Mehmet Tanrısever: ‘Hür Adam’ı çekerken defalarca ağladım

Mehmet Tanrısever: ‘Hür Adam’ı çekerken defalarca ağladım

7 Ocak’ta vizyona girecek ve Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin hayatını anlatan ‘Hür Adam’ filminin yönetmeni Mehmet Tanrısever, filmi çekerken 100 senelik ağlamaya bedel bir gözyaşı döktüğünü söyledi

Yönetmen Mehmet Tanrısever’in son filmi ‘Hür Adam’ vizyona girmek için geri sayım yapıyor. Bunu fırsat bilip Tanrısever’le konuşmak için Kıraç’taki ofisine kadar gittik. Minyeli Abdullah’tan Bediüzzaman Said Nursi’ye, kendisini niçin kahraman ilan ettiğinden filmi çekerken yaşadığı duygulara kadar birçok konuda konuştuk… İşte Tanrısever’in sorularımıza verdiği cevaplar:

- Biz ‘Hür Adam’ı Minyeli Abdullah’ın yönetmeninden izleyeceğiz. Yönetmenlik hayatınızda bu iki film nerede duruyor?

- ‘Minyeli Abdullah’ çok eski bir film. Gayet güzeldi, çok izlendi… Şimdi imkanlar değişti tabii, çok daha geniş imkanlarla çektik bu filmi… Üstad’ın filminde biyografik tarzda bir anlatım var. Biyografi tarzı daha zordur… Biyografik filmlerde süsleme imkanı azdır. Ben bu iki filmimi kıyaslamıyorum.

- Sürgünlerle dolu bir hayat… Nasıl bir anlatım tercih ettiniz?

- Sürgünlerle dolu bir hayat üstadınki… 30-35 sene müddetince sürgün hayatı yaşıyor, hapishanelerden ev hapislerine, sürgünlerden gözaltılara kadar… Bunu, anlaşılması en basit yöntemle anlatmayı tercih ettik.

KENDİMİ KAHRAMAN İLAN EDİYORUM

- Bu filmde Bediüzzaman’ın hangi yönünü ortaya çıkartma gayretinde oldunuz?

- Sosyal yönü üzerinde durma gayretim oldu. İnsanlarla olan münasebetlerinden sabra verdiği önem, Üstad’daki kardeşlik değerleri, merhameti, onun gençlik dönemindeki aksiyonları… Yani Said Nursi bizim aramızda nasıl yaşamış! Onu anlattık.

- Bu filmi bitirdiğiniz için kendinizi kahraman addediyorsunuz. ‘Savaştan çıkmış yorgun bir kahraman gibiyim’ diyorsunuz…  Filmi çekmek kahramanlık derecesinde zor bir şey mi?

- Bir söz var; ‘Bir filmi çekmek çocuk doğurmaktan beterdir’ diyor. Bir kadın çocuk doğururken ne tür zorluklar hissediyorsa, bir yönetmen de aynı zorlukları filmini bitirene kadar hissediyor. Bir film çekmek, çocuk doğurmaktan bile zor olarak nitelendirilebildiğine göre ben de kendimi ‘kahraman’ ilan edebilirim. 14 ay gibi bir sürede bitirdik. Bu süre zarfında üstün bir sabırla, çalışma temposuyla, parasal güçle çalıştık. Bunlardan biri bitebilirdi; zaten beyinsel gücüm bu süreçte bitti. ‘Kahraman’ olmak için illaki savaşta yer almak gerekmiyor.

ÜSTAD BİR EKMEĞİ 15 GÜN YEMİŞ

- Bediüzzaman Said Nursi’yi nasıl tanımlıyorsunuz?

- Savaşlarda zorluklarda yılmamış, aç kalmış ama minnet etmemiş, taviz verip hürriyetinden vazgeçmemiş bir insan… Her zaman Allah’ına güvenmiş… Kimi zaman sırtında odun taşımış bir insan… Bir ekmeği 15 gün yiyor. Ben bu şekilde tanıyorum ve bunları filme de yansıttım zaten.

- Filmin fragmanı internette çokça izlendi…  Fragmana “Türk-Kürt kardeştir” mesajı damgasını vuruyor. Filme aldığınız tepkiler nasıl?

- Türk-Kürt kardeşliğinin 1071’den miras olduğuna inanıyoruz. Her devirde kardeşçe yaşadık. Anadolu’daki Türk beyliklerinin birbiriyle savaştığına şahit oluyoruz. Ama Kürdistan’la bir savaş bilmiyoruz. Bilakis küfre karşı her zaman birlik ve beraberlik içinde mücadele etmişler. “Bin yıldır kardeşimiz olan Türklere kılıç çekmek haramdır” diyor üstad, yalan bir şey söylemiyor. Cihad dışarıya karşı olur. İçerideki cihad, ilim ve irfan ile yapılır.

IRKÇILAR BU FİLMİ BEĞENMEZ!

