Benimle Risalelerde sohbet edebilirsiniz

Benimle Risalelerde sohbet edebilirsiniz

Günün Risale-i Nur dersi...

Bismillahirrahmanirrahim

Aziz, sıddık, mübarek kardeşlerim ve hizmet-i Kur'aniye ve imaniyede ihlaslı ve kuvvetli ve şanlı arkadaşlarım,

Cenab-ı Hakka hadsiz şükür ve hamd ederim ki, İhtiyarlar Risalesindeki ümidimi ve Müdafaat Risalesindeki iddiamı sizinle tasdik ettirdi.

Evet, (Ezelden ebede kadar bütün zerreler sayısınca Allah'a hamd olsun.) sizinle otuz bine mukabil gelen otuz Abdurrahman'ı, belki yüz otuz, belki bin yüz otuz Abdurrahman'ı Risaletü'n-Nur'a ihsan etti.

Hem unutulmayan, her vakit yanımda bulunan kardeşlerim, Risale-i Nur'a sizin gibi pek ciddi sahip ve muhafız ve vâris ve hakikatbin ve kıymetşinas zatların benim yerimde benden daha kuvvetli, ihlaslı olarak vazife-i Kur'aniye ve imaniyede çalıştıklarını gördüğümden, kemal-i ferah ve sürur ve itminan ve istirahat-i kalble ecelimi ve mevtimi ve kabrimi karşılıyorum, bekliyorum.

Ben, sizi yazılarınızda ve hatırımdan çıkmayan hidematınızda günde müteaddit defalar görüyorum. Ve size olan iştiyakımı tatmin ediyorum. Siz de bu biçare kardeşinizi risalelerde görüp sohbet edebilirsiniz.

Ehl-i hakikatin sohbetine zaman, mekân mâni olmaz; manevi radyo hükmünde biri şarkta, biri garpta, biri dünyada, biri berzahta olsa da rabıta-i Kur'aniye ve imaniye onları birbiriyle konuşturur.

Mâşaallah, barekallah!.. "Kerâmât-ı Aleviye"nin Risaletü'n-Nur'a imzasını bu zamanda tam tasdik ettiren kerâmât-ı kalem-i Alevî (Ali) ve Kur'an'a çok kıymettar hizmeti ve Mucizat-ı Ahmediyenin (a.s.m.) harika bir kerametini gözlere gösteren ve Kur'an'ın altın bir anahtarı olan kalem-i Hüsrevî değil yalnız bizleri, belki ruhânîleri ve melekleri de sevindiriyorlar.

Bu defa elmas kalemli mübarekler tarafından bir sual var. Şimdilik cevap elimde değil. Eğer elime verilse, size gelir. Hergün hatırımda bulunan Rüştü, Refet, Süleyman, B. M. ve H. K. ve Abdullah ve sair isimlerini beyan etmediğim kıymettar kardeşlerimle hususi konuşmadığımdan gücenmesinler. Çünkü hizmetinizin azameti ve ehemmiyeti ve muârızların kuvveti ve şeytaneti nispetinde ihtiyata ve dikkate mecburuz.

Hafız Ali ile Hüsrev'in birbirleriyle ciddi bir mahviyet içinde kardeşlik irtibatları, Risale-i İhlâsın tam sırrına mazhar olduğunuzu bana ihsas etti, ümitlerimi fevkalade kuvvetlendirdi.

Ben daha ziyade yazacaktım, fakat şimdi birisi postahaneye gitmek üzere olduğu için acele ettiğinden kısa kestim. (Kastamonu Lahikası)

Duanıza muhtaç

Said Nursî

SÖZLÜK:

BÂREKÂLLAH : Allah ne mübârek yaratmış; Allah hayırlı ve bereketli kılsın.
HAKİKATBÎN : Hakîkati gören, hakîkati anlayan ve hakîkate inanan.
HAMD : Allah'a hamd etme; Onu övme,medhetme, şükür.
HİDEMÂT : Hizmetler, vazifeler, hizmetliler.
İSTİRAHAT-İ KALB : Kalbin rahatlaması.
İŞTİYAK : Aşırı istek, ihtiyaç duymak.
İTMİNÂN : İnanma, tam olarak bilme, kararlılık, tatmin olmuşluk.
KABR : (Kabir) Mezar. Merkad. Ölünün toprağa gömüldüğü yer.
KEMÂL-İ FERAH : Mükemmel bir sevinç, neşe
KERÂMÂT-I ALEVÎYE : Hz. Ali'nin (r.a.) kerâmetleri.
KIYMETŞİNAS : Kadir kıymet bilen.
MAHVİYET : Tevâzu, alçak gönüllülük.
MÂŞAALLAH : Allah'ın istediği gibi.
MAZHAR : Nâil olma, şereflenme, kavuşma, ortaya çıkma ve görünme yeri.
MEVT : Ölüm; hayatın sona ermesi.
MUÂRIZ : Karşı, zıd, ters.
MUHÂFIZ : Koruyan.
MUKABİL : Karşı, karşılık olarak, bedel.
MÜBÂREK : Bereketlenmiş, uğurlu, hayırlı.
MÜTEADDİD : Pekçok. Türlü türlü, çeşitli.
RÂBITA-İ KUR'ÂNİYE : Kur'ân'ın bağı.
RÛHÂNÎ : Cisim olmayıp gözle görülmeyen cin ve melâike gibi bir mahlûk; ruhâ âit; ruhtan meydana gelmiş melek.
SIDDIK : Dürüst
SÜRUR : Neşe, sevinç.
VÂRİS : Mirasçı, kendisine miras düşen, vefât eden birisinin mal ve mülkünü kullanmaya yetkili olan.
VAZİFE-İ KURANİYE : Kur’anın emrettiği vazifesi.