Oruç ibadetinde çok dünyevi hikmetler var
Haftanın hutbesi...
Risale Haber-Haber Merkezi
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم ِ
شَهْرُرَمَضَانَ الَّذِيَ أُنزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِّلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِّنَ لْهُدَى وَ لْفُرْقَان (1)
Aziz müminler!
Cenab-u hak biz insanlara bahşetmiş olduğu birçok nimetler ve bu nimetler karşılığında istediği ibadetler vardır. İşte bu ibadetlerden biride oruç ibadetidir. Allah bizlere emir ettiği ibadetlerin hepsinde uhrevi ve dünyevi fâideler vardır. Oruç ibadetinde birçok dünyevi faideler ve birçok hikmetler vardır. Bunlar hem Cenâb-ı hakkın rububiyetine, hem insanın toplum hayatına hem şahsi hayatına, hem nefsin terbiyesine, hem Allahın nimetlerinin şükrüne vesile olurlar.
Allah zemin yüzünü bir nevi nimet sofrası şeklinde yaratıp insanların hizmetine sunmuştur. İnsanlar bazen gaflet ve nefsin telkiniyle nimetlerin kıymetini unutuyor. İşte ramazanda tutulan oruç bu nimetlerin ne kadar harika ve ne kadar insan için lüzumlu olduğunu anlatıyor. Normal vakitlerde açlık hissetmeyen insanlar ramazanda birçok nimetin kıymetini anlıyor. Fakir- zengin ramazanda aynı açlığı hissedip şükrün ne kadar ehemmiyetli olduğunu derk ediyor. İşte ramazan-ı şerif de ki oruç, hakiki ve halis, azametli ve umumi bir şükrün anahtarıdır.
Muhterem cemaat!
İnsanlar maişet cihetiyle çeşitli şekillerde yaratılmışlardır. İnsanların bazıları fakir, bazıları zengin bazıları âlim, bazıları cahil… İşte Cenab-u hak bu cihetle zenginleri fakirlerin yardımına davet ediyor. İşte ramazanda tutulan oruç, fakirlerin açlık hallerini ve fakirlikten gelen sıkıntılarını zenginlere hissettiriyor. Yine aynı zamanda oruç, her insanda bulunan nefsin terbiyesine vesile oluyor. Nefis, kendini hür ve serbest ister ve öylede hareket eder.
Çok nimetlerle terbiye olduğunu düşünmek istemiyor. İşte ramazanda en zenginden en fakire kadar herkesin nefsi anlar ki; kendisi malik değil, memlüktür; hür değil, abdir. Allahın emir ve istemesi olmazsa en adi ve en rahat şeyi de yapamaz; elini suya uzatamaz diye nefsin enaniyeti kırılır, Allahın kulu olduğunu anlar hakiki vazifesi olan şükre girer. Hiç ölmeyecekmiş gibi; dünyayı yutsa tok olmayacakmış gibi davranan nefis; oruç tutturulmakla aczini ve zaafını anlar kendini yaratan Allah-u Tealaya kul olduğunu idrak eder.
Aziz Müslümanlar!
Bildiğiniz gibi Kur'an ramazan-ı şerifte nazil olmuştur. Oruç vasıtasıyla bir nevi insan terbiye oluyor ve boş lüzumsuz şeylerle meşguliyeti azalıyor. Evet, ramazan ayında okunan Kur'an'ı sanki yeni nazil oluyor gibi okumak ve dinlemek ve ondaki ilahi hitabı Resul-i Ekrem'den (a.s.m) işitiyor gibi dinlemek belki Hz. Cebrail’den işitiyor gibi dinlemek insana Kutsi bir halet ve manevi bir lezzet veriyor. Evet, ramazan-ı şerifte güya İslam âlemi bir mescit hükmüne geçiyor. Öyle bir mescit ki milyonlarla hafızlar o büyük mescidin köşelerinde o kuranı, o ezeli hitabı arzlılara işittiriyorlar. (Her ramazan شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِۤى اُنْزِلَ فِيهِ الْقُرْاٰنُ ayetini nurani, parlak bir tarzda gösteriyor.) Ramazan Kur'an ayı olduğunu ispat ediyor.
Hutbemi başta okuduğum ayet-i kerime mealiyle bitiriyorum: "O Ramazan ayı ki, insanlara doğru yolu gösteren, apaçık hidayet delillerini taşıyan ve hak ile bâtılın arasını ayıran Kur'ân, o ayda indirilmiştir."(2)
1-Bakara Sûresi, 2/185
2-Bakara Sûresi, 2/185
Hazırlayan: Fatih Aksüt