Niyazi-i Mısrî'ye büyük vefasızlık
Sürgüne gönderildiği Yunanistan'ın Limni Adası'nda vefat etti. Acıdır ki kabrinin üzerinden bugün cadde ve kaldırım geçiyor
Aslıhan Köşşekoğlu'nun haberi:
"Ya âlim, ya öğrenci, ya dinleyici veya bunları seven olun. Yoksa helak olursunuz." Âlimlere saygının ehemmiyetini sıkça vurgulayan Peygamberimiz (sas), bir hadisi şerifinde böyle buyuruyor.
Âlim, öğrenci ya da dinleyici olmak belki kısmen daha zor olanı. Görünürdeyse "Seviyorum, canı gönülden bağlıyım." demek en kolayı. Peki, neyi gerektirir bir âlimi sevmek? Herhalde, onu tanımak, fikirlerinden istifade etmek kadar, öldükten sonra, üzerinden seneler geçse de hatırasını yaşatmak gerek.
Böyle bakıldığında yüreklerde inceden bir sızı bırakan isimlerden Niyazi-i Mısrî. Gerçek adıyla Mehmet Niyazi. İslam dünyasının yetiştirdiği en büyük mutasavvıf ve şairlerden biri. Yaşadığı dönemi aşan, farklı kültürlerden herkesin bir şeyler bulabileceği, fikirlerinden ötürü sürekli çile çeken, hayatı sürgünler ve öldükten sonra da değişmeyen vefasızlıkla örülen bir din âlimi...
Sürgüne gönderildiği Yunanistan'ın Limni Adası'nda vefat eden, acıdır ki kabrinin üzerinden bugün cadde ve kaldırım geçen Niyazi-i Mısrî'yle ilgili güzel bir haber vardı hafta başında gazetelerde. Malatya Valiliği, Malatya Belediyesi, TÜRKKAD ve Yunanistan Limni Belediyesi işbirliğinde Limni Adası'nda "Limni'de bir Malatyalı Bilge: Niyâzi-i Mısrî" konulu panel düzenlendi. Yunanistan'ın Kuzey Ege Bölgesi Valisi Savvas Vareltsiz, Mısrî'nin mezarının ortaya çıkarılarak üzerindeki tekkesinin aslına uygun hale getirilmesi için çalışmalara başlandığının müjdesini verdi.
Doğum yeri ve memleketi Malatya'da Mısrî'yle ilgili son yıllarda başka güzel çalışmalar da yapılıyor. Malatya Kent Konseyi, Niyazi-i Mısrî Çalışma Grubu adı altında bir topluluk kurmuş ve ünlü mutasavvıfı tanıtmak için faaliyetler düzenliyor. Niyazi-i Mısrî Çalışma Grubu Temsilcisi Bülent Sekmen iki senedir 16-20 Mart arasını Niyazi-i Mısrî haftası olarak kutladıklarını, bu çerçevede onu tanıtmak için okullarda ve kültür merkezlerinde çeşitli programlar düzenlediklerini söylüyor.
Onu tanıtmakta geç kaldık
Malatyalı araştırmacı-yazar Orhan Tuğrulca, Mısrî'nin anlaşılmasıyla ilgili bazı sıkıntılar olduğunu ifade ederken hemşerisi olarak özeleştiride bulunmadan geçemiyor: "Uzun süredir Malatyalılar ihmal ettiği için Mısrî'nin anlaşılması zorlaştı. Farklı kültürleri ilgilendiren düşünceleri var. Ancak o, yeterince tanıtılamıyor ve bazı fikirleri yanlış anlaşılıyor. Malatya, daha yolun başında." İnönü Üniversitesi'nin de Niyazi-i Mısrî Araştırma Merkezi kurduğunu, yakında faaliyetlere başlayacağını öğreniyoruz kendisinden.
Vaazdan sonra sürgün...
