GATA'dan atılmam için namaz kılmam yetti
Paşaların doktoru Prof. Ahmet Alper, Bugün'e verdiği röportajın ikinci bölümünde, GATA ve TSK'dan neden ihraç edildiğini açıkladı
Paşaların doktoru Prof. Dr. Ahmet Alper Bugün Gazetesinden Seda Şimşek’e konuştu:
** YAŞ kararıyla uzaklaştırılmadan önce herhangi bir ceza aldınız mı?
1964'te Fakülte Yüksek Okullara girdiğim tarihten itibaren 1997'de YAŞ kararıyla ordudan uzaklaştırılıncaya kadar hiçbir ceza almadım.
** Nasıl ihraç edildiniz?
Disiplinsizlikten. YAŞ kararlarıyla ordudan uzaklaştırma işleri, tamamen gizli kapaklı, hiç kimsenin haberi olmadan birileri tarafından yapılan bir işlem. Disiplinsiz denilmesi için, bir kimsenin disiplinsizliği ile ilgili yer, zaman, şahit olmalı, savunması alınmalı, disiplinsizlikle ilgili bir uyarı gönderilmeli. Hiç kimse bana sözlü veya yazılı bir ikazda bulunmadı.
TEDAVİ ETMİŞTİM
** Siz kimlerin doktorluğunu yaptınız?
Kenan Evren, Güven Erkaya, Fevzi Türkeri, Vural Beyazıt, Necip Torumtay, Doğan Beyazıt'ın eşi, Tahsin Şahinkaya, Doğan Güreş ve aklıma gelmeyen pek çok generalin tedavilerinde etkili oldum.
** Güven Erkaya ile nasıl tanıştınız?
Güven Erkaya Başbakan Erbakan'ın verdiği yemekten sonra hastalanmış. Komutan izinde olmama rağmen bana "Ahmet, Güven Paşa rahatsızmış, Köşk'e git, onu gör" dedi. Gittim, muayene ettim, "Komutanım sizi yarın hastaneye bekliyoruz" dedim, "Hastane hoşuma gitmiyor" dedi. "Durumunuz ciddi" dedim. Bunun üzerine "Peki" dedi. Akut batım (karın zarı iltihabı) düşündüm. Tetkiklerini yaptık, edindiğim izlenim kolon kanseri olduğu yönündeydi. Kendisiyle irtibatta olan kişilere "kolon kanseri düşünüyorum, kolonoskopi yapmamız lazım" dediğimde hiçbiri Erkaya'ya bunu söyleyememiş, çekinmişler. Güven Paşa beni aradı, "Hakkımda ne düşünüyorsun" dedi. "Aksi ispat edilene kadar kolon kanseri düşünürüm" dedim. Bize itimat etti, geldi, tetkiki yapıldı, teşhisi konuldu.
EŞİMİN BAŞÖRTÜSÜ...
** İhraç edildiğiniz 1997 Ağustos Şûrası'na Güven Erkaya da katılmıştı.
1996'da Erkaya'nın kolon kanseri teşhisini koydum. Erkaya ile belirli bir irtibatımız vardı ama şûradan önce de şûradan sonra da hiç görüşmedim.
** Komutanlar size gelip canlarını emanet ediyorlar, diğer yandan da orada çalışmanızı istemiyorlar.
Güven Erkaya'ya bunu daha sonra amiral olan bir doktor arkadaşımız "Ahmet Bey için bir yardımınız olmaz mıydı" diye sormuş, "Hiçbir şey yapılacak gibi değildi, kesin irticacı delilleri olan bir kimseydi" demiş. Tabi, "kesin irticacı olduğumuzu gösteren deliller" hanımımızın başörtüsü, benim de namaz kılmamdı. Bunlar yeter, başka bir şeye gerek yok.
** YAŞ’ta ordudan uzaklaştırılanlar şimdi nasıl yaşıyor?
Ben TSK'da 27 yıl subay olarak hizmet ettim, emeklilik hakkını kazanan bir kimse olarak, TSK'dan ayrıldım. Ama, TSK'da teğmen, üsteğmen, yüzbaşı rütbesinde veya astsubaylarda, 15 yıllık mecburi hizmetini tamamlamadan YAŞ kararıyla ordudan uzaklaştırılanlar oldu. Mecburi hizmetini tamamlamayana "Sen TSK'dan ayrıldın, mecburi hizmetin üçte birini yaptın, üçte ikisini yapmadın. Sana okulda harcanan 15 milyar liranın 10 milyarının karşılığını bana vermedin, bu 10 milyar lirayı faiziyle borç ödeyeceksin" deyip bir de borç çıkardılar. Hem "irticacısın" diyor ordudan atıyor, hiçbir yere müracaat edemiyorsun hem de para ödemek durumunda kalıyorsun. YAŞ kararıyla ordudan uzaklaştırılan kimseleri sürüm sürüm süründürmek ve kendilerine isyan ettirmek, bir kısım kötü işler yaptırmak istediler. Gitsin terörist olsun, banka soysun, hırsızlık yapsın istediler. Buna teşvik ettiler.
