Galatasaray'da çıldırtan namaz

Galatasaray'da çıldırtan namaz

Adı 'tarikatçı' futbolcuya çıkan ve Fatih Altaylı'nın 'Galatasarayı cemaat mensuplarından temizledim' dediği futbolcu Hakan Ünsal'dan ders gibi sözler

Galatasaray'a UEFA Kupası'nı kazandıran takımın oyuncularından Hakan Ünsal ve eşi Ayla Ünsal, herşeyi Haber 7'den Nursel Tozkoparan'a anlattı.



- (GS’de) Kafadarların birbirini bulması mı, yoksa birbinizden etkilenme de var mı?


- Biz bir grubuz namaz kılıyoruz birbirimizle arkadaşız bunun dışında kimseyle arkadaşlık yapmıyormuşuz... Israrla bir görüntü oluşturulmaya çalışıldı. Kaptan Bülent, mesela namaz kıldığını görmedim ama arkadaşımız dostumuz. Mesela Taferal Hristiyan ama samimi arkadaşımız. Ama  bizim namaz kılmamızdan etkilenip de namaz kılmak isteyen arkadaşlarımız olmadı mı? Elbette oldu. Öyle tebliğ ediyoruz, namaz kıldırıyoruz tarzında çıkan haberler maksatlı haberlerdi.


- Hakkınızda pekçok şey yazıldı çizildi. Siz kimden etkilenerek namaz kılmaya başladınız, sizden kaç kişi etkilendi mesela?
 
- Ben kendimden örnek vereyim, Galatasaray’a gelmeden önce de Cuma namazlarına gidiyordum.  Takım içerisinde benden öncede namaz kılanlar ve kılmayanlar vardı. Ama namaz kılan arkadaşlarımız hiçbir zaman “namaz kılın” demediler, ben de kimseye “namaz kılın” çağrısında bulunmadım.


- Sizi bu kadar birbirinize bağlayan başkalarını ise bu kadar rahatsız eden sebep nedir?


- İnanç birlikteliği...


FATİH ALTAYLI'YI ÇILDIRTAN NAMAZ GÖRÜNTÜSÜ


- Galatasaray Kulübü yöneticisi Fatih Altaylı’ya göre sizin suçunuz neydi?
 
- Hakan (Şükür) ve benim de içinde olduğum bir grup diğer arkadaşları baskı altına alıyormuşuz. Peki bütün bu suçlamalar 96-2000 yılları arasında yapılabiliyor mu, hayır. Bizim en başarılı dönemimizdi. Ama artık yavaş yavaş futboldan kopmaya başladığımız, ayrılacağımız dönemde bizi töhmet altında bırakan suçlamalar peş peşe gelmeye başladı. Oysa, hiç kimse çıkıp da diyemez bize “Namaz” telkini yapıldı diye. Aslında bütün sorun, kafasındaki futbolcu profiline uymuyorduk.


- Nasıl bir profil mesela..


- Parası var, o zaman mutlaka geceleri dışarı çıkmalı, içkisini içmeli, dışarıda eğlenmesini bilmeli, etrafında güzel kadınlar olmalı... Bu profile uymayan kişilerin sayısı biraz fazla olunca “ne oluyor” diye afalladılar tabi...


- Niye afalladılar?


- Keşke afallamak yerine bizimle konuşmayı deneselerdi. Mesela benim Fatih Altaylı’yla aramın açılması, odamda namaz kılarken kapı aralığından beni başımda takkeyle görmüş olmasıdır, büyük bir olay oldu bu. Galatasaray kulübünde bir oyuncu nasıl başına takke takıp namaz kılarmış. Kendi görmüş ben efendim özel odamda namaz kılarken  kafama takke takmışım , ooo bu büyük bir olay oldu. Nasıl olur Galatasaray'da biri namaz kılarken takke takarmış...


- Tarikat bağlantısı nasıl kuruldu peki?

- Tarikattan kastını hala anlayabilmiş değilim. Tarikat kavramını öyle bir kullandı ki o açıklamaları duyanlar, sanki biz Hizbullah'a üyeyiz filan... Bu kadar şiddette gösterilen bir tepkiydi.

- Peki Galatasaray tarikatçılardan temizlendi mi?
 
- Fatih Altaylı bunu kendine görev addetmişti. İsteyen istediği kadar uğraşsın, oyuncuların içinde namaz kılmak isteyen varsa kılacaktır, bu birilerinin uğraşmasıyla, takımdan atmasıyla engellencek bir şey değildir. Alt yapıyı da mı temizleyecekler? Nasıl olacak? Yani yarın Fatih Altay’lının beş vakit namaz kılmayacağının garantisini kim verebilir ki, ya da karısının kapanmayacağının garantisi mi var? Namaz kılan, karısı örtülü olan futbol oynayamaz diye bir kural mı var?


