Arap ülkelerinde orta kesim yok gibi-FOTO
Bu durum, Arap dünyasında yaşanan olayları doğuran en temel sıkıntılardan biri
Risale Haber-Haber Merkezi
Yazı: Peyman Ünügür
Foto: Tuba Nur Dönmez- Peyman Ünügür
Mısır gezi notları II. Bölüm:
25 Aralık
Yirmi dört aralığı yirmi beşine bağlayan gece Hıristiyanların Christmas Bayramı. Binamızdaki yabancı öğrencilerden birçoğu Hıristiyan olduğu için, gece on ikiden sonra ilk defa, bir Hıristiyan bayramı kutlamasına da şahitlik ediyoruz. Birkaç gündür birinci katta devam eden tezyin faaliyetlerinin sebebini de böylelikle öğrenmiş oluyoruz. Bu olay aslında Mısır’daki dinler arası müsamahanın açık bir örneği. Ne yurt yönetimi bütün bu tezyin işlemlerine ve gece yarısından sonra gürültülü bir şekilde gerçekleştirilen kutlamalara mani oluyor, ne de diğer öğrenciler bu durumdan rahatsız olup bunu belli edecek en ufak bir harekette bulunuyor. Bu durumda büyük ölçüde etkili olansa, hiç şüphesiz yüzyıllardır Mısır topraklarında Hıristiyan ve Müslümanların barış içinde beraberce yaşamış olmaları.
Bu ve bunun gibi daha birçok örnek üzerinden, Mısır’daki farklı ırk ve din mensuplarının barış içerisinde beraberce yaşayabilme becerilerini yakından gözlemlemiş olmam, geçtiğimiz haftalarda Mısır’da yaşanan Müslüman-Hıristiyan çatışmasını anlamlandıramayışımın sebebiydi. Ancak tarafların olaylardan hemen sonra teskin edici mesajlar yayınlaması ve bu olayların toplum tabanında yayılma olanağı bulamaması, durumu yeterince açıkladı. Bu olay, toplumsal huzursuzluğun bir dışa vurumu değil, belli amaçlarla huzuru bozmaya çalışanların sahnelediği bir oyundu.
YAVAŞ YAVAŞ HASAN ŞAŞ
28 Aralık/Pazar
İlk tarihi mekan ziyaretimizi gerçekleştiriyoruz bugün nihayet. Birbirlerine çok yakın olan Ezher ve Hüseyin Camileri ile Han Halil bugünkü ziyaret mekanlarımız. Ezher, Memluklular dönemi eseri. Özellikle minarelerindeki taş işlemeleriyle oldukça estetik bir görünüşe sahip. İkindi namazlarımızı orada kıldıktan sonra Han Halil’e geçiyoruz. Han yabancı turistlerle dolu. Hemen her dilden birkaç kelime öğrenmiş olan esnaf, milliyetini anladığı turistlere onun dilinden bir şeyler söyleyip dikkat çekme çabasında. Türklere de oldukça aşinalar. Bizi görür görmez, “hoş geldiniz” ve “merhaba” ile ilk karşılamayı yaptıktan sonra, 2002 dünya kupasından kalma, “yavaş yavaş Hasan Şaş” replikleriyle bizi gülümsetmeyi başarıyorlar. Son durağımız olan Hüseyin Camii’nde Hz. Hüseyin’in kesik başının olduğuna inanılıyor. Bu yüzden cami her vakit ziyaretçilerle dolup taşıyor. Caminin minaresi Osmanlılar zamanında yapılmış.
31 Aralık
İsrail’in Gazze’ye saldırı düzenlediği haberlerini alıyoruz. Yaklaşık 350 civarında insanın şehit olduğunu ve yüzlercesinin de yaralandığı, hastanelerde yer kalmadığını öğreniyoruz. Hüsnü Mübarek’in bu saldırıdan daha önce haberdar olduğu ama Filistin’i bu konuda bilgilendirmediği söylentileri dolaşıyor ortalıkta. Zaten Mısır’ın Filistin sınırını yarım günden fazla açmadığı ve gerekli yardımı ulaştırmadığı için Mübarek oldukça tepki topluyor. Bir şey yapamamak ve dünyanın bu zulme her zamanki gibi seyirci kalması gerçekten içimizi acıtıyor. Bununla beraber Türkiye’den iyi haberler alıyoruz. Hemen her kesimden İsrail’e tepki yağdığını ve büyük çaplı protesto gösterilerinin düzenlendiğini öğreniyoruz. Hayri hocanın (Kırbaşoğlu) da dediği gibi aslında, bu durum gerçekte, Filistin’de ellerinden bir şey gelmeyen ve saldırıda şehit olanların değil, bu zulme şahit olan bizlerin imtihanı.
ÇOK FAKİRLER, ÇOK ZENGİNLER ORTA KESİM NEREDEYSE YOK
2 Ocak
Bugün ilk olarak Mehmet Âkif’in Mısır’dayken 6 sene ikamet ettiği, Kâhire’ye yarım saat mesafede olan Helwan’a gidiyoruz. Âkif zamanında da kullanılan Kâhire Helwan arası demir yolu bugün metronun Helvan hattı için kullanılmakta. Amacımız Akif’in Helwan’da yaşadığı evi görmek. Helwan Kâhire’ye nisbetle daha nezih bir görünüme sahip. Binalar Kâhire’deki gibi zevksiz taş yığınlarından ibaret değil, belli bir estetik zevki yansıtıyor ve çevre düzenlemesi daha ferah olduğundan insana kasvet vermiyor.
