İstibdat zulmün temelidir, insanlığı mahveder

İstibdat zulmün temelidir, insanlığı mahveder

Günün Risale-i Nur dersi

Bismillahirrahmanirrahim

Sual:
İstibdat nedir; meşrutiyet nedir?

Cevap:
İstibdat tahakkümdür,
muâmele-i keyfiyedir,
kuvvete istinad ile cebirdir,
rey-i vâhiddir,
sû-i istimâlâta gâyet müsâit bir zemindir,
zulmün temelidir,
insâniyetin mâhisidir.

Sefâlet derelerinin esfel-i sâfilînine insanı tekerlendiren
ve âlem-i İslâmiyeti zillet ve sefâlete düşürttüren
ve ağrâz ve husumeti uyandıran
ve İslâmiyeti zehirlendiren
,
hatta herşeye sirâyet ile zehrini atan, o derece ihtilâfâtı beyne’l-İslâm îkâ edip, Mûtezile, Cebriye, Mürcie gibi dalâlet fırkalarını tevlid eden, istibdattır.

Evet, taklidin pederi ve istibdad-ı siyasînin veledi olan istibdad-ı ilmîdir ki, Cebriye, Râfıziye, Mûtezile gibi İslâmiyeti müşevveş eden fırkaları tevlid etmiştir. (Münâzarat)

Bediüzzaman Said Nursi

SÖZLÜK:
adem-i ülfet : ülfetsizlik, alışılmamış olma
ağrâz : garazlar, kinler, kötü niyetler
âlem-i İslâmiyet : İslâm dünyası
âyet-i kerîme : şerefli âyet, Kur’ân’ın her bir cümlesi
bedel : karşılık
beyân : açıklama
beyne’l-İslâm : Müslümanlar arasında
cebir : zorlama
dalâlet : doğru yoldan ayrılma, sapkınlık
ef’al : fiiller, hareketler
esâsiyle : köküne kadar, ta temelinden
esfel-i sâfilîn : aşağıların en aşağısı
fehmetmek : anlamak
fırka : grup
hâl-i hazır : şimdiki zaman
hedef-i maksad : asıl gaye, kastedilen hedef
husumet : düşmanlık
ihtilâfât : ihtilâflar, ayrılıklar
îkâ : salma, meydana getirme
istibdâd-ı ilmî : ilmî baskı, ilmî zorbalık
istibdâd-ı siyasî : siyasî baskı
istibdat : baskı, despotluk
istinad : dayanma
lehü’l-hamd : Allah’a hamd olsun!
lisân : dil
mâhi : mahveden, yakıp yıkan, yok edici
mârifet : tanıma, bilme
meşrutiyet-i meşrûâ : dine uygun meşrutiyet
meşveret-i şer’iye : dine, şeriata uygun olarak yapılan meşveret
muâmele-i keyfiye : keyfî hareket, keyfî işlem
muhabbet : sevgi
müsâit : uygun
müşevveş etme : dağınık ve düzensiz hâle getirme, karıştırma
müşevveşiyet : karışıklık, düzensizlik
neş’et etme : doğma, meydana çıkma
peder : baba
rey-i vâhid : tek bir görüş
sefalet : perişanlık, yoksulluk
semm-i katil : öldürücü zehir
sirâyet : birinden diğerine geçme, bulaşma, yayılma
sû-i istimâlât : kötüye kullanmalar
tahakküm : baskı ve zorbalık
tecellî : görünüm, yansıma
tefsir : açıklama, yorum
tevlid : doğurma
tiryâk-ı meşrutiyet : meşrutiyet ilâcı
veled : çocuk
vücud-u nurânî : nurlu varlık
zillet : alçaklık, aşağılık