Balarısı küçücük bir bal makinesi...
Günün Risale-i Nur dersi
Bismillahirrahmanirrahim
وَأَوْحٰى رَبُّكَ اِلَى النَّحْلِ أَنِ اتَّخِذِى مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا (ilâ âhir-i ayet). (1)
Evet, balarısı, fıtratça ve vazifece öyle bir mu’cize-i kudrettir ki, koca Sûre-i Nahl, onun ismiyle tesmiye edilmiş.
Çünkü, o küçücük bal makinesinin
zerrecik başında onun ehemmiyetli vazifesinin mükemmel programını yazmak
ve küçücük karnında taamların en tatlısını koymak
ve pişirmek
ve süngücüğünde zîhayat âzâları tahrip etmek
ve öldürmek hâsiyetinde bulunan zehiri o uzuvcuğuna
ve cismine zarar vermeden yerleştirmek,
nihayet dikkat ve ilimle ve gayet hikmet ve irade ile ve tam bir intizam ve muvazene ile olduğundan, şuursuz, intizamsız, mizansız olan tabiat ve tesadüf gibi şeyler elbette müdahale edemezler ve karışamazlar.
İşte, bu üç cihetle mu’cizeli bu san’at-ı İlâhiyenin ve bu fiil-i Rabbâniyenin bütün zemin yüzünde, hadsiz arılarda, aynı hikmetle, aynı dikkatle, aynı mizanda, aynı anda, aynı tarzda zuhuru ve ihâtası, bedahetle vahdeti ispat eder. (Şualar, Yedinci Şuâ, Dördüncü Hakikat)
(1) “Rabbin balarısına ilhâm etti: ‘Dağlardan, kendine evler edin.” Nahl Sûresi, 16:68.
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
basîrâne : görerek, bilerek
bedahet : ap açıklık
beyan etmek : açıklamak
câmid : cansız, katı
cihet : şekil, yön
ehemmiyetli : önemli
esbab : sebepler
Fâil-i Zülcelâl : sonsuz haşmet ve yücelik sahibi Fâil, Allah
fıtrat : yaratılış, mizaç
fiil-i Rabbâniye : herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah’ın fiil ve icraatı
gayet : son derece
hadsiz : sınırsız
hâsiyet : özellik, hususiyet
hayatkârâne : canlı bir şekilde
hikmet : fayda, gaye; herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratılması
ihâta : kuşatma, kapsama
ilâ âhir-i âyet : âyetin sonuna kadar
intizam : disiplin, düzen
irade : dileme, tercih
istimal olunma : kullanılma, vazifelendirilme
kàbiliyet : yetenek
mazhar : görünen yer, ayna, yansıma yeri
misal : örnek, benzer
mizan : ölçü, denge
mizanlı : ölçülü, dengeli
mu’cize : bir benzerini yapma konusunda başkalarını âciz ve hayrette bırakan şey
muhkem : sağlam, kuvvetli
muntazam : düzenli, intizamlı
muttasıl : yapışık, bitişik
muvazene : karşılaştırma, kıyaslama
nihayet : son
perde-i kudret : kudret perdesi
san’at-ı İlâhiye : Allah’ın san’atı
Sûre-i Nahl : Nahl Sûresi, Kur’ân-ı Kerimin 16. sûresi
suret : biçim, şekil
şuursuz : bilinçsiz
taam : gıda, yiyecek
tahdit etmek : sınırlandırmak
takyid : sınırlama, kayıt altına alma
tesmiye etmek : isimlendirmek
vahdet : birlik
zâhirî : görünürde
zemin : yeryüzü, dünya
zîhayat : canlı, hayat sahibi
zuhur : açığa çıkma, görünme, belirme