O sabah, o kitap, o soru...

Ona, saygıyla karışık bir hayranlık besliyordum. Genç yaştaki oğlu vefat etmişti. Şeytan isyana teşvik edici sözler fısıldarken (böyle söylüyordu), o karşı koyup direniyordu.

Hayır, isyan etmeyecekti. Acılarını yaşayacak ama isyan etmeyecekti. Yüreğine taş basacak ama isyan etmeyecekti. Narsisistik arzu çağında isyan, razı olmama, haksızlığa uğrama ve mağduriyet hissi revaçtayken; o, razı olacak, oğlunun elinden alınmasının haksızlık olduğunu fısıldayan şeytana uymayacaktı. Hayattan elini eteğini çekmemiş, acısını duygularına katık yapıp yolculuğuna devam etmişti. Verdiği mücadelede saygı duyulacak birçok yön vardı. Terapi görüşmelerinde zaman zaman demir leblebi cinsinden sorular da soruyordu.

Hediye olarak yollanmış kitap, bir haftadır masamda duruyordu. Kaygının terapisini anlatan "Acceptance and Commitment Therapy for Anxiety Disorders" kitabının hemen üstünde. Bir haftadır onu neden eve götürmemiştim? Neden "Kadere Taş Atma!" isimli ilk bölümünü, her zamankinden erken gelerek, o sabah, evet o sabah okumuştum? Yine o sabah "içindekiler"e hızlıca göz gezdirmiş, "Kalpteki sevgiyi ifade yolları"nın yanına işaret koymuştum. "Dört maddelik nasihat" ise merakımı uyandırmıştı. Birkaç yerini daha tefe'ül etmiş (yeni bir kitabı elime alınca bunu genellikle yaparım), 138. sayfadaki "basit ve mücerret enaniyet"in altını çizmiş, yanına da "narsisizm" diye not düşmüştüm.

Derken, o gelmiş ve aklına gelen rahatsız edici soruları sıralamıştı. "Yaşadığı musibet Allah'ın ona bir cezası olabilir miydi? Allah onu sevmediği için mi oğlunu elinden almıştı?.." Bunlar, bir terapistin boyunu aşan sorulardı.

Kitabı elime aldım ve daha o sabah okuduğum "Kadere Taş Atma!" isimli ilk bölümden