Irkçı Kürtler veya ırkçı Türkler bu filmi beğenmeyebilir. Irkçılığa da saygı duyarım. Ben bir Türk milliyetçisiyim. Ama milliyetçiliğimi ümmetçilikle bezerim. Ben Kürtleri kardeş olarak görürüm. Ben Kürtlere olan saygımdan ötürü filmde Kürtçe konuşmalar kullandım. Zaten filmin fragmanında da Kürtçe var.

- Oyuncu bulmakta zorlandınız mı? Mürşit Ağa Bağ’ın sîma olarak Bediüzzaman’a benzemesi de film için bir avantaj sanki…

- Uzun süre çalıştık o konuda… Suriye’de oyuncu arayışlarımız oldu. Ama çok da güçlük çekmedik. Dediğiniz gibi sima olarak benziyor, oyunculuk gücüyle de yansıtabiliyor bunu… Prova çekimlerinde de başarılıydı Mürşid Bey… .

- Gişede nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?

- Yani bir kişi bile izlese ben bunu kazanç sayacağım. Gerçi şimdiye kadar basın gösterimimizle birlikte 500 kişi civarında izleyen var ‘Hür Adam’ı. En azından ben çok şey öğrendim. Filmin yönetmeni olan Mehmet Tanrısever’den bahsetmiyorum… İzleyici olarak çok şey öğrendim. İnşallah iyi izlenir. Ama böyle bir filmi çekmiş olmaktan öte tarifsiz bir mutluluk içindeyim. Ben bunun yerine 10 tane fabrika yapardım, havası cıvası olurdu, daha şöhretli olurdum. Ama bu filmin verdiği ‘tatlı yorgunluk’u fabrikalar vermezdi…

- Filmde Bediüzzaman ile Mustafa Kemal’in görüşmelerine de yer verdiniz…

- Evet, Atatürk ile Üstad’ın Ankara’da 1922 yılındaki hararetli tartışmaları yalın bir şekilde anlattım. Burada tarihi gerçeklere sadık kalarak izleyicimin karşısına çıkıyorum. Bazı internet sitelerinde ‘posta koymak’ tabiri falan yer almış… Ama ben bu konuda kendi fikrimi belirtmiyorum. Sadece aradaki tartışmayı yalın bir şekilde Üstad’ın penceresinden tarihi gerçeklerle ortaya koydum.

Tanrısever: Üstad’ı daha iyi tanıdım

- 14 aylık bir süreçten bahsediyorsunuz… Filmi çektiğiniz bu süreçte neler yaşadınız?

- 100 senelik ağlamaya bedel bir gözyaşı döktüm.

- Gözyaşı döktünüz…

- Hep ağladım. Daha iyi tanıdım üstadımı… Sevdim, çok sevdim. Istırap dolu, çile dolu, iman dolu bir hayat… ‘Ben’ diyor, ‘Milletimin imanını selamette görsem cehennemde yanmaya razıyım…’ Cehennemde yanmaya razı olduğunu söylüyor, bu dünya cehenneminde yanmış zaten. Bu milletin imanı kurtulsun diye 35 sene sabretmiş. İran’a veya Irak’a gidebilirdi. Ama gitmedi, bu milletin imanının kurtulması için sabretti. 35 sene bu şekilde yaşadı. Ben anlamazdım bunu, daha geçen hafta çözdüm meseleyi… Meğer üstad, cehennem diye ahiret hayatından değil, dünya hayatında çektiği sıkıntılardan bahsediyormuş. Dünyada cehennemi yaşadı, onun da sonuçlarını aldı, yetiştirdiği insanlar dünyanın her yerinde…

- Siz ne çıkardınız bu filmden?

- Mesela ekonomik tatminsizliğimiz var bizim… Üstad bunu yaşamıyor. Bir ekmekle 15 gün idare ediyor. Ayda iki ekmek yiyor. Bir kilo yoğurdu, bir kilo balı bir ayda yiyor. Aylık harcaması bugün 15-20 lira… Kanaat etmeyi anlatıyor. İktisadı anlatıyor. Bu filmi gören zengin yaşadığını anlayacak. Özgürlüğün önemini anlatıyor. Seyahat etmesi yasak. İmanın önemini anlıyoruz bu filmde. Sabrı anlatıyor bu filmde. Dua ile anıyoruz onu, nice valiler yaşadı aynı dönemde ama hepsinin ismi unutuldu.

BU FİLMDE TEFEKKÜR VAR

- Evet…

- Bir saatlik tefekkür, bir yıllık nafile ibadete bedel… Bunu hepimiz biliyoruz.  Sinemayı da bir tefekkür aracı olarak görüyoruz. Zahmetler, çileler; bunu izleyen insanlar tefekkür edecek… Ben istiyorum ki insanlar bu filmi coşkuyla, düşünceyle, tefekkürle izlesinler… İbadet yapmış olsunlar, bin yıllık tefekkürün sevabını bu filmden çıktıklarında kazansınlar. Ne kadar güzel değil mi, moral veriyor bu film; sıkıntının, çilenin önemini anlatıyor. İnsanlar bu filmi izlerken sinema salonunda ibadet etmiş olacak.

Yeni Akit

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.