Maddî musibetleri küçük gördükçe küçülür

Maddî musibetleri küçük gördükçe küçülür

Günün Risale-i Nur dersi

Bismillahirrahmanirrahim

Maddî musibetleri büyük gördükçe büyür, küçük gördükçe küçülür. Meselâ, gecelerde insanın gözüne bir hayal ilişir. Ona ehemmiyet verdikçe şişer, ehemmiyet verilmezse kaybolur. Hücum eden arılara iliştikçe fazla tehacüm göstermeleri, lâkayt kaldıkça dağılmaları gibi, maddî musibetlere de büyük nazarıyla, ehemmiyetle baktıkça büyür.
Merak vasıtasıyla o musibet cesetten geçerek kalbde de kökleşir, bir mânevî musibeti dahi netice verir, ona istinad eder, devam eder. Ne vakit o merakı, kazâya rıza ve tevekkül vasıtasıyla izale etse, bir ağacın kökü kesilmesi gibi, maddî musibet hafifleşe hafifleşe, kökü kesilmiş ağaç gibi kurur, gider. Bu hakikati ifade için bir vakit böyle demiştim:

Bırak ey biçare feryadı belâdan kıl tevekkül,
Zira feryat belâ ender hatâ ender belâdır bil.
Eğer belâ vereni buldunsa, safâ ender atâ ender belâdır bil.
Eğer bulmazsan, bütün dünya cefâ ender fenâ ender belâdır bil.
Cihan dolu belâ başında varken, ne bağırırsın küçük bir belâdan? Gel, tevekkül kıl.
Tevekkülle belâ yüzünde gül, tâ o da gülsün. O güldükçe küçülür, eder tebeddül.

Nasıl ki mübarezede müthiş bir hasma karşı gülmekle, adâvet musalâhaya, husumet şakaya döner, adâvet küçülür, mahvolur, 1 tevekkül ile musibete karşı çıkmak dahi öyledir. (İkinci Lem'a)

Bediüzzaman Said Nursî

SÖZLÜK:
aleyhisselâm : Allah’ın selâmı onun üzerine olsun
atâ ender : bolluk ve lûtuf içinde
belâ ender : belâ içinde
biçare : çaresiz
cefâ ender : işkence içinde, sıkıntılı
cihan : âlem
fenâ ender : yokluk içinde
giriftar olma : tutulma, girme
hakikat : doğru gerçek
hatâ ender : hatâ içinde
hazret : hürmet maksadı ile büyüklere verilen ünvan
Hazret-i Eyyub :
iltica etmek : sığınmak
istimal etme : kullanma
istimdatkârâne : medet ve yardım istercesine
istinad etme : dayanma
istirahat-i nefis : kişinin rahat etmesi
işmam etme : hissettirme
itirazkârâne : itiraz eder gibi
ittiham etmek : suçlamak
izale etme : giderme, ortadan kaldırma
kader : Allah’ın ezelî ilmi ile kâinatta olacak herşeyi bilip takdir etmesi
Kazâ : olacağı Allah tarafından bilinen ve takdir olunan şeylerin zamanı gelince yaratılması
lâkayt : ilgisiz
musibet : belâ, büyük sıkıntı
muterizâne : itiraz eder şekilde
münâcât : Allah’a yalvarış, duâ
müştekiyâne : şikâyet eder gibi
mütezellilâne : kusur ve güçsüzlüğünü anlayarak
nazar : bakış
nevi : çeşit
örs : üzerinde demir ve benzeri madenler dövülen çelik yüzeyli, kalın ve bir tarafı sivri alet
rahîmiyet : herbir varlığa rahmetiyle özel tecelli ediciliği
rahmet : İlâhî şefkat, merhamet
rıza : hoşnud olma, kabullenme
rububiyet : Allah’ın bütün varlık âlemini kuşatan egemenliği, yaratıcılığı, idaresi ve terbiyesi
safâ ender : huzur ve rahatlık içinde
şekvâ : şikâyet
tebeddül : değişme
tefekkür-ü kalbîye : kalp ile yapılan tefekkür
tehacüm : hücum etme
tevekkül : Allah’a dayanma ve güvenme
tezyid etme : arttırma
ubudiyet : kulluk
zikr-i lisanî : Allah’ı dille anmak