Oruçta engelli kardeşlerimizi unutmayalım
Peygamberimiz (sas), maddî nitelik taşımayan fakat genelde engellilere dönük sosyal hizmet içerikli sadaka türlerinin de bulunduğunu müjdelemiştir.
Resulullah, konuşmakta güçlük çekenin meramını ifade etmenin, koluna girip güçsüze yardım etmenin, muhtaç bir kimseyi ihtiyacını tedarik etmesi için gerekli yere götürmenin sadaka yerine geçeceğini buyuruyor.
Hz. Peygamber (sas), yardıma ve desteğe muhtaç insanlara yapılacak her türlü iyiliği sadaka olarak değerlendirmiştir. Sadaka, zekât gibi yoksullara yapılan zorunlu maddî yardımlar olabileceği gibi korunmaya muhtaç insanlara yönelik gönüllü sosyal hizmetlerin bütünüdür de. Engelli dostu sosyal politikalar hayli ileri bir noktadadır. Dolayısıyla birçok engelli, işgücü niteliği taşıdığı için emek piyasasında çalışmakta veya sosyal güvenlik sisteminden yararlanıp engelli maaşı almakta ve artık yoksul sayılmamaktadır. Bu yönüyle bazı engelliler belki maddi içerikli sadakalara ihtiyaç duymayabilir ancak bir sosyal varlık olan engellilerin de toplum hayatına katılma hakları vardır. Dolayısıyla toplum olarak sadaka kültürümüzü bundan böyle daha çok sosyal dayanışmayı pekiştiren tutum ve davranışlarımıza ağırlık vermeliyiz. Nitekim Hz. Peygamber (sas) bir hadis-i şeriflerinde doğan her gün için sadaka verilmesi gereğinden söz ettiğinde sahabe, kendilerinin bu kadar mal varlığının bulunmadığını hatırlatınca Peygamberimiz (sas), maddî nitelik taşımayan fakat genelde engellilere dönük sosyal hizmet içerikli sadaka türlerinin de bulunduğunu bir müjde düzleminde şöyle ifade etmiştir: "Âmâya (görme engelliye) rehberlik etmen, sağır ve dilsize anlayacakları bir şekilde anlatman, muhtaç bir kimseyi ihtiyacını tedarik etmesi için gerekli yere götürmen, derman arayan dertlinin imdadına koşman, koluna girip güçsüze yardım etmen, konuşmakta güçlük çekenin meramını ifade edivermen, bütün bunlar sadaka çeşitlerindendir..." (Ahmed b. Hanbel, 1982:168-169).
ENGELLİ PSİKOLOJİSİNİ BİLMELİYİZ
Engellilerin psikolojisini bilmeden engelli dostu sadaka kültürünü oluşturmamız ve dolayısıyla Ramazan ayını insanileştirmemiz mümkün değildir. Engellilerin önemli bir kesimi içinde bulundukları durumdan dolayı kendilerini bilerek veya bilmeyerek toplumun dışına itebilir. Engelliler, sırf engelliliklerinden dolayı toplum tarafından dışlandıklarını, hor görüldüklerini düşünürler ve iç dünyalarında yalnızlık hissi ile hüzünlenebilir.
Arapçada sükûnet kökünden türeyen miskin, genelde hiç veya çok az bir mala (gelire) sahip olan aşırı yoksul bir kişi olarak bilinmektedir. Aynı kökten gelen meskenet ise (Bakara 2-61; Âl-i İmran 3-112) daha çok horlanma, küçük düşme ve sıkıntı içinde yaşamak anlamlarına gelmektedir. Bu bağlamda miskin, bazen zelil (zihinsel ve ruhsal engelliler) ve bedenen zayıf kişiler (ortopedik engelliler) için de kullanılmaktadır. Bu bağlamda Arapçada miskin, aynı zamanda "hareket edemeyen" anlamına da gelmektedir. Herhalde aşırı fakirlik veya ileri derecede engellilik gibi bedeni sarsan olağanüstü durumlar, kişiyi çökertip bilinçsiz, hareketsiz ve çaresiz bir duruma getirdiğinden, böylesi düşkünlere miskin denilmiştir. Bilhassa miskin kategorisine giren engellilere Ramazan ayında ferasetli ve rikkatli yaklaşımlarımızla onları üzmeden ve incitmeden her türlü özel desteği vermeliyiz.
Samanyoluhaber