Yaratılış gereği çalışmak zorundayız
Haftanın hutbesi...
Risale Haber-Haber Merkezi
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيم
وَأَن لَّيْسَ لِلْإِنسَانِ إِلَّا مَا سَعَى(1)
Muhterem müminler!
İçinde bulunduğumuz bu kâinatta zerreden yıldızlara kadar her varlık vazifesini yerine getirmek için harıl harıl çalışıyor. Arılar çiçek çiçek dolaşır. Karıncalar dinlenmek bilmeksizin çalışır. Kuşlar daldan dala konar. Sular şırıl şırıl akar. Çiçekler açar, hayvanlar koşar, güneş her sabah doğup akşamleyin batar. Eğer kâinattaki bu düzenli çalışma, didinme, gayret olmasaydı biz insanlar ayakta kalabilir miydik? İşte, intizamla her şeyin çalışması karşısında, insanda çalışmak ve üstüne düşen vazifesini yapmak zorundadır. Bu düzene ayak uyduramayan veya bozmaya çalışan insan ne kadar zarardadır! Her şeyin tekâmül ettiği, iyiye ve mükemmele doğru gittiği kâinatta, bu tempoya ayak uyduramayan insan elbette zarardadır. Hâlbuki insan yaratılışı gereği çalışmak zorundadır. Huzuru buna bağlıdır. Sıkıntılardan ancak böyle kurtulur. Çünkü boş insanın başına sıkıntılar, sinekler gibi üşüşür. Başarmanın ve kazanmanın sırrı çalışmada saklıdır. Çalışan insanlar er geç başarırlar.
Değerli kardeşlerim!
Alın terinin, göz nurunun, el emeğinin ulaşamayacağı şey yoktur. Belli noktalara yükselmiş ne kadar büyük insan varsa, bakın, hepsi de çaba ve gayretleriyle o noktaya ermişler. Ayet-i kerimede: “Onlar hayırdan her ne yaparlarsa, elbette ondan yoksun bırakılmazlar. Allah, muttakileri bilendir.” buyruluyor. Her şey çalışmayla elde edilir. Hangi değerli iş vardır ki, gayretsiz elde edilmiş olsun? Bilgi de çalışmayla kazanılır. Hutbemin başında okuduğum ayet-i kerimede: “İnsan için çalıştığından başka bir şey yoktur.” buyrulmaktadır. Atalarımız: “İşleyen demir pas tutmaz” demişler. Aslında insan hareketli, heyecanlı bir özellikte yaratılmıştır. Rahatı, huzuru, mutluluğu ancak çalışmasıyla mümkündür. Sefahat de, sefalet de çalışmayla önlenir. Belli hedefleri, yüce gayeleri olanlar muhakkak çalışmalıdırlar. Yükselebilmek için çalışmak şarttır. Kolayca elde edilen şeylere değil, alın teriyle hak ederek kazanılan şeylere kıymet vermek lâzımdır.
“Yer çalışsın gök çalışsın, sen utanmazsan otur.!”
Bunların hakkında bilmem bahanen var mı Dur!
Ey bütün dünya ve içindekiler ayaktayken yatan,
Leş mi kesildin, davransana! Bari Allah’tan utan!” diyen Şairimiz, bu mısralarıyla çalışmanın önemini anlatmaya çalışır.
Aziz cemaat!
“İki günü eşit olan zarardadır” hadisi rehberimiz olmalı; her gün bir önceki güne muhakkak bir şeyler eklemeliyiz. Ömür boşa geçirilecek, tembellikle heder edilecek kadar değersiz değildir. Vaktini öldüren insan kendi kendisine sorabilmelidir: “Yılan, akrep gibi zararlı yaratıklar öldürülür. Vaktim o kadar zararlımı ki, onu öldürmeye çalışıyor... “Aman vakit geçmiyor! Ah vah! Demekle kendimi sıkıntılara atıyorum? Bu soruya vereceğimiz “hayır!" cevabı, herhalde bizi çalışmaya itecek kadar tesirli olacaktır.
Kıymetli Müslümanlar!
Peygamberimizin boş oturan insana selam vermediğini düşünelim. Çalışmanın insan hayatındaki önemini bir kere daha anlarız. “Dolu vakit gelmeden önce boş vaktin kıymeti bilin!” buyuran bir peygamberin yolunda olanlar için çalışmanın hiçbir mazereti yoktur. Hele dini görevlerini yaptıktan sonra, çalışmanın da ibadet olduğunu bilirsek. Allah-u Tealâ: "Kim de ahireti ister ve bir mü'min olarak ciddi bir çaba göstererek ona çalışırsa, işte böylelerinin çabası şükre şayandır." buyuruyor. Elbette rızka çalışmak emri ilahi noktasında bir nevi ubudiyettir. İnsanlar ibadet etmek için yaratılmışlardır. Rızkı veren Allah’tır. Onun için ibadetlerimizi yaptıktan sonra yapacağımız bütün işler ibadet olacaktır. Elbette ki, bir takım şikâyetlerle, problemlerle karşı karşıya kalabiliriz. Noksanlarımız, kusurlarımız olabilir. Bunları bir bir tespit edelim. “Bunların üstesinden geleceğim!” diye azmedelim ve şevkle, gayretle çalışalım İnanın, hepsinin üstesinden geleceğiz. Çalışalım, muhakkak neticesini göreceğiz inşallah.
1-Necm suresi 53/39
2-Al-i İmran suresi 3/115NOT:
3-İsrâ suresi 17/19
Hazırlayan: Fatih Aksüt
(Bu hutbe Şaban Döğen'in Gençliğe Mesaj adlı kitabından istifade edilerek hazırlanmıştır.)