Bu zamanın en büyük farzı İslam Birliğidir

Bu zamanın en büyük farzı İslam Birliğidir

Günlük Risale-i Nur dersi

Bismillahirrahmanirrahim

Tarîk-i Muhammedî (aleyhissalâtü vesselâm) şüphe ve hileden münezzeh olduğundan, şüphe ve hileyi ima eden gizlemekten de müstağnidir. Hem o derece azîm ve geniş ve muhit bir hakikat, bahusus bu zaman ehline karşı hiçbir cihetle saklanmaz. Bahr-i umman nasıl bir destide saklanacak?

Tekraren söylüyorum ki:
İttihad-ı İslâm hakikatinde olan İttihad-ı Muhammedînin (aleyhissalâtü vesselâm) cihet-i vahdeti tevhid-i İlâhîdir.
Peymân ve yemini de imândır.
Encümen ve cemiyetleri, mesacid ve medaris ve zevâyâdır.
Müntesibîni, umum mü'minlerdir.
Nizamnamesi, Sünen-i Ahmediyedir (aleyhissalâtü vesselâm).
Kanunu, evâmir ve nevâhî-i şer'iyedir.
Bu ittihad, âdetten değil, ibadettir.

İhfâ ve havf riyadandır. Farzda riya yoktur. Bu zamanın en büyük farz vazifesi ittihad-ı İslâmdır. İttihadın hedef ve maksadı, o kadar uzun, münşaib ve muhit ve merakiz ve meabid-i İslâmiyeyi birbirine rapt ettiren bir silsile-i nuranîyi ihtizaza getirmekle, onunla merbut olanları ikaz ve tarik-i terakkiye bir hâhiş ve emr-i vicdanî ile sevk etmektir.

Bu ittihadın meşrebi muhabbettir. Husumeti ise, cehalet ve zaruret ve nifakadır. Gayr-ı müslimler emin olsunlar ki, bu ittihadımız, bu üç sıfata hücumdur. Gayr-ı müslime karşı hareketimiz iknâdır. Zira onları medenî biliriz. Ve İslâmiyeti mahbup ve ulvî göstermektir. Zira onları munsif zannediyoruz. Lâübaliler iyi bilsinler ki, dinsizlikle kendilerini hiçbir ecnebîye sevdiremezler. Zira mesleksizliklerini göstermiş olurlar. Mesleksizlik, anarşilik sevilmez. Ve bu ittihada tahkik ile dahil olanlar, onları taklit edip çıkmazlar. İttihad-ı Muhammedî (aleyhissalâtü vesselâm) olan İttihad-ı İslâmın efkâr ve meslek ve hakikatini efkâr-ı umumiyeye arz ederiz. Kimin bir itirazı varsa etsin, cevaba hazırız.

Cihanın bütün arslanlarının bağlandıkları bir zinciri hilekâr bir tilkinin koparmasına imkân var mıdır? (Divan-ı Harb-i Örfi, Sada-yı Hakikat)

Bediüzzaman Said Nursi

SÖZLÜK:

BAHR-İ UMMAN : Okyanus.
CİHET-İ VAHDET : Birlik yönü. Aynı hedefte birleşmek.
EFKÂR-I UMÛMİ : Kamuoyu, umumun ortak fikri, meyli.
HÂHİŞ : İstek, arzu.
İHFÂ : Saklanmak, gizlenmek.
İTTİHAD-I İSLÂM : İslâm Birliği.
MEDÂRİS : Medreseler. Din, îmân, ahlâk ve fenni derslerin okutulduğu, talebenin de kaldığı okullar.
MERAKİZ : Merkezler. Karargâhlar. Karar yerleri.
MERBÛT : Bağlı. Rabtedilmiş.
MESACİD : Mescidler. Namazgâhlar. Küçük namaz yerleri.
MUHÎT : İhâta eden, herşeyi kuşatan ve herşeyi içerisine alan; etraf, çevre.
MUNSIF : İnsaflı, merhametli.
MÜNEZZEH : Kusur ve noksanlıktan uzak olan, hiçbir şeye muhtaç olmayan, pâk, kusursuz.
MÜNŞAİB : (Şa'b. dan) Şubelenen, dallanan, çatallanan, kollara ayrılan, ayrılmış. Bölük bölük, kol kol, kısım kısım olan.
MÜNTESİBÎN : İntisab edenler, alâkası olanlar, girenler.
MÜSTAĞNÎ : Kimseden bir menfaat beklemeyen, başkalarına ihtiyaç duymayan, gözü ve gönlü tok.
NEVÂHÎ-İ ŞER'İYE : Şeriatın yasakladığı şeyler.
NİZÂMNÂME : Tüzük metni. İlgili yerlere bildirilen resmî hükümler.
PEYMÂN : Ahd, yemin.
SÜNEN : Sünnetler.
TEVHİD-İ İLÂHÎ : Allah'ın birliğine iman ve ondan başka ilâh olmadığını tasdik etme.
ZARÛRET : İster istemez, çaresiz olarak, ihtiyaç.
ZEVAYA : (Zâviye. C.) Zaviyeler. Açılar. Köşeler. Tekyeler.