Hastaya “Gülhane’den hadi çık” dediler
** Sizi en çok etkileyen olay ne oldu?
Güray Balatekin diye bir arkadaşımızın eşi mide kanseriydi, Gülhane'de tedavi olsun diye Ankara'ya tayin ettiler, iyi bir doktorum diye benim ismimi almış, eşini getirdi. Güray 3 ay sonra YAŞ kararıyla emekli edildi, hanımına Gülhane'den "hadi sen çık" dediler. Eşine anlatmamaya çalıştı, ama sezdi tabi, durumu kötüleşti, 1 ay sonra Güray, bir gün "Hocam eşime bakar mısın" dedi. Çayyolu'nda oturuyordu, beraber gittik. Evde annesi, babası, kayın pederi, yatak serili, kadıncağız sapsarı olmuş, karaciğer iflas etmiş, dudakları kanıyor, perişan vaziyette. 3 tane çocuk yatağın başında boynunu bükmüş duruyor, 7 yaşında, 3 yaşında (Ağlıyor). Ağlamamak mümkün değil. Ne yapacağımı şaşırdım. Oradan çıktığım an Allah'a şükrettim, "Şükürler olsun beni o zalimlere hizmet ettirmedin, beni bu mazlumun ayağına getirdin" dedim. 3 gün sonra da öldü, cenazesini beraber Konya'ya götürdük. Allah rahmet eylesin, tam bir şehittir. İhraç ettikleri Güray Balatekin'in Güneydoğu'da evine roket bir odadan girip bir odadan çıkmıştır.
Çörekçi GATA’da siyasi brifing verdi
** Siz komutanların bizzat siyasetle ilgilendiğine hiç şahit oldunuz mu?
Evet, 1996’da Ahmet Çörekçi Paşa Genelkurmay 2. Başkanı'ydı. Refahyol Hükümeti iktidardaydı, bu hükümete karşı bir duruş vardı. Genelkurmay 2. Başkanı Ankara GATA'da bilim dalı başkanları, profesörler kurulunun üyesi öğretim üyelerine bir bilgilendirme toplantısı yaptı. Çörekçi, Refahyol'un Atatürkçülük'ten saptığını, irticaya prim verdiğini, irticanın iktidara geldiğini, böyle devam ederse 2006’da RP'nin yüzde 60 oyla iktidara geleceğini bir kısım istatistik verilerle bize izah etti. "Çiller RP ile iktidar kurarak onların güçlenmesine yardımcı oldu, bizimkilere gelince, (bizimkiler dediği CHP, SODEP, DSP) bunlar birbiriyle kavga etmekten muhalefet yapamıyorlar" dedi.
** İtiraz eden olmadı mı?
İtiraz ettiğiniz zaman bizimki olmayan gruba girersiniz.
İlk fişleme Doğu Aktulga döneminde
** İhraç edilebileceğinizi hiç düşünmediniz mi?
1989'da annem kendisini hacca götürmemi istedi, "Ben asker adamım, seni götüremem, göndereyim" dedim. Annem, "Ben seninle hacca gitmek istiyorum" deyince "Annemi hacca götürmek üzere iznimi yurtdışında geçirmek istiyorum" diye Genelkurmay'a müracaat ettim, 1990 yılı hac dönemi için Genelkurmay izni verdi. Annem, ben, hanımım hacca gittik. Hacdan döndükten sonra da herhangi bir sorunumuz olmadı.
** Daha sonra mı oldu?
1994'te Doğu Aktulga Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanlığı'na atandı. Kendisi irticaya karşı hassasiyeti ile bilinirdi. İlk olarak subay ve astsubaylardan eş ve çocuklarının fotoğraflarını istediler. Benim eşimin fotoğrafı başörtülüydü, sekretere verdim, sekreterim "Hocam hanımefendinin başı açık fotoğrafını verseniz" dedi, "Biz ikiyüzlü adam değiliz. Nasılsak öyle görünürüz, hanımefendinin başı açık değil ki" dedim. Öyle gönderdik, işte o gün fişlenmiştik. O fotoğraf Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na gittiğinde fişlenmiştik.
Bugün