Bediüzzaman mahkemeleri de medrese yaptı
Beyazgül, Said Nursi’nin bulunduğu mekânın medrese olduğunu söyledi
H.İbrahim Önal’ın haberi:
RİSALEHABER-Diyarbakır Kültür Merkezi’nde “Medrese-i Nuriye” semineri düzenlendi. Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi öğrencisi İbrahim Beyazgül’ün sunduğu seminerde medrese ile ilgili ayrıntılı bilgiler verildi.
Medrese kavramı üzerinde duran Beyazgül, “Medrese yıllarca değişikliklere uğramış bir eğitim modelidir. Ülkelerin geleceklerini, gelişmişliğini belirleyen yetiştirdiği kuşaklar olduğunu bu kurumlara bakarak görebiliriz. Osmanlı devleti en iyi dönemlerini yaşarken Medreseler hem dini hem de fen ilimlerinde çok iyi eğitim vermiş hadis, belagat derslerinin yanında astronomi de medreselerde okutulmuştur. Daha sonrasında yapılan düzenlemelerle medreseler sadece dini eğitim veren kurumlara dönüşmüş ve Osmanlı gerileme göstermiştir” dedi.
Bediüzzaman hazretlerinin medrese merkezli bir hayat geçirdiğini belirten Beyazgül, Bediüzzaman Said Nursi’nin bulunduğu mekânın ya medrese olduğunu ya da o bulunduğu mekânı bir nevi medreseye dönüştürdüğünü belirtti. Medresenin dört duvarı ve çatısı olan bir mekan kavramına sıkıştırılamayacak kadar büyük olduğunu dikkat çeken Beyazgül, “Dağ başları, han odaları, mahkeme salonları, miting meydanları, cami minberleri, savaş alanları, meclis kürsüleri, hapishane odaları, sürgün yerleri, tren vagonları Üstad hazretleri için hep birer medrese olmuştur. ‘Dağ ve sahrayı bir medrese ederek meşrutiyeti ders verdim’ derken Münazarat eserinin kaynağını, at sırtında tefsir ettiği eseri İşarat’ül-İcaz ise savaş alanlarını bile medreseye çeviren bu mükemmel şahsiyetin eğitim ve ilim adına nasıl bir aşkla dolu olduğunu göstermektedir” şeklinde konuştu.
Beyazgül, günümüzde Risale-i Nurların okunup, anlaşılıp, yaşandığı ve hizmete dönüştürüldüğü tüm mekânların bir nevi Medresetüz-Zehra mahiyetine büründüğünü ifade etti.
“İnsanın ihtiyâcât-ı zarûriyesi içinde en evvel lâzım olan, mekân ve meskendir. Mekânın en güzeli, nebatât ve eşcâra müştemil olan yerlerdir ve en lâtifi, nebatları arasında suların mecrası olan bahçelerdir ve en kâmil kısmı, ağaçlarının arasından akan nehirlerin çoklukla bulunmasıdır” ifadeleriyle Risale-i Nur’dan mekanın tanımını yapan Beyazgül, “Kendisinin hiç sahip olamadığı ama benim gibi mimar adaylarına iyi tasarımlar için ipuçları verdiği belki de medreselerinin nasıl olması gerektiğini anlatan bir cümle bu” dedi.
Bediüzzaman Hazretlerinin “Herbir adam eğer hanesinde dört beş çoluk çocuğu bulunsa kendi hanesini bir küçük medrese-i Nuriyeye çevirsin. Eğer yoksa, yalnız ise, çok alâkadar komşularından üç-dört zat birleşsin ve bu heyet bulundukları haneyi küçük bir medrese-i Nuriye ittihaz etsin” sözlerini hatırlatan Beyazgül, “Üstad hazretlerinin bu kadar önemle üzerinde durduğu hatta gaye-i hayali olan medreselerin bize ve topluma ne gibi faydaları dokunuyor. Ben bu kısımda kendimde ve çevremde görebildiğim hakikatlerden yola çıkarak bazı değerlendirmelerde bulunmaya çalışacağım” diyerek sözlerine şöyle devam etti:
Dershanelerin Manevi Müfredatı
-Dershane genel anlamda itikadı güçlendiren ibadete şevklendiren, Allah sevgisi, muhabbet-İ Nebiye sahip, öldükten sonra dirilmeye samimi inanan insanlar yetiştirir. Dershanede kalan kişi namazına dikkat etmeyi öğrenir. Dershanede kalan bir insan cemaatinin haftalık derslerine katılır, Allah’ın isminin zikredildiği iman hakikatlerinin konuşulduğu, anlatıldığı sohbetlerde bulunarak bu zamanlarını inşallah ibadet hükmüne geçirir.
-Medrese-i Nuriyeler toplum huzuru için devrededir. Kendisini başıboş veya nefsini üstün hisseden bir insan her türlü yanlışa sapabilir. Evet, bir alanda eğitim görmüştür ama insanlık hamuru iyi yoğrulmamışsa insan insanlığından çıkar ve toplum için bir düşman oluverir. Dershanelerde Allah’ın emir ve yasaklarını öğle bir anlatır ki Risaleler, insanın kalbine aklına bir tokmak gibi iner. Sünnet-i Seniyeyi, güzel ahlakı hem okur hem de hayatına uygulamaya çalışır. Bu hakikatlerle her gün meşgul olan insan toplum için melek gibi olur.
-Risale-i Nur’un teneffüs edildiği bu evler insana bakmayı değil görmeyi öğretir. Lise talebelerinin Üstad hazretlerine hocalarını şikâyet ettiği dersin devamında olduğu gibi Risale-i Nur insanlara her yerde hakikati görmenin yolunu açar. Üniversite öğrencisi aldığı ilmi bilgilerin içinde Allah’ın kudretini görür, sanatla yarattığı eşyaları görür ve anlarsa imani olarak büyük bir kazanım sağlar.
-Acz, fakr, şefkat ve tekeffür, Risale-i Nur mesleğinin temel taşları. Risaleleri okurken öğrenilen bu hakikatlerin canlı olarak yaşandığı mekânların içinde buluyorsunuz kendinizi. Yapılan her ibadet ve huzurlu ortam beraberinde tefekkürü, nefsin hoşuna gitmeyecek ama nefsi ağlatırcasına neşeyle yapılan nöbetçilikler, temizlikler acz ve fakrın anlaşılmasını ve kardeşlerin samimâne muhabbetleri şefkat portrelerine gösterilebilecek en güzel örneklerdir.
-Her toplumdan, her ırktan kişinin dershanelerde kalması zaten birliktelik ve kardeşlik bağının bu evlerde ne kadar sağlam olduğunun kanıtıdır. Ama maharet bu evlerde kalanlarda değil onlara bu hakikatleri öğreten ’26. Mektupta bir-bir-birler’dir.