Said Nursi başbakandan Ayasofya’yı istedi!

Said Nursi başbakandan Ayasofya’yı istedi!

Üstad iki şey istedi. “Ayasofya’yı ibadete aç, Risale-i Nur’u serbest bırak.”

Ömer Özcan’ın haberi:

RİSALEHABER-Nur Davalarının efsanevî Avukatları Bekir Berk, Gültekin Sarıgül ve daha başkaları binlerce masum, mazlum ve mahkûmun sesi, soluğu, çığlığı hatta feryadı olmuştu Anadolu’da…  Bunlar tarihe geçti… Artık o malum ve meş’um dönem tamamen kapandı, bitti ve gitti inşallah… Hüsameddin Akmumcu da, aynı avukatlar silsilesinden birisi… “Girdiğim İslamî davaların sayısını unuttum” demişti. Bediüzzaman Hazretlerinin vefatına bir ay kala, vekâletini verdiği son avukat Akmumcu’dur...

Bediüzzaman Hazretleriyle çok defa görüşen ve uzun süre milletvekilliği de yapan merhum Hüsameddin Akmumcu’yu 16 Ağustos 2009 tarihinde kendi evinde Isparta’da ziyaret edip Bediüzzaman hazretleriyle ilgili hatıralarını almıştım.

Ayasofya’nın gündemde olduğu bu günlerde, Av. Akmumcu’nun şahid olduğu çok ilginç bir hatırayı Risale Haber okuyucuları ile paylaşmak istiyorum… Hüsameddin Akmumcu’nun hatıralarının tamamı “Ağabeyler anlatıyor-4” kitabındadır.

Üstad, Adnan Menderes’e mektup gönderdi

Üstad Hazretleri Başvekil Adnan Menderes’e bir mektup gönderdi. Mektubu Tahsin Tola götürdü.  Bu mektup Tarihçe-i Hayatta var. Orada Üstad iki şey istedi. “Ayasofya’yı ibadete aç, Risale-i Nur’u serbest bırak.” O zaman ben kendi kendime; Üstad Ayasofya’yı ibadete aç, Risale-i Nur’u serbest bırak diyor. Birinci maddeye Ayasofya’yı almış. Niye acaba diye düşündüm. Sebebini araştırdı kafam. Bende var, Fatih Sultan Mehmet Han’ın vakfiyesinde öyle bir söz var ki; okuyunca “Allah! Allah!” dedim. Hadis-i Şerifin mazharı olan bu zat Osmanlı’dan olmuş. O vakfiyede orayı “Fetih Camii” olarak ilan ediyor ve burayı kim kapatırsa bedduası ve laneti var. Sembolik bir hadise... Onun için Üstad Hazretleri bunu birinci dereceye almış… Ben böyle düşündüm…

Risale-i Nur’da geçen ilgili mektup şöyle:

“Adnan Menderes'e gönderilmek niyetiyle evvelce yazılan içtimaî hayatımıza ait bir hakikatın hâşiyesini tekrar takdim ediyoruz.

Hâşiye : Eskilerin lüzumsuz keyfî kanunları ve su'-i istimalleri neticesinde, belki de tahrikleriyle zuhur eden Ticanî mes'elesini dindar Demokratlara yüklememek ve âlem-i İslâm'ın nazarında Demokratları düşürmemenin çâre-i yegânesi kendimce böyle düşünüyorum:

Ezan-ı Muhammedî'nin (A.S.M.) neşriyle Demokratlar on derece kuvvet bulduğu gibi; Ayasofya'yı, beşyüz sene devam eden vaziyet-i kudsiyesine çevirmek ve hâlen İslâm'da çok hüsn-ü te'sir yapan ve bu vatan ahalisine âlem-i İslâm'ın hüsn-ü teveccühünü kazandıran, yirmisekiz sene mahkemelerin muzır cihetini bulamadıkları ve beş mahkeme de beraetine karar verdikleri Risale-i Nur'un resmen serbestîsini dindar Demokratlar ilân etmeli ve bu yaraya bir nevi merhem vurmalıdırlar.
O vakit âlem-i İslâm'ın teveccühünü kazandıkları gibi, başkalarının zâlimane kabahatları onlara yüklenmez fikrindeyim. Dindar Demokratlar, hususan Adnan Menderes gibi zatların hatırları için, otuzbeş seneden beri terk ettiğim siyasete bir iki saat baktım ve bunu yazdım.” (Tarihçe-i Hayat)
 
Said Nursî