vazifem bitmiş gibi bana geliyor. Sizin vazifeniz devam ediyor. Ve inşâallah vazifeniz şerh ve izahla ve tekmil ve tahşiye ile ve neşr ve talim ile, belki Yirmibeşinci ve Otuzikinci mektubları te'lif ile ve Dokuzuncu Şua'ın Dokuz Makamını tekmil ile ve Risale-i Nur'u tanzim ve tertib ve tefsir ve tashih ile devam edecek. Risale-i Nur'un samimî, hâlis şakirdlerinin heyet-i mecmuasının kuvvet-i ihlasından ve tesanüdünden süzülen ve tezahür eden bir şahs-ı manevî, bâki ve muktedir bir kuvvet-i zahrdır, bir rehberdir. (Barla Lahikası, 371-372)
Ancak, bu şerh ve izah kelime karşılıklarının değil mana karşılıklarının anlaşılır bir dille anlatılmasıdır. O zaman da ortaya çıkan şerh ve izah metne, Risale-i Nur değil, Risale-i Nur’un örneğin “Ayet-ül Kübra Risalesinin Şerh ve İzahı” adı verilebilir. Nitekim neşredilmiş bu tür şerh ve izahlar vardır ve bunlara kimsenin bir diyeceği de yoktur.”
SADELEŞTİRME, GEÇMİŞ İLE KÖPRÜ KURULMASININ ÖNÜNÜ KAPATACAKTIR
Risale-i Nur’un tecdit vazifesinin bir vechesinin de “lisanın ihya ve tecdidi” olduğunu hatırlatan Ünlükul, “sadeleştirme, geçmiş müktesebatımız ile köprü kurulmasının önünü kapatacaktır. Şerh ve izah ise, dikkati orijinal metne yöneltecektir” dedi.
“Nesillere Risale-i Nur’un derin ve kapsamlı mana hazinelerini lisanına sadık kalarak aktarabiliriz” diyen Ünlükul, sadeleştirmek yerine, Risale-i Nur lisanını öğrenmek, hatta bu lisanı günlük konuşma lisanı haline getirmek gerekir” şeklinde konuştu.