Said Nursi'nin mektubu 80 yıl sonra manşetlerde
Tarihçi Yavuz Bahadıroğlu Hür Adam'la gündeme gelen Bediüzzaman Said Nursi'yi Sabah'a anlattı...
Müjgan Halis'in haberi
Yavuz Bahadıroğlu'nun (66) gerçek adı Niyazi Birinci. Pek çok roman, öykü, senaryoya imza atmış ve kendisini 'Bediüzzaman'ın talebesi' olarak nitelemiş eski bir gazeteci. Said Nursi'yle ilgili yazdığı Barla'da Diriliş ve Bediüzzaman Said Nursi adlı kitapları da var. Ona göre sanat eserleri, hikâyeler, romanlar toplumun hafızasını uyandırıyor: "Bir insan, ölümünden 50 sene sonra bile manşetlere çıkabiliyorsa, o insan etkili bir insandır. Bir mektup, yazılmasından 80 sene sonra, manşete çıkıyorsa mektubun yazarı önemli bir kişiliktir." Türkiye'de 'beyinsel kirlenme' altında olduğumuzu söyleyen Bahadıroğlu, önemli olanın tolerans olduğuna dikkat çekiyor. Said Nursi ve Mustafa Kemal arasındaki çekişmeleri doğru anlamak gerektiğini söyleyen Bahadıroğlu'na göre, tarihi kişilikleri kadeh gibi tokuşturmamak ve özgür analize açık olmak gerekiyor.
Bir kareye odaklanmak yanlış
Hayat filmlerden öğrenilmez; kitaplardan, belgelerden öğrenilir. Biz filmden hareket ederek bir kavga geliştirdik, bu yanlış. Üç saatlik bir filmde de "Bacak bacak üstüne atar mıydı, atmaz mıydı?" sorusuna odaklandık. Tarih böyle ayrıntılar vermez, o yönetmenin muhayyilesine ilişkin bir hadisedir. Binaenaleyh sadece bir kareye odaklanmanın yanlış olduğunu, bütün olarak değerlendirilmek gerektiğini düşünüyorum. Bütün olarak değerlendirdiğimizde de birtakım eksikler olduğunu söylemek mümkün.
Atatürk'le görüşmesinin tanıkları var
Atatürk'le görüşmesinin tanıkları vardır. Onlar da Şebinkarahisar milletvekili Ali Sururi, Siverek milletvekili Abdulgani Ensari ve Hüseyin Aksu'dur. Bediüzzaman çok tanınan bir insan. İstanbul'a gelişi bile 'Ateşpare bir zeka İstanbul ufkunda tulu etti,' tarzında haberleştiriliyor. Cemal Kutay'ın 100 bin lira para aldığına inanmıyorum. Ayrıca kaynak olarak Eşref Edip'in hatıraları, Sinan Ovır'ın hatıraları da vardır. Hatırat belge değildir ama aynı yoldan hareket edersek, o zaman İstiklal Savaşı tarihinde de Nutuk ilk kaynaktır.
Gadre uğramış birin belgesi olmaz
Elbette bir gayri resmi tarih vardır. Anılar başka anılarla doğrulanmışsa o bir belgedir. Bediüzzaman'ın Rusya'daki esaretinin belgesi yoktur. Esaretin belgesi mi olurmuş? Bu karşılaştırmanın bir tarafında devleti yöneten, bir tarafında da gadre uğramış, ötekileştirilmiş bir insan var. Atatürk'le ilgili bütün belgeler elde, fakat Bediüzzaman'ı yazan dergiler bile elde değil. Kendisine 'ümmi' demesinin nedeni yazısının güzel olmamasından. Medrese eğitimi görmüş birinin ümmi olması mümkün mü? Risalelerini bu yüzden katiplere yazdırmıştır.
Halkın diri kalmasını sağlamıştır
Bediüzzaman, Kurtuluş Savaşı'na katılmıştır. Hutuvat-ı Sitte, hem daha önceki fetvayı etkisiz kılar hem halkı işgale karşı direnişe çağırır. İstanbul işgal altındadır, İstanbul'un yüreğini diri tutmak lazımdır. Hutuvat-ı Sitte'yi yazan bir insanın katkısı yok denebilir mi? Bir milletin devletinin varlığı tehlikeye girerken birtakım insanlar da başka roller yüklenir. Bunlar Selçuklu çökerken Mevlana ve Yunus'tur, Osmanlı çökerken de Şeyh Sunusi'dir, Bediüzzaman'dır. Halkın dirilişini sağlamak ulemanın görevidir.
Ayrılıkçılığa karşı çıktı
Bediüzzaman bu derneklere üye değildir ama Jöntürkler dahil kurulan bütün cemiyetlerle ilgilidir. 'Kürdi' olan lakabını da tedbiren 'Nursi' olarak değiştirmiştir. Katiyen kavmiyetçilik yapmaz. Kürtçe- Arapça-Türkçe üniversite modeli o zaman uygulanabilseydi, şu anda PKK olmazdı. Buna rağmen Kürtçülükle suçlanmış, adı kasten Şeyh Said'le karıştırılmıştır. Kendisine bir teklif mektubu yazan Şeyh Said'e "Biz Müslümanız. Onlarla kardeşiz. Kardeşi kardeşle çarpıştıramayız," demiştir.
Şafii olduğu için böyle bir yorum yapmış
Said Nursi, Meclis'te ayakta alkışlanıyor ve dinleyici locasından çıkıp kürsüde konuşma yapması isteniyor. Mustafa Kemal'e söylediği namazla ilgili hüküm; Şafii mezhebine göre vardığı bir hükümdür. Çünkü kendisi Şafiidir. Milletvekillerinin namazı ihmal ettiklerini tespit ediyor. Orada namaza dikkat çekmesinin bir nedeni de Hz. Muhammed'in ölmeden önce namaza dikkat çekmesidir. Kendisini 'dindar bir cumhuriyetçi' olarak tanmlıyor, sizce böyle birinin namaza dikkat çekmesi tuhaf mı?
En büyük zulüm Demokrat Parti zamanında oldu
En büyük zulüm DP döneminde yaşanmıştır. Halkın üzerindeki CHP baskısına karşı bir cesaret örneği olarak açık oy kullanıyor. Diyor ki: "DP ehven-i şerdir." O dönem 'ezanınız serbest olacak,' diyen bir partiyi desteklemek gayet doğal. CHP döneminde camilerin terk edilmesi, satılması, kiralanmasına karşı DP umut vermektedir. Risaleler için ise sadece kağıt tahsis edilmiştir ama sonrasında davalar açılmıştır. Ancak Nur şakirtlerinin tabutluklara atıldığı davalar ve Bediüzzaman'a işkenceler de DP döneminde yapılmıştır.
Bir dindarın komünizme karşı çıkması doğal
Bediüzzaman, Sovyetler Birliği'ne karşı ABD'yi desteklemiştir. Komünizmle Mücadele derneklerine de destek vermiştir. Çünkü komünizmin bir dinsizlik algısı vardır, ki öyledir. Dinsizliğe karşı olmak da bir hocanın görevidir. Rusya'nın bütün Balkanları istila ettikten sonra İslam dünyasına sarkması ve Türkiye üzerinde emeller beslemesi nedeniyle de NATO'ya dair olumlu mesajlar vermiştir.
Sabah
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.