Aile saadeti için pratik formüller
Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Fatih Camii konferans salonunda kadınların evliliğe dair sorularını cevapladı. Karaman'a göre problemler temel birkaç sebepten kaynaklanıyor.
Gülizar Baki'nin haberi
Hocanın o sorunlara ve çözümlere dair anlattıkları çok manidardı. Kendi hayatından da örneklerle önerilerde bulunan Karaman, sihirli formülün 'sıfır beklenti' olduğunu söylüyor.
Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Fatih Müftülüğü'nün davetlisi olarak kadınların evliliğe dair sorularını cevapladı. Fatih Camii konferans salonundaki toplantıdan önce Karaman'a sorular yazılı olarak verildi. Hepsini okuduktan sonra kürsüye çıkan Karaman, konuşmasını soru-cevap şeklinde yapmak yerine genel bir sohbette bulundu. Çünkü sorular çok olsa da, Karaman'a göre problemler temel birkaç sorundan kaynaklanıyor. Hocanın o sorunlara ve çözümlere dair anlattıkları çok manidardı. Karaman, sözüne mutluluk ve mutsuzluk algısıyla başladı. "Mutluluğu da mutsuzluğu da abartırız. Mutlu olduğumuz zaman 'cennet gibi' deriz, mutsuz olduğumuzda da 'hayat bana cehennem gibi' deriz." Hayata dair algılamalarımızın temelindeki bu düşüncenin ne kadar yanlış olduğunu anlatan Karaman, "Cennet ve cehennem bu dünyada değildir. O yüzden mutlak mutluluk ve cennet, mutlak mutsuzluk ve cehennem bu dünyada yoktur." dedi. Böyle bakılırsa hayattaki ufak tefek sorunlardan dolayı umutsuzluğa kapılma yanlışlığına düşülmeyeceğini vurguladı.
Gelin-kayınvalide, damat-kayınpeder ilişkisi için sihirli formül
Kendi hayatından örnekler de vererek evlilik ve aile hayatından söz eden Karaman, mutfakta eşine zaman zaman yardım ettiğini söyledi. Hocanın, hanımına yardım için salata yaptığı olmuş. Bu tecrübesini şöyle anlatıyor: "Meğer salata yapmak ne kadar zormuş. Hanımlar 5 çeşit yemek yapıyor yanına da salata yapıyor. Biz salatayı küçümsüyor, yemekten saymıyoruz. Yapınca zahmetini anladım. Teşekkür etmek gerekiyor. Mesela ben hanım ekmek yakınca kızardım. Ben de ekmek ısıtırken yaktım ve anladım ki ekmek bazen yanabilirmiş. Evlilikte empati çok önemli." Karaman hocanın gelin ve damatlarla sorun yaşamamak için eşiyle geliştirdiği sıfır beklenti formülü de kulaklara küpe olacak nitelikte: "İlk oğlumuzu evlendiriyoruz. Hanımla oturduk ve şöyle bir konuşma yaptık. Bir insan gelininden, çocuğundan 3 şey bekler, bir ya da ikisini elde ederse üçüncüsü eksik olduğu için üzülür, canı sıkılır, ara sıra sorar, söylenir... Ama sıfır beklenti olursa ne olur? O zaman ne olur biliyor musun, otururken sana su getirse bal gibi olur. Çünkü sen beklemiyordun ya. Ama çorba bekliyorsun, su getirdi o da yal gibi olur. Seninle gel ahitleşelim damattan-gelinden beklentisiz olalım. Hanıma dedim ki: Bunun olması kolay değil, gel seninle sözleşelim, zaman zaman birbirimizi uyaracağız. Söylemesi kolay, uygulaması zor. Formül bu. İki gelinim, iki damadım var. Elhamdülillah hiç sorun yaşamıyoruz. Ne yaparlarsa hoşumuza gidiyor."