ASLINDA FUTBOLCU YAŞAMI DİNDAR OLMAYI GEREKTİRİR


- Dindar olmak futbolla barışmayan birşey midir?
 
- Hayır aslında tam da bağdaşan bir yaşam tarzıdır. Futbol artık tam tersi fiziki güce dayalı bir oyun olmaya başladı. Dolayısıyla özel yaşantına, yiyeceğine, gece yatış kalkış saatlerine  çok dikkat etmen lazım. Kısaca düzenli bir hayatının olması gerekiyor. Şayet sağlıklı olmam lazım, alkol almıyorum, sigara kullanmıyorum, kadınlarla birlikte olmuyorum bu benim tercihim dediğin zaman sorun yok. Ne zaman ki bütün bunları dindar olduğun için yapmıyorsun göze batıyor. Böyle bakıldığında dindar olmak niye futbolla bağdaşmasın ki!?


- Futbolcu disiplini içerisinde futbolcudan istediklerini inançtan dolayı yapıyor olman sorun...


- Aynen öyle! Futbolcu namaz kılan, dinini yaşayan olmasında ne olursa olsun mantığındalar! Dindarlık, gericilik, yobazlık olarak algılanıyor. Ya da bilmiyor. Futbolcu kitleler tarafından örnek alınacak rol modeller olarak görüldüğünden, namaz kılan, karısının başı örtülü olan futbolcu ciddi anlamda sorundur. Gerçek anlamda dindarı tanımlamak da işlerine gelmiyor.


- Fatih Altaylı sizinle hiç konuştu mu bu konuları?


- Yooo!  Hiç konuşmadı.


- Peki bu polemikten sonra hiç karşılaştınız mı?


- Tabii ki... Suriye'ye FB takımı gitmişti, başbakan kafilesinde... Ben, Rıdvan Hoca,  birkaç futbolcu ve Fatih Altaylı da aynı uçakta yan yana yolculuk yaptık.


- Hiç konuşmadınız mı?
 
- Konuştuk elbette... Ama... Ama samimi olamıyorsunuz, sizin hakkınızda ne düşündüğünü, niyetini, konuştuklarını bildiğinizde samimiyet de göstermelik oluyor. Elimden geldiğince birşey yokmuş gibi davranmaya gerginliği yumuşatmaya çalıştım.


- Tepkisi ne oldu?


- Benim “sorun yok” yaklaşımımım onu da rahatlattı.


AVRUPA'YA AÇILAN PENCEREDE BAŞÖRTÜLÜ GÖRÜNTÜ OLMAYACAK


Nursel Tozkoparan: Ayla sen Fatih Altaylı ile hiç karşılaştın mı?


Ayla Ünsal: Roma maçında karşılaştık. Aynı oteldeydik. Ben iki gün öncesinde gitmiştim. Ancak çok fazla etrafıyla meşgul olan birisi değilim. Nasıl davranmıştı, nasıl bakmıştı hatırlamıyorum dahi. Ya da ilgilenmedim. Bir gazeteci sonradan Fatih Altaylı’nın beni gördüğü zaman “Galatasaray Türkiye’nin Avrupaya açılan penceresi ve pencereden böylesi manzaraların görülmesine asla izin vermiycem” gibi laflar ettiğini söylemişti Hakan’a. Zaten Roma maçından hemen sonra Hakan kadro dışı bırakıldı..


- Peki ya Fatih Terimle ilişkileriniz nasıldı?


- Çok iyiydi ve beni de çok severdi. Hakan’a çok doğru bir evlilik yaptığını söylermiş. Fatih hocayla Fulya abla aile tarzına çok önem verirlerdi. Hatta Fulya abla eşleri toparlayarak ev toplantıları yapardı. Futbolcu eşleri ile hala görüşüyoruz.


- Fatih Altaylı’nın sarfettiği bu sözlere ve gelişmelere üzüldün mü?


- Hiç üzülmedim. Elbette çok güzel şeyler de yaşadım ama sadece Hakan çok üzüldüğü için üzüldüm. Fatih Altaylı sebep oldu diye ne Hakan ne de ben üzüldüm. Herkes kaderini yaşar, ancak birileri kendilerinin yaptığını, çelme taktığını düşünerek sevinirler. Bizim inancımız kısmetin bu kadar olduğu...

ÖZELLİKLE BAŞÖRTÜLÜ BİRİSİYLE EVLENMEK İSTEDİM BU BENİM TERCİHİM


Nursel Tozkoparan: Bildiğim kadarıyla özellikle başörtülü birisiyle evlenmek istedin. Niçin özellikle başörtülü bir eş?
 
