Türkiye bu rahatlığını Said Nursi’ye borçlu
AK Parti Şanlıurfa Gençlik Kolları tarafından düzenlenen Said Nursi paneli yoğun ilgi gördü
Safa Kerem Artan'ın haberi:
AK Parti Şanlıurfa Gençlik Kolları tarafından düzenlenen Said Nursi paneli yoğun ilgi gördü. Bediüzzaman Said Nursi’nin hayatı ve mefküresini konu alan panele Gazeteci Mehmet Metiner ile yazar Sadık Yalsızuçanlar katıldı.
Açış konuşmasını Gençlik kolları Başkanı Av. Osman Uludağ yaptı. Said Nursi’nin yeniden diriliş hareketi ile İslam dünyasına önderlik ettiğine dikkat çeken Uludağ, “Said Nursi, bütün cemaatlerin üzerinde ittifak ettiği, İslam dünyasının yetiştirdiği güzide şahsiyetlerinden biridir. Dünyanın dört bir yanına rahmet saçmaktadır” dedi.
Genel Başkan yardımcısı Mustafa Atçı ise konuşmasına, “Ak Parti gençliği neden Bediüzzaman’ı konuşuyor” sorusunu sordu ve şöyle cevapladı: “Çünkü Bediüzzaman’a karşı olan zihniyete karşı olduğu için konuşuyor.”
Moderatörlüğünü Yunus Emre Kekeç’in yaptığı panelde konuşan gazeteci–yazar Mehmet Metiner, Said Nursi’nin Kur’anı dürbün gibi alarak günümüze projeksiyon sunduğunu belirtti. Metiner konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Said Nursi, çileli, meşakketli bir ömür, imam timsali, asla zulme boyun eğmemiş, yürekli, bilge insan, klasik bir din bilgini değil, her dönemde dışlanan mağdur edilen insan. İstiklal mahkemelerinde verdiği mücadeleyi cumhuriyet devrinde de vermiş. Ümitvar olunuz en gür seda İslamın sedası olacaktır diye müjdeler vermiş. O bizim gönlümüzde yaşıyor. Said Nursi’yi Bediüüzaman yapan yorum gücüdür. Kur’anı dürbün gibi alarak günümüze projeksiyon sunmaktadır. Said Nursi’nin tefani ve ihlas sırrına bakmak lazım, bu sırları bu günümüze modellememiz gerekiyor. Bu anlamda eğer siyaset ruhunuzu göçertmişse tekrar Risale-i Nurları okuyunuz. Risale-i Nurları yeniden okursanız nefeslenirsiniz. Bediüzzaman Said Nursi Osmanlının son döneminden kalan İslam akidesinden bir saray örmeye başladı. Etrafına müridler toplamadı, Eski Said olarak “ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam dedi.” Onun hürriyet anlayışı İslam akidesi ile sınırlıdır. O dindar bir cumhuriyetçidir. O kış döneminde yaşadı, mezarında bile rahat bırakılmadı.
“Türkiye’de faili meçhuller için 80 sonrasını kapsamak kaydıyla hakikat komisyonu kurulsun deniyor. Aslında, 23 yıllarını da kapsayan bir araştırma komisyonu kurulması gerekir. Her şeyi konuşmamız gerekir. Bu cumhuriyeti demokrasi ile taçlandırma girişimidir. Laiklik dinsizliğe alet edilmiştir. Üstad Bediüzzaman kendine zulmedenlere laikliğin sırtından geçiniyorsunuz diyor gibi idi. Günümüzde özgürlükçü laiklik anlayışı geçerli olmalıdır. Milli mücadeleden sonra Bediüzzaman kendisini ittihatçıların aldattığını görünce, itiraz etmiştir, aynı şekilde Ankara yönetimine de itiraz etmiştir. Daha sonra Erek dağında inzivaya çekilmiştir. Risale-i Nurlar hapislerde kese kağıtlarına yazılarak neşrediliyordu. Şimdiki Türkiye’nin kıymetini bilelim, bugün bu rahatlığı Said Nursi’ye borçluyuz. İhtilal yapanlar yüreklerimizde ölmüşlerdir, Bediüzzaman bir şehittir. Faili meçhulleri araştıralım diyenler Bediüzzaman’ın mezarı araştırılsın demekten korkuyorlar. Sesimizi çıkarınca, bizi cumhuriyet düşmanı olarak nitelendiriyorlar. Bizim mihengimiz Kur’andır. Her şeye Kur’an’ın dürbünüyle bakarız.
Yazar ve düşünür Sadık Yalsızuçanlar ise Said Nursi nereye sürgün edilmişse hemen oraya ceberut bir idaresinin gönderildiğine dikkat çekti. Yalsızuçanlar konuşmasında şu görüşleri dile getirdi:
“Talebesi Bayram Yüksel abiden dinlediğime göre Bediüzzaman ölmeden önce vasiyetinde ‘benden sonra intikamımı almayın. Bana zulmedenlerin tümüne hakkımı helal ettim” diyor. Bediüzzaman nereye sürgün edilse oraya hemen bir ceberut bir idareci gönderildi.
“Ahlak-ı Muhammedi, ‘incitmemek ve incinmemek’den ibarettir. Yunus Emre ‘ne varlığına sevinirim, ne yokluğuna’ diyerek, Bediüzzaman gibi kendine zulmedenleri esbab-ı hakikiden bilmiştir. Bediüzzaman zalimle değil zulümle mücadele etmiştir. Bediüzzaman’a yapılan işkenceler Çin işkencesi gibi bütün ömrü boyunca yayılmıştır. Ömrünün sonlarında 80 yaşlarında Afyon’da 20 ay boyunca soğuk hücrede hapis yatmıştır. Kendine zulmedenlere “mutlak baskıya hürriyet namı vermişsiniz” demiştir. Bediüzzaman bekadan fenaya, fenadan bekaya geçmiştir. Niyazi Misri gibi hayat ve mizaçları birbirine çok benzerlik göstermektedir. Cennet mekan hükümdar Abdülhamid’e hiç çekinmeden yıldız sarayını feshet yerine darulfünun aç demiştir. Bediüzzaman bir anlamda Gandi’ye benzerlik arzetmektedir. Yeni kurulan Cumhuriyet ile birlikte Kemalizim reformlarının bir kasırga gibi geldiğini sezmektedir ve arkasından bir beyanname yayınlayarak “Bu inkilab-ı azimin temel taşları sağlam gerek” diyor. Hayatı çoğunlukla sürgünlerle geçmiştir. Kendisini adeta toprağa yedirerek bir taraftan asıl öğretiyi Risale-i Nurlara yüklüyor. Bediüzzaman’ın ihtilattan men edilmesi mezarda da geçerli olmuştur. Bediüzzaman, talebelerinden Said Özdemir abiye “Hz. İbrahim peygamberi rüyasında gördüğünü, kendisini Urfa’ya çağırdığını” ifade etmiştir.”