***
Çaresiz kadınların çaresi olmak için teşkilatlanın
Bir kadın çaresiz kaldığında, zulme uğradığında anne ve babanın, amca-dayı, abi-kardeşin sahip çıkması mecburidir. Bunlardan birisi sahip çıkmadıysa toplum ve devlet sahip çıkmalı. Kadınların evlilik hayatında zulme uğradığı halde evliliğe katlanmasının sebebi çaresizliktir. Çaresizliğinin sorumlusu önce o kadının akrabalarıdır, sonra devlettir. Sonra ona sahip çıkmayanlardır. Sivil toplum kuruluşları zulme uğrayanın, çaresiz olanın yanında olmalı. Türkiye çapında kadınlara ve zulme uğrayanlara sahip çıkacak teşkilatlar kurulmalı. Aileye sahip çıkacak, sorunlarıyla ilgilenecek STK'lar kurulmalı. Bir ülkede bir zayıf insan çaresizlik yüzünden zulme katlanmak mecburiyetinde kaldıysa bu zulmü kaldırmak için bir şeyler yapmayan herkes sorumludur. Allah zulmü sevmez. Zulme uğrayan başka dinden de olsa ona da yardımcı olmak mecburiyetindeyiz.
Kayınvalideye bakmak mecburiyetinde misiniz?
Bana soruyorlar: "Kayınvalideme bakmak mecburiyetinde miyim?" Böyle sorulursa tabii ki "mecburiyetinde değilsin" derim. Ama benim bu cevabım problemini halletmez. Mecbur olup olmadığını bilmek bir şey ifade etmiyor. Probleme çare bulmak önemli. Kayınvalide ve kayınpederin beraber yaşayamayacak kadar çektiriyorsa oturur eşinle konuşursun: "Bak şu şu var, ben çekemiyorum. İstersen ayrılırız, istemezsen bir çare bulalım." Bunu söyleyebilmek için kocana yardımcı olman ve makul, uygulanabilir bir çare de göstermen gerekir. Ne olursa olsun evden uzaklaştır diyemezsin. Müslüman olarak, mümin olarak ve iyi bir insan olarak diyemezsin. Eş olarak hiç diyemezsin. Onlar senin kocanın ya da karının anne babası. Yakında bir yer tutarsın başka bir çare bulursun ama bulamazsan katlanacaksın. Farz et ki hastalandın, bu hastalığına katlanıyorsun. İmkân varsa çare varsa yapacaksın, yoksa ve katlanamayacak durumdaysan ayrılırsın.
Evlilikte kadının ve erkeğin görevleri nelerdir?
Bana soruyorlar kadının vazifeleri nedir? Evlilikte kadının hakları nedir, erkeğin hakları nedir? Bunun listesi olmaz. Cevaben Kur'an-ı Kerim'e göre karı-kocanın hayatı öyle hak ve vazife listeleriyle yürümez. Evlilik, "maruf", yani makul, meşru ve herkesin doğru güzel bulduğu ilişki kurallarına göre yürür. Bu da şahıstan şahısa, coğrafyadan coğrafyaya, devirden devire değişir. Doğunun bir köyünde karı-kocanın ve akrabanın makul, meşru, maruf ilişkisi başka, Edirne'de başka, İstanbul'da başkadır. Sırrı karşılıklı sevgi, anlayış ve fedakârlıktır. Listeyle olmaz. Evlilik sevgisiz olmaz, tek taraflı fedakârlıkla olmaz; bu durumda aile, evlilik olmaz. Bu evlilikte hayır olmaz. Tek taraflı fedakârlık zulümdür, öbür tarafın zulmüdür.
Evlilikte lüzumsuz konuşmaların zararı
Bir arkadaşımla beraber gittiğimiz bir seyahat sırasında dedik ki: "Farkında mısın biz bazen lüzumsuz konuşuyoruz." Dikkat edin, gıybet ediyoruz, iftira ediyoruz değil, lüzumsuz konuşuyoruz. Nasıl hatırlayalım? Bir yerde okumuşuz, küçük birer taş alalım konuşmak istediğimizde o hatırlatır. 'Ne konuşacağım, niye konuşacağım? Lüzumlu mu?' demeliyiz. Aile hayatında konuşmalarımıza vesöze dikkat etmek icap eder.
Zaman