Said Nursi ve Akif'in naaşlarından korktular
27 Aralık 2010 tarihinde Şanlıurfa Ak Parti il başkanlığı ve Gençlik Kolları tarafından Şair Nabi Kültür Merkezinde Mehmet Akif’i anma programı düzenlendi.
RisaleHaber-Haber Merkezi
Programa konuşmacı olarak Öğretim Görevlisi Hasan Akçay “Mehmet Akif’in İnsan Şiiri Üzerine Bir Deneme”, yazarlarımızdan Yrd. Doç. Dr. Levent Bilgi ise “Mehmet Akif’den Günümüze Özgürlük Mesajları” adlı konuşmalarıyla katıldılar.
Programda Hasan Akçay Akif’in insani yönlerini, dürüstlüğünü, samimiyetini ve ahlakını anlattı.
Levent Bilgi ise konuşmasında şunları söyledi:
Akif 27 Aralık 1936 da hakkın rahmetine kavuştu. Geride nice eserler, güzellikler, hatıralar bırakarak. Ben burada Akif’in hayatını anlatmayacağım. Hayatını pek çok ansiklopediden, google’dan bulabilirsiniz. Ben burada Akif’in pek çok mısrasında ele aldığı ve aşık olduğu Özgürlük mesajlarına değinmek istiyorum.
Akif birinci meclisin kapanmasından sonra Mısır’a gitti. Daha sonraki hayatının çoğunu, kısa gidip gelmeler dışında Mısır’da geçirmek zorunda kaldı. Nihayet 1936 yılında ülkeye âdeta ölmeye geldi.
Milletvekili ve İstiklal Marşı şairi Akif’e bir devlet töreni bile çok görülmüştür. O, tarihe “NAŞINDAN BİLE KORKULAN ADAM” olarak geçecektir.
Öte tarafta 1938 yılında bir başka şair, Nazım Hikmet sadece konuştuğu ve yazılar, şiirler yazdığı için 28 yıl hapis cezasına mahkum edildi. 12 yıl cezaevinde kaldı. Öldürülme korkusu yüzünden Rusya’ya kaçtı.
1944 yıllarında ise Nihal Atsız yazıları ve konuşmaları sebebiyle defalarca memuriyetten atılmış; defalarca yargılanmış, işkence görmüş, 7 yıl hapse mahkum olmuş, 1.5 yıl tutuklu kalmıştır.
Necip Fazıl ise öylesine çok mahkemelere, hapishanelere alınıyordu ki onun cezaevi bavulu her an hazırdı. Her an her yerde tutuklanabiliyordu. Bu durumda bavul hazırlama derdi olmuyordu. Nerede tutuklanırsa tutuklansın bavulu hemen oraya gönderiliyordu.
Kurtuluş Savaşı yıllarında Bitlis, Van cephelerinde gönüllü alay komutanı olarak Ruslara karşı savaşıp esir düşen Said Nursi’nin ise 1925’li yıllarda sürgün hayatı başlar. 30-40’lı yıllarda hakkında defalarca davalar açıldı. Bu davalardan beraat etmesine rağmen yaklaşık 3 yıl cezaevinde yattı, defalarca zehirlendi, talebeleri işkencelere maruz kaldı. Hatta bazıları işkencelerde öldü. 30 yıl sürgün hayatı yaşadı. Ve nihayet benden iyi bildiğiniz gibi bu Kurtuluş Savaşı kahramanına Urfa’da bir mezar bile çok görüldü. Said Nursi tarihe “MEZARINDAN BİLE KORKULAN ADAM” olarak geçecektir.
Bu listeyi epey bir uzatabiliriz.
Bu ülkenin bu değerlerine dava açanlar, zulmedenler unutuldular ve tarihin karanlık sayfalarına gömüldüler. Ancak Bugün 21. asırda Akif, Nazım, Atsız, Necip Fazıl, Bediüzzaman ders kitaplarında yer alıyor, haklarında paneller, konferanslar, sempozyumlar düzenleniyor. Yurt içinde ve dışında haklarında doktora tezleri yapılıyor. Pek çok sivil toplum kuruluşları bu kahramanları anma toplantıları düzenliyor. Nazım hakkında film yapıldı. Bugünlerde de Said Nursi hakkında yapılan “Hür Adam” filmi sanırım vizyona girecek.
Son olarak benim hükümetimizden, bilhassa Kültür ve Turizm bakanımızdan bir isteğim olacak: Bu ülkede düşündüğü, yazdığı ve konuştuğu için zulüm gören Türkü, Kürdü, Alevisi, Dersimlisi, Nazımı, Atsızı, Necip Fazıl’ı, Akif’i, Ahmet Kayası, Bediüzzaman’ı, Fail-i Meçhulleri için gelin bir ÖZGÜRLÜK ANITI dikelim.
Ve altına da: “Bir daha bu ülkede hiç kimseye düşüncelerinden, söylediklerinden, yazdıklarından dolayı zulmedilmeyecek. Herkes kendi inançları ve kimlikleriyle hür bir şekilde yaşayacak” yazalım.
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet,
Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.