İslamiyet olmasaydı modern Avrupa olmazdı

İslamiyet olmasaydı modern Avrupa olmazdı

İslâmiyet olmasaydı bugünkü modern Avrupa’nın siyasî ve ekonomik değerlerine ulaşılamazdı

Ünlü filozof ve tarih profesörü Susan Buck-Morss, “Tarihsel süreçte İslâmî öğeler incelenmeden Batı Medeniyetine ait olgular yorumlanamaz, dolayısıyla İslâmiyet olmasaydı bugünkü modern Avrupa’nın siyasî ve ekonomik değerlerine ulaşılamazdı” dedi.

İstanbul Şehir Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nün Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü işbirliğiyle düzenlediği “Bir Fikir Olarak Avrupa” seminerler dizisinin bu ay ki konuğu Cornell Üniversitesi’nden Susan Buck-Morss oldu. Modernite, Batı Siyasî felsefesi ve İslamiyet konularında uzman olan Profesör Buck-Morss, “Demokrasi: Tamamlanmamış Bir Proje” başlıklı konuşmasında, değişen dünya düzeni içerisinde Batı’da ve Arap dünyasında yaşanan gelişmeler hakkında yorumlarda bulundu.

“MODERNLEŞME KÜRESEL BİR DEĞER”

Türkiye gibi politik ve ekonomik istikrarı olan bir ülkenin basmakalıp modernleşme tezlerinden farklı bir yolda ilerlediğine değinen Buck-Morss, “Siyasi filozoflar modernleşmenin küresel bir değer olduğunu unutup onu sadece Batı’ya ait bir olguymuş gibi yansıtıyorlar. Bu konuda daha iyi bir inceleme yapılabilmesi için farklı medeniyetlerin kültürel etkileşimi incelenmeli, böylece Batı ve İslam dünyasının birbirleriyle olan ilişkisi sayesinde her alanda gelişimin gerçekleştiği anlaşılabilir. Tarihsel süreçte İslâmî öğeler incelenmeden Batı Medeniyetine ait olgular yorumlanamaz, dolayısıyla İslâmiyet olmasaydı bugünkü modern Avrupa’nın siyasî ve ekonomik değerlerine ulaşılamazdı” dedi.

“ARAP DEVRİMİ TÜM KURALLARI YIKTI”

1980’lerden itibaren iyice yaygınlaşan küreselleşme süreciyle herkesin birbiriyle bağlantılı olduğu fikrinin ön plana çıktığını belirten Buck-Morss, “Bu düşünce yapısı zaman içerisinde özellikle siyasal söylevde büyük bir önem kazandı. Türkiye’de Hrant Dink cinayeti sonrası Ermeni olmayan vatandaşların “Hepimiz Ermeniyiz” sloganıyla kamusal alana yerleşen bu olgu, Arap Baharı’nda da çeşitli Arap ülkelerinden farklı ırk, din ve cinsiyetlere mensup insanların birbirlerini desteklemesi ile dünyaca bir öneme sahip oldu. İnsanlar Arap ülkelerinde özgürlükçü ve demokrasi oluşumunu sağlayacak bir devrimin o ülkelerdeki halk tarafından değil, dışarıdan gelecek bir müdahale ile gerçekleşeceğini düşünüyorlardı. Bu bağlamda Arap devrimi alışılagelmiş tüm olasılıkları yerle bir etti” şeklinde konuştu.

Yeni Asya