Âkif’in evine vardığımızda kötü bir sürprize karşılaşıyoruz. Amacımızın uzaktan da olsa sadece bir fotoğraf almak olduğunu belirtmemize rağmen, evin şimdiki sahibi olduğunu söyleyen bir şahıs, bizi büyük bir kabalıkla ve hatta polis çağıracağı tehdidiyle uzaklaştırmaya çalışıyor. Afallamış ve hayal kırıklığına uğramış bir şekilde uzaklaşırken, oldukça uzaktan aldığımız birkaç fotoyla kendimizi teselli ediyoruz. Daha sonra burada yaşayan bir Türkten, adamın tepkisinin, ziyarete gelenlerden istediği parayı koparamamaktan kaynaklandığını öğreniyoruz. Helwan’ın güzel parkı Hadîkatu’l-Yâban’da biraz soluklandıktan sonra istikamet tekrar Kâhire.
Akşamüzeri Carfour’un Kahire’de açmış olduğu büyük şubesindeyiz. İçeriye girmeden önce tahminim içerinin çok da kalabalık olmadığı yönünde. Ne de olsa şimdiye kadar görmüş olduğumuz halk kesimi bu tür marketlerdeki lüks mağazalardan alış-veriş edebilecek olanaklara pek de sahip değiller. Fakat girer girmez yanıldığımı anlıyorum. Mağazaları gezmeye başladıktan sonraysa baştaki şaşkınlığım hayret, hatta dehşet boyutuna dönüşüyor. Türkiye’deki mağazasından 20-30 TL’ye satın alabileceğimiz bir T-shirt’in fiyatı, aynı markanın buradaki mağazasında 100 dolar! Önce yanlış mı okuyoruz acaba rakamları diye tereddüt etsek de, çalışanlara sorduğumuzda, rakamların tam da böyle olduğundan kuşkumuz kalmıyor. Bir umut insanların bu ürünleri alıp almadığını sorduğumda, hızlarına yetişilemediğini öğreniyorum. Arap ülkelerinin hemen hepsinin müşterek içler acısı vaziyeti bu aslında. Fakir aileler, çocuklarının aylık 65 cüneyhlik(20 TL) yurt masraflarını ödemekte zorlanırken, zengin kesimdekiler, gündelik kıyafetler için, küçük bir servet harcayabiliyorlar. Yani diğer birçok Arap ülkesindeki gibi Mısır’da da halk, çok fakirler ve çok zenginler olarak ikiye ayrılıyor. Kendisinden söz edilebilecek bir orta kesimse neredeyse yok gibi. Tabi bu durum, Arap dünyasında bugün yaşanan olayları doğuran en temel sıkıntılardan biri aynı zamanda.
CUMA NAMAZLARI KADINLARIN DA YOĞUN KATILIMIYLA KILINIYOR
23 Ocak
Eski Kâhire’ye (Islamic Cairo) on beş dakikada gidebileceğimiz mikroları keşfettik bugün. Mikro, Kâhire’nin kalabalık trafiğinde kıvrak hareket imkânı sağlayan küçük minibüslere verilen ad. “Ayşa Ayşa Ayşa” diye bağıran şoförlerden birinin mikrosuna biniyoruz. Şoförün bu şekilde bağırmasının sebebi, son durağın eski Kâhire’nin girişindeki Seyyide Âişe Camii olması. Seyyide Âişe Cafer-i Sadık’ın kızı. Selahaddin Kalesi ve hemen üstünde yükselen Muhammed Ali Paşa Camii, Sultan Hasan ve hemen yanındaki Rıfâî Camileri, Seyyide Âişe’den kolayca seçilebilen diğer tarihi mekânlar.
Mısır’da Cuma namazları kadınların da yoğun katılımıyla kılınıyor. Camilerde kadınlar için ayrılan bölüm, Cuma namazlarında yeterli olmuyor. Seyyide Âişe’ye bizden epey sonra gelen ve içerde yer bulamayan bazı kadınların, girişte bütününü ayakta kıldıkları namazı birbirlerinin omuzlarına secde etmek suretiyle eda edebildiklerini görüyoruz. Caminin temizlik açısından sokaktan fakının olmaması namaz esnasında oldukça canımızı sıktığından, cami çıkışında etraftaki nahoşluklar daha bir görünür oluyor bizim için. Çevredeki diğer İslami eserlerin bakımsızlığına şahit oldukça iyice mahzunlaşıyoruz. Firavun ya da Roma dönemi eserlerine verilen değerin, Müslümanlar tarafından kendi kültür miraslarına verilmeyişinin açık resmi bu gördüğümüz.
Geri kalan tarihi eserleri bir başka sefere bırakarak, biran önce görmek için sabırsızlandığımız Ma’radu’l-Kitaba yollanıyoruz. Bu, dünyanın ikinci büyük kitap fuarı. Bizim burada olduğumuz yıl 41.si düzenleniyordu. Fuar oldukça büyük bir alana kurulmuş. Yirmi blok ve bloklar arasına serpiştirilmiş çok sayıda kitap standı mevcut alanda.
(Mısır’dan fotoğraflar için TIKLAYINIZ)
(Devam edecek)
I. BÖLÜM:
İsyan öncesi Mısır izlenimleri-FOTO |