Namaz tesbihatının sırrına göre...
Günün Risale-i Nur dersi
Bismillahirrahmanirrahim
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Bütün ruh u canımla bayramınızı tebrik ederim. Ve bu bayramımı çok mübarekleştiren mübarek mâsumların ve muhterem ümmî ihtiyarların ve üstadlarının bu defa gönderdikleri kıymettar risaleleri beş cilt olarak güzelce ciltlettirdik, tanzim ettik. İnşaallah onlardan çok istifade edilecek. O mübarek mâsumların ve muhterem ümmîlerin mâsumane ve hâlisane yazdıkları risaleler, Risale-i Nur’un kerametine, yazıları da bir keramet ilâve ettiğini ve en güzel yazılardan ziyade tesirli olduğunu hissediyoruz.
Hattâ Feyzi’nin güzelce ciltlettiği çocukların tevafuklu mecmuasını getirdiği vakit kuluncum ziyade ağrıyordu. Dedim: “Aman kardeşim, benim kuluncumu tut, pek ağrıyor.” Birden o mecmuayı açtık; baktım, birden öyle bir şifa oldu ki, kuluncumu unuttuk. Sonra tahattur ettik, hayret ettik.
Hem o risaleleri yazanların isimlerini, hem yaşlarını, o beş mecmuanın başlarında medâr-ı ibret ve onlara dua ettirmek için derc edeceğiz. Onları ve hususan üstadlarını ve peder ve validelerini benim tarafımdan birer birer, hem bu hizmetlerini hem bayramlarını tebrik ediniz.
Hem Isparta hakkında benim büyük ümidimi fiilen ispat ettikleri için, bana büyük bir tesellî verdikleri için, ölünceye kadar minnettarlığımı onlara ve mübarekler heyetine ve medrese-i Nuriye ve Nur ve Gül fabrikası sahiplerine tebliğ ediniz.
Namaz tesbihatının sırrına göre, nasıl ki namazdan sonra tesbih ve zikir ve tehlille bir hatme-i muazzama-i Muhammediye (a.s.m.) ve zikir ve tesbih eden ve rû-yi zemin kadar geniş bir halka-i tahmidat-ı Ahmediye (a.s.m.) dairesine tasavvuran ve niyeten girmek medâr-ı füyuzat olduğu gibi, ben ve biz de, Risale-i Nur’un geniş daire-i dersinde ve halka-i envarında ders alan ve dua eden ve çalışan binler mâsum lisanların ve mübarek ihtiyarların dualarına ve a’mâl-i salihalarına hissedar olmak ve dualarına âmin demek hükmünde olarak, onlarla tayy-ı mekân ederek, hayalen omuz omuza, diz dize bulunmak hayaliyle ve niyetiyle ve tasavvuruyla kendimizi fevkalhad bahtiyar biliyoruz. Hususan âhir ömrümde böyle kıymettar, mâsum mânevî evlatları ve yüzer küçük Abdurrahman’ları bulmak, benim için dünyada bir cennet hayatı hükmüne geçiyor.
Geçen Ramazan-ı Şerifte, hastalığım münasebetiyle, herbir kardeşim benim hesabıma birer saat çalışmalarının pek büyük neticesini aynelyakîn ve hakkalyakîn gördüğümden, böyle duaları reddedilmez mâsumların ve mübarek ihtiyarların ve bahtiyar üstadlarının, benim hesabıma ara sıra lisanen ve kalben duaları ve çalışmaları, kalemleriyle yardımları, benim Risale-i Nur’a hizmetimin uhrevî bir netice-i bâkiyesini dünyada dahi bana gösterdi. اَلْحَمْدُ ِللهِ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبِّى (Kastamonu Lâhikası, 80)
Said Nursî
SÖZLÜK:
aziz : çok değerli, izzetli, saygın
daire-i ders : ders dairesi
derc etme : yerleştirme
hâlisane : samimi bir şekilde
halka-i envar : nurlar halkası
halka-i tahmidat-ı Ahmediye : Peygamber Efendimizin (a.s.m.) halkla beraber Allah’a hamdettiği hamd halkası
hatme-i muazzama-i Muhammediye : Hz. Muhammed’in (a.s.m.) geniş halk kitleleriyle beraber belirli dua ve zikirleri yapıp bitirdiği oturum veya zikir halkası
heyet : topluluk
hususan : bilhassa, özellikle
inşaallah : Allah izin verirse
keramet : Allah’ın bir ikramı olarak görünen olağanüstü hal ve fiil
kıymettar : kıymetli, değerli
kulunç : omuzda meydana gelen şiddetli ağrı, kas tutulması
mâsumane : masumca
mecmua : düzenlenmiş şey, kitap
medâr-ı füyuzat : mânevî gıda, ilim ve nimetlerin kaynağı
medar-ı ibret : ibret vesilesi
medrese-i Nûriye : nur medresesi; Risale-i Nur’un okunduğu yer
minnettar : iyilik yapan birisine karşı duyulan teşekkür hissi
muhterem : hürmete lâyık, saygıdeğer
mübarek : bereketli, hayırlı
niyeten : niyet ederek
risale : küçük çaplı kitap; Risale-i Nur’un her bir bölümü
rû-yi zemin : yeryüzü
ruh u can : büyük bir istekle
sıddık : çok doğru ve sadık
tahattur : hatırlama
tanzim : düzenleme, düzene koyma
tasavvuran : düşenerek, hayal kurarak
tebliğ : bildirme, bildiri
tehlil : “Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur” mânâsındaki “lâ ilâhe illallah” sözünü söylemek
tashih eden : Allah’ı her türlü noksandan ve kusurdan yüce tutarak şanına lâyık ifadelerle anan
tesbihat : Namazdan sonra Allah’ı bütün noksan sıfatlardan uzak ve bütün kemâl sıfatlara sahip olduğunu ifade eden sözlerle anma
tevafuk : denk gelme, uygunluk
ümmî : tahsil görmemiş, okuma yazma bilmeyen
zikir eden : Allah’ı anan
ziyade : çok