Mahkeme savunmamı Said Nursi düzeltti
Müdafaamı yazdım Üstad’a gönderdim. Baktım bazı yerlerini düzeltmiş. Altına da...
Risale Haber-Haber Merkezi
Bediüzzaman Said Nursi ile Afyon hapsinde bulunan Emin Tekinalp'i rahmetle anıyoruz.
“Safranbolu Nur Talebeleri”nin “Hacı Emin” Ağabeyi, “Mustafa Sungur” ağabeyimizle kardeş torunlarıdır. 1948 Afyon Mahkemesi sırasında Üstad Bediüzzaman Hazretleriyle beraber üç ay hapishanede yatmıştır. Son ziyaretimiz olan 22 Temmuz 1998’de 84 yaşında idi. 1914 doğumlu Emin Tekinalp, artan enerjisiyle yazı hizmetlerine aynı hızla devam ediyordu… Hacı Emin ağabey, 9 Nisan 2004’de Rahmet-i Rahman’a kavuştu. Cenazesi Sungur ağabeyin de iştirakiyle Safranbolu kabristanına defnedildi.
Evinin kapısını çaldığımızda bizi sarıklı, cübbeli kıyafetiyle karşıladı. Cevşen okuyordu... Şark usulü döşenmiş odasında huzur vardı… Epey anlattı... Üstadımızın Afyon Hapishanesinde kendisine verdiği çorapları ve mübarek eliyle yazdığı duaları gösterdi. Bize de, “Gençlik Rehberi”nin yeni harflerle yapılan ilk baskısını hediye etme lûtfunda bulundu.
Hacı Emin ağabeyimizi vefatının altıncı yılında rahmet, minnet ve dualarla anarken görüşmemizin notlarını Risale Haber okuyucuları için paylaşıyorum…
Ömer Özcan
Emin Tekinalp anlatıyor:
Kendi paramızla gittik Afyon hapishanesine
‘Mustafa Sungur’la dedelerimiz kardeş. 1947’lerde ilk defa Risaleleri Sungur verdi bana. 48’de ‘Hıfzı Bayram’ ve ‘Mustafa Osman’ı da Afyon Hapsine aldıklarında mahkemeye sert bir mektup yazdım. ‘Hüsnü Bayram’ kardeş bunu çok sert bularak, ‘Ağabey daha yumuşak yaz’ dedi. İkinci mektubu da sert buldu, ama ben Afyon’a yolladım. Beni ilk sorguda serbest bıraktılar, sonra Safranbolu Hapishanesinde hapsettiler. Üç-dört gün geçti, bir de baktım ki ‘Sungur’ yanımda, pat diye içeri giriverdi. ‘Buraya nasıl girdin, herkesi buraya almazlar’ dedim; gülmekten kendimi zor tutuyordum. ‘Yahu beni de içeri aldılar’ dedi. Durum anlaşılmıştı…
Safranbolu Hapishanesinde bir ay kaldık. Meğer harcırah gelmediğinden bizi Afyon’a gönderemiyorlarmış. “Biz kendi paramızla gideriz” dedik. Kabul ettiler. Afyon’a vardığımızda ilk evvelâ eşyalarımızı hapishaneye teslim ettik. Sonra sabahçı kahvesine gittik. Orada ‘Mehmed Feyzi, Hüsrev, Rüşdü Efendiler’ de varmış. Sabaha kadar sohbet ettik, sonra teslim olduk.
(Hacı Emin ağabeyimiz, Safranbolu’daki huzur dolu evinde bizlere hatıralarını anlatırken. 22 Temmuz 1988)
Üstadım hava çok soğuk sizin çoraplarınız ince
Sungur bir yolunu bulup Üstad’a gidebildi, ben gidemedim. Üstad Hazretleri üst katta 70 kişilik koğuşta tek başına... Sonra 32 yıllık Haşim Hocanın yardımıyla Üstad’a vardım. Üstad’ın kapısı bir ara açıldı, baktım kahverengi cübbeli birisi var. Çıktı-girdi... Ben “herhalde Üstadın yanında bir hizmetçi var” diye düşündüm. Kapıyı çaldım “geliniz” diye bir ses duydum. İçeri girdim, o demin gördüğüm şahıs bana sarıldı. “Kardeşim hoş geldin, safa geldin, üşüyor musun, paran var mı, bir ihtiyacın var mı?” diye şefkat ve alâka gösteriyordu. Ama ben bir taraftan başımı sağa sola çevirip koca koğuşta Üstad’ı arıyordum. Fakat başka kimse yok... Meğer anladım ki, konuştuğum ve bana sarılan Üstad Hazretleri imiş. Üstad abdest’e hazırlandı, suyunu döktüm Elhamdülillah. Pencerede oturuyor...
Hava çok soğuk, soba, mangal gibi bir şey de yok. Dedim: “Üstadım hava çok soğuk sizin çoraplarınız ince benim bavulumda fazladan kalın yün çoraplarım var onları size getireyim.” Israrla kabul etmedi. Sonra “git getir benimki ile değişelim” dedi. Getirdim değiştik. İşte bu önümüzdeki çoraplar onlar, hâlâ saklıyorum, bazı mübarek günlerde giyiyorum bunları.
Üstad müdafaamı düzeltti tasdikledi
İlk duruşmamda savcı yazdığım mektubun bana ait olmadığını iddia etti. İkinci mahkemede müdafaamı yazdım. Üstad’a gönderdim.
Baktım bazı yerlerini düzeltmiş. Altına da “Münasiptir, İnşaallah kurtulurlar” diye el yazısı ile yazmış tasdiklemişti. Üstadımın dediği gibi beraat ettim Elhamdülillah.
Daha sonra Üstad’ı Emirdağ’ında ziyaret ettim. Bir kere de İstanbul Çarşamba’da; Sungur’a beni sordu, Sungur: “Benimle Afyon hapsine gelen Emin Amca” dedi. Üstad “tamam” dedi ve beni kucakladı.