Hakan Ünsal: Benim karar vermem de enteresan. 96 yılında Paris Senjermen deplasmanına gidiyoruz, uçak tamamen bizim kafileye ait. Arkadan bir arkadaş geldi “oooo kapak olmuşsun” dedi. Kapak olacak hiçbirşey yoktu oysa, “hayırdır” dedim. “Görmedin mi dergiyi, üç dört sayfasını da sana ayırmışlar” deyince, elindeki dergiye baktım. Bir magazin dergisi, hiç tanımadığım bir kızın resimlerini benim resimlerimin yanına koymuşlar. Benimle uzaktan yakından alakası yok. Bir yerde gördüğüm, bir defa olsun selam verdiğim birisi olsa bağlantı kurmaya çalışacam. Hiç tanımadığım bu kadınla birlikteymişiz, yakında evlenecekmişiz falan filan... Hiç tanımadığım birisiyle böyle haberler yapıyorlarsa yarın ne olur kimbilir dedim ve o anda evlenmeye karar verdim.


- Evlenmeyi düşündüğün birisi vardı o zaman? Ayla’yı tanıyormuydun?


- Hayır. Ayla’yı tabii ki tanımıyorum. Sadece o dönemler yavaş yavaş dine karşı ilgim oluşmaya başlamıştı. Tanıdığım bir ağabey vardı ona,  “evlenmek istiyorum ancak başörtülü birisiyle tanıdığınız birisi var mı” diye sordum.


KENDİ DİLİNDEN AYLA ÜNSAL


- İstanbul’da doğdum. Nişantaşı kız lisesi mezunuyum. Önce İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik Bölümü’nü kazandım.O dönemde başörtü yasağı vardı ama dekanların insiyatifine bırakmışlardı. Edebiyat Fakültesinin dekanı ses çıkartmıyordu. Fen Fakültesinin de dekanı kapıda bekliyordu.


Lise sonrasında örtünme kararı aldım. İlk üniversteye gittiğim gün heycanla üniversite kapısının önünde bekliyorduk. Gri gözlüklü, siyah takımlı bir adam geldi.Öğrenci giriş kartımı aldı, bir iki kişininkini daha almıştı. Başı açık arkadaşlardan bir tanesi yanıma geldi “neden sizin ögrenci karnelerinizi aldılar?” dedi.


Alınan sadece bizim giriş kartlarımızdı. Çok şaşırdım onlarınkini almamışlar, sadece başörtülülerin karnelerini almışlardı. Anladık ki başörtülüler okula alınmayacak Bir kaç defa başımı açarak okula devam etmeyi denedim ama olmadı. Okuldan soğudum. Birkaç yıl sonra tekrar üniverste sınavlarına girdim. Kütahya işletmeyi kazandım. Sonra Istanbul Üniversitesi Uluslararası İlişkilere yatay geçiş yaptım ve oradan mezun oldum.


- Özellikle oğlunuzun ismi çok ilginç, kim koydu çocukların adlarını?
Ayla Ü:
Birlikte koyduk. Çocuklarımızın ikişer ismi var. Oğluma Ahmet’i ben, Damra adını Hakan koydu.

- Damra ne demek?
- Ayla Ü: Peygamber efendimizin erkek süt kardeşinin adı. Cebrail (as) tarafından göğsünün yarılıp, yıkanıp tekrar yerine konma mucizesine şahit olan süt kardeşinin adıdır Damra. Kızımın Fatma adını ben Dila adını babası koydu.  
 
- Çocuklarının eğitiminde öncelediğin şeyler var mı?


Ayla Ü: Çocuk sahibi olmadan once de hep dua ederdim.Yarabbi senin sevecegin bir kul olacaksa bana evlat ver yoksa verme. Hala aynı şekilde dua ediyorum. Herşeyden önce iyi bir insan olmaları için nasıl bir eğitim nasıl bir terbiye gerekiyorsa vermeye çalışıyorum. Ayrıca, Kuranı Kerim öğreten hocaları ve İngilizce öğretmenleri var.


- Türkiyenin muhafazakarlaşma tartışmalarını takip ediyor musunuz? Ilginizi çekiyor mu?


 - Hakan Ü: Takip etmeye çalışıyorum tabii ki. Son yıllarda sadece Türkiye’de değil tüm dünyada “muhafazakarlaşma” tartışılıyor. Hakikaten dindar insanların Türkiye’yi geriye götüreceğini, gerileteceğini düşünen ve buna inanan insanların olması üzücü geliyor bana.