Uludere zulme girmeden netleştirilmeli

Uludere zulme girmeden netleştirilmeli

Karabaşoğlu, Uludere olayına bakışta yapılacak yanlış bir davranış, izah ve yorumun zulüm olduğunu söyledi

Risale Haber-Haber Merkezi

Metin Karabaşoğlu, Uludere olayına bakışta yapılacak yanlış bir davranış, izah ve yorumun zulüm olduğunu söyledi.

Uludere’de ‘terörist’ olmayan 34 insanın terörist diye öldürüldüğünü ifade eden Karabaşoğlu, "Olay bu kadar açık ve net. Bu ölümleri savunmak, mazur görmek asla mümkün değil. İnsanî açıdan da, İslâmî açıdan da. Başbakan Erdoğan’ın da, bu ölümleri ‘normal’ gördüğü ve ‘savunduğu’ kanaatinde değilim. Olayın bugüne kadarki seyri içindeki duruşunu ve açıklamalarını bu şekilde değerlendirmenin; hele ki 34 insanı ‘onun öldürdüğünü’ söylemenin ona karşı çok büyük bir haksızlık olduğunu düşünüyorum. Ben Başbakan Erdoğan’ın, bu ülkede Kürtlerin bugüne kadar uğradığı ayrımcılık ve haksızlıkların giderilmesi konusunda samimi olduğuna inanıyorum. Kürt meselesi ile terör meselesini ayrı düşünmek gerekir, diye özetleyebileceğimiz yaklaşımını da doğru buluyorum. Bu olayda, Başbakanın tıkandığı bir nokta var mı? Var. Hükûmet ve başbakan, tepki vermekte, inisiyatif almakta geç kaldı" dedi.

Geç kalma sebenini de yorumlayan Karabaşoğlu, "Neden geç kaldı? Burada ise, vicdan ile akıl arasında bir sıkışmışlık olduğunu düşünüyorum. Vicdanen bu olaydan hepimiz kadar yüreği yanmış olmakla birlikte, aklıyla olayın kasden mi, kazaen mi olduğunu netleştirmeden atamadığı adımlar var anladığım kadarıyla.
Başbakana bu noktada bir kredi vermek gerektiğini düşünüyorum; bir yandan olayın takipçisi olmak, olayın Ankara’nın dehlizlerinde kaybolmasına izin vermemek, ama bunun yanında Başbakana biraz daha süre tanımak… Başbakanın bu meselede son günlerde sergilediği öfkeyi ise, vicdanının asla onaylamadığı bir olayda, çözmekte ağır kalması dolayısıyla gösterilen tepkiden öte, olayın kendisine fatura ediliyor olduğunu düşünüyor olması bence etkili. Buna karşılık, ondan da bir adım bekliyoruz. İlk olarak, İçişleri Bakanı’nın, o kabul edilemez beyanatından sonra görevden alınması gibi bir adım" şeklinde konuştu.

Uludere'de "katil veya katiller kim?” sorusunu da cevaplayan Karabaşoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Katil kim sorusunun cevabı olarak üç mesele var. Birincisi, Ahmet Altan gibi isimlere göre katil başbakanın kendisi; ki, ona hitaben 'öldürdün' ifadesi taşıyan yazılar yazabildi. Halbuki, başbakanın böyle bir emir vermediği görülüyor, dolayısıyla o katilmiş gibi bir üslup kullanmak başbakana karşı 'yargısız infaz'dır ve zulümdür. Ben burada Ahmet Altan gibi insanların yanında değilim. İkincisi, başbakan hükumetin başı olarak bu meselede gerekli tahkikatları yapmak ve kim veya kimler sorumluysa bu zinciri ortaya çıkarmak durumunda. Bu meselenin takipçisi olmalı, ama bu tahkikat için zaman da tanımalıyız. Bu zaman tanımayı birileri meseleyi sündürme, süründürme, unutturma vesilesi haline getirmemeli; bu olursa, başbakan bundan mesul olur.
Üçüncüsü, burada açığa çıkması gereken bir mesele daha var. Ortada bir ölüm ve öldürme var. Peki bu öldürme kasden mi, hataen mi gerçekleşti? Bu noktada da, meselenin tahkikatı gerekiyor. Zira, kasden gerçekleşen bir öldürme ile hataen gerçekleşen bir öldürmenin cezası, İslam hukukunda da, beşeri hukukta da farklıdır. Görüldüğü üzere, mesele hassas bir mesele... Başbakanın vicdanen bu meseleden dolayı çok rahatsız ve fiiliyatta da bu meselenin mağduru olduğunu düşünüyorum. Ahmet Altan gibi isimler için ise, iş kolay: Teröristler çoban diye sınırdan içeri girer, çoban zannıyla ilişilmez ve bir karakola saldırıp askerleri öldürürler. Gazetende haber yapar, başbakanı suçlarsın. Başka bir seferinde terörist zannıyla masum insanlar haksız yere öldürülür, yine başbakanı suçlarsın. Ben 'ölen ölmüş, ne yapalım?' yaklaşımını da zulüm görüyorum, ama bu duruşu da zulümlü buluyorum ve bunun da yanında durmuyorum."