Allah'ın vazifesine karışmamak
Günlük Risale-i Nur dersi...
Bismillahirrahmanirrahim
Tarik-i hakta çalışan ve mücahede edenler, yalnız kendi vazifelerini düşünmek lâzım gelirken, Cenâb-ı Hakka ait vazifeyi düşünüp, harekâtını ona bina ederek hataya düşerler. Edebü'd-Din ve'd-Dünya risalesinde vardır ki:
Bir zaman şeytan, Hazret-i İsâ Aleyhisselâma itiraz edip demiş ki: "Madem ecel ve herşey kader-i İlâhî iledir; sen kendini bu yüksek yerden at, bak nasıl öleceksin."
Hazret-i İsâ Aleyhisselâm demiş ki:
"Cenâb-ı Hak abdini tecrübe eder ve der ki: 'Sen böyle yapsan sana böyle yaparım. Göreyim seni, yapabilir misin?' diye tecrübe eder.
Fakat abdin hakkı yok ve haddi değil ki, Cenâb-ı Hakkı tecrübe etsin ve desin: 'Ben böyle işlesem Sen böyle işler misin?' diye tecrübevâri bir surette Cenâb-ı Hakkın rububiyetine karşı imtihan tarzı, sû-i edeptir, ubudiyete münâfidir."
Madem hakikat budur; insan kendi vazifesini yapıp Cenâb-ı Hakkın vazifesine karışmamalı.
Meşhurdur ki, bir zaman İslâm kahramanlarından ve Cengiz'in ordusunu müteaddit defa mağlûp eden Celâleddin-i Harzemşah harbe giderken, vüzerâsı ve etbâı ona demişler:
"Sen muzaffer olacaksın. Cenâb-ı Hak seni galip edecek."
O demiş: "Ben Allah'ın emriyle, cihad yolunda hareket etmeye vazifedarım. Cenâb-ı Hakkın vazifesine karışmam. Muzaffer etmek veya mağlûp etmek Onun vazifesidir."
İşte o zat bu sırr-ı teslimiyeti anlamasıyla, harika bir surette çok defa muzaffer olmuştur. (Lemalar 17. Lema)
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
ABD : Kul,köle.
ECEL : Her mahlûkun ve canlının Allah tarafından takdir edilen ölüm vakti.
EDEBÜ'D-DİN VE'D-DÜNYA : Milâdi 974-1058 yılları arasında yaşayan hukuk, usûl, tefsir, edebiyat ve siyaset âlimi olan Ebu'l Hasan El- Maverdî'nin bir eseri.
ETBÂ : Tâbi olanlar, uyanlar, birisinin idâresinde olanlar, bağlı olanlar, halk, yönetilenler.
HADD : Hudut. Çizgi. Sınır.
KADER-İ İLÂHÎ : Allah'ın takdiri.
MAĞLÛP : Yenilen.
MUZAFFER : Gâlip gelmek, başarmak.
MÜCÂHEDE : Cihad etme, çarpışma, gayret, savaş.
MÜNÂFİ : Zıt, ters, aykırı.
MÜTEADDİD : Pekçok. Türlü türlü, çeşitli.
RİSÂLE : Mektup, kitap.
RUBÛBİYET : Cenâb-ı Hakkın her zaman, her yerde ve her mahlûka muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onu terbiye etmesi ve idâresi altında bulundurması vasfı.
SIRR-I TESLİMİYET : Cenab-ı Hakk'a güvenme sırrı.
SU-İ EDEPTİR: Edep ve haya dışıdır. Edepsizliktir.
TARÎK : Yol, tarz, usul, vâsıta, meslek.
TARÎK-I HAK : Hak ve hakikat yolu.
TECRÜBE : Deneme, imtihan.
TECRÜBEVÂRÎ : Adeta tecrübe ederek, deneyerek.
UBÛDİYET : Kulluk, kölelik, kul olduğunu bilip Allah'a itaat etme.
VÜZERÂ : Vezirler