Kainatın hürmet ettiği gece: Miraç
Günlük Risale-i Nur dersi
Bismillahirrahmanirrahim
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Leyle-i Miraç, ikinci bir Leyle-i Kadir hükmündedir.
Bu gece mümkün oldukça çalışmakla kazanç birden bine çıkar. Şirket-i mâneviye sırrıyla, inşaallah herbiriniz kırk bin dille tesbih eden bazı melekler gibi, kırk bin lisanla bu kıymettar gecede ve sevabı çok bu çilehanede ibadet ve dualar edeceksiniz.
Ve hakkımızda gelen fırtınada binden bir zarar olmamasına mukabil, bu gecedeki ibadetle şükredersiniz. Hem sizin tam ihtiyatınızı tebrikle beraber, hakkımızda inâyet-i Rabbâniye pek zâhir bir surette tecelli ettiğini tebşir ederiz. (Şualar sh.429)
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Evvelâ: Leyle-i Miracınızı tebrik ve içinde ettiğiniz duaların makbuliyetini rahmet-i İlâhiyeden niyaz ederiz. Ve bu havalide Miraç gecesinden bir gün evvel ve bir gün sonra müstesna bir surette rahmetin yağması işarettir ki, bu vatanda bir umumî rahmet tecellî edecek, inşaallah. (Emirdağ Lahikası, Sayfa 263)
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Sual: "Tevafukla bu keramet nasıl kat i sabit oluyor?" diye kardeşlerimizden birisinin sualine küçük cevaptır.
Elcevap : Birşeyde tevafuk olsa, küçük bir emare olur ki, onda bir kasıt var, bir irade var; rastgele bir tesadüf değil. Ve bilhassa tevafuk birkaç cihette olsa, o emare tam kuvvetleşir. Ve bilhassa, yüz ihtimal içinde iki şeye mahsus ve o iki şey birbiriyle tam münasebettar olsa, o tevafuktan gelen işaret sarih bir delalet hükmüne geçer ki, bir kasıt ve irade ile ve bir maksat için o tevafuk olmuş, tesadüfün ihtimali yok.
İşte, bu mesele-i Miraciye de aynen böyle oldu. Doksan dokuz gün içinde yalnız Leyle-i Regaip ve Leyle-i Miraca yağmur rahmetinin tevafuku ve o iki gece ve güne mahsus olması, daha evvel ve daha sonra olmaması ve ihtiyac-ı şedidin tam vaktine muvafakatı ve Miraciye Risalesinin burada çoklar tarafından şevkle kıraat ve kitabet ve neşrine rastgelmesi ve o iki mübarek gecenin birbiriyle bir kaç cihette tevafuk etmesi ve mevsimi olmadığı için acip gürültülerle, söylenmeyecek maddi manevi zemin gürültüleriyle feryatlarına tehditkarane ve tesellidarane tevafuk etmesi ve ehl-i imanın meyusiyetinden teselli aramalarına ve dalaletin savletinden gelen vesvese ve zaafiyetine karşı kuvve-i maneviyenin takviyesini istemelerine tam tevafuku, bu geceler gibi şeair-i İslamiyeye karşı hürmetsizlik edenlerin hatalarına bir tekdir olarak,
"Kainat bu gecelere hürmet eder, neden siz etmiyorsunuz?"
diye manasında, kesretli rahmetle şeair-i İslamiyeye karşı, hatta semavat ve feza-yı alem hürmetlerini göstermekle tevafuk etmesi, zerre miktar insafı olan bilir ki, bu işte hususi bir kasıt ve irade ve ehl-i imana hususi bir inayet ve merhamettir; hiçbir cihetle tesadüf ihtimali olamaz.
Demek hakikat-ı Miraç, bir mucize-i Ahmediye (a.s.m.) ve keramet-i kübrası olduğu ve Miraç merdiveniyle göklere çıkması ile zat-ı Ahmediyenin (a.s.m.) semavat ehline ehemmiyetini ve kıymetini gösterdiği gibi, bu seneki Miraç da zemine ve bu memleket ahalisine kainatça hürmetini ve kıymetini gösterip bir keramet gösterdi. (Emirdağ Lahikası, Sayfa 39)
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
LEYLE-İ Mİ'RAC : Mirac gecesi.
Mİ'RAC : Merdiven; yükselecek yer; Peygamberimizin (a.s.m.) Cenâb-ı Hakk'ın huzuruna ruhen, cismen ve hâlen çıkması mu'cizesi.
LEYLE-İ KADR : Ramazân-ı mübârekin ve senenin en kudsi ve kıymetli gecesi. Kur'ân âyetlerinin ilk defa vahiy ile gelmeye başladığı gece.
TESBİH : Allah'ın zâtında, sıfatında ve fiillerinde bütün noksanlardan uzak olduğunu ifâde etmek.
ÇİLEHÂNE : Çile yer; tasavvufta, dervişlerin kapalı bir yere çekilerek ibâdetle geçirdikleri yer.
İHTİYAT : Yedek; sakınma, tedbirlilik.
İNÂYET : Yardım, lütuf.
İNÂYET-İ RABBÂNİYE : Herşeyi terbiye ve idâre eden Cenab-ı Hakk'ın yardımı.
TEVÂFUK : Uygunluk, rastlama, aynı zamanda bulunma.
KERÂMET : Allah'ın ihsanıyla velîlerin gösterdikleri adet dışı, olağanüstü haller.
EMÂRE : Delil; işaret, belirti, iz.
İRÂDE : İsteme, arzu etme, bir şeyi yapmak veya yapmamak için olan iktidar, güç.
TESADÜF : Rastlantı.
MESELE-İ MÎRÂCİYE : Peygamber Efendimizin (a.s.m.) Mi'raca çıkması, Cenâb-ı Hakkın huzuruna varması hâdisesine dair ders. Mirac risalesi
LEYLE-İ REGAİB : Regaib gecesi.
MAHSUS : Ayrılmış, tâyin edilmiş. Hususileşmiş.
İHTİYAC-I ŞEDİT : Şiddetli ihtiyaç.
MUVAFAKAT : Uygunluk, uymak, anlaşmak, karşılıklı anlaşma, razı olma, müsâade.
KIRAAT : Okuma.
KİTÂBET : Yazma.
NEŞRÎ : Neşir ile alâkalı.
TEHDİTKÂRÂNE : Tehdit ederek. Korkutarak. Gözdağı vererek.
TESELLÎDARÂNE : Tesellî ederek.
ME'YUSİYET : Ümitsizlik.
SAVLET : Saldırı.
ZAAFİYET : Zayıflık.
KUVVE-İ MÂNEVİYE : Mânevi kuvvet, moral gücü, mâneviyâttan gelen dayanma gücü.
TAKVİYE : Destekleme, kuvvetlendirme.
ŞEÂİR-İ İSLÂMİYE : İslâmın sembolleri, işaret ve belirtileri. (Dînî kıyâfet, ezan, kurban gibi.)
TEKDİR : Uyarı, îkaz. Azarlama.
SEMÂVÂT : Gökler.
FEZÂ-İ ÂLEM : Gökyüzü; fezâ âlemi; uzay.
ZERRE : Maddenin en küçük parçası, molekül. Risâle ismi.
İNSAF : Merhamet ve adâlet dâiresinde hareket, hakîkatı kabûl ve itiraf.