Niyazi-i Mısrî, 9 Mart 1618'de Malatya Aspozi'de doğar. İlim öğrenmek için Mısır'da bulunmasından dolayı Mısri Niyazi ve Şeyh Mısri olarak da anılır. Gençlik yıllarında sufilere mesafeli dursa da zamanla fikirleri değişir ve Halveti şeyhine bağlanır. Şeyhinin Malatya'dan ayrılmasıyla zahiri ilimler alanındaki eğitimini devam ettirmek için Diyarbakır'a, oradan da Mardin'e geçer. Ardından Kahire'de ilim tahsiline başlar. Kâdirî ayinleriyle ünlenen pek çok Anadolu sûfîsine ev sahipliği yapan Şeyhûniye Külliyesi'nde üç yıl kalır. Mısrî mahlası da Mısır'da geçirdiği bu günlerden kalmadır. Kadiri Tekkesi şeyhinden işittikleri ve rüyasında gördüğü Abdülkadir Geylani'nin söylediklerinin etkisiyle Kahire'den ayrılır sonra İstanbul'a gider. Sokullu Mehmet Paşa Camii medresesinde hücrede halvete girer. Aynı yıl Anadolu yollarına düşer. Uşak'ta bağlandığı Ümmi Sinan'la birlikte gittiği Elmalı'ya gider, dokuz yıl şeyhine hizmet eder. Seyrü sülukunu da burada tamamlar. 1656'da halife tayin edilince Uşak, Çal ve Kütahya'da irşat faaliyetlerine başlar. Hakkında çıkan bazı dedikodulardan ötürü 1661'de birkaç müridiyle bölgeden ayrılır, Bursa'ya gelir. Evlenir, iki çocuğu olur. Bu dönemde Edirne ziyaretinde yaptığı vaazı Rodos'a sürgün edilmesine sebep olur. Devlet adamlarına yönelttiği eleştirilerin sürgünde etkili olduğu düşünülüyor. (1674)Dokuz aylık sürgünden sonra Bursa'ya geri döner.
Limni Adası'nda 15 yıl
Niyazi-i Mısrî'yi bir buçuk yıl sonra bir sürgün daha bekler. Bu kez Limni Adası'na gönderilir. 15 senenin ardından II. Ahmed'in fermanıyla Bursa'ya geri döner. Ertesi yıl Avusturya seferine çıkacak orduya destek olmak için 200 müridiyle hazırlığa başlar. Ancak Bursa'dan ayrılmaması söylenir. Zira Sadrazam Bozoklu Mustafa Paşa, Niyazi'nin Edirne'ye gelmesi halinde sözlerinin halk ve ordu üzerinde etkili olacağını ileri sürerek padişahı etkiler. Buna rağmen 30 Haziran 1693'te müritleriyle Selimiye Camii'ne gelen Mısrî halkın büyük teveccühüyle karşılanır. Padişah tarafından çağrıldığı gerekçesiyle camiden çıkarılan Mısri'ye yeni bir sürgün haberi verilir. 30 kadar müridiyle tekrar adaya sürgün edilen Mısri, ertesi yıl 1694 yılında burada vefat eder.
BEDİÜZZAMAN'IN NİYAZİ MISRİ SÖZLERİ
Bediüzzaman Said Nursi, Yirmi Altıncı Lem'a adlı eserinde Niyazi Mısri'nin bir şiirini de kullanmıştı. İlgili bahis şöyle:
Bir zaman ihtiyarlığa ayak bastığımdan, gafleti idame ettiren sıhhat-i bedenim de bozulmuştu. İhtiyarlıkla hastalık müttefikan bana hücum etti. Başıma vura vura uykumu kaçırdılar.
Çoluk çocuk, mal gibi beni dünya ile bağlayacak alâkalar da yoktu. Gençlik sersemliğiyle zayi ettiğim sermaye-i ömrümün meyvelerini, bütün günahlar, hatîatlar gördüm.
Niyazi-i Mısrî gibi feryad eyleyerek dedim:
Bir ticaret yapmadım, nakd-i ömür oldu hebâ,
Yola geldim, lâkin göçmüş cümle kervan bîhaber.
Ağlayıp, nâlân edip, düştüm yola tenhâ, garip,
Dîde giryan, sîne biryan, akıl hayran, bîhaber.
Zaman-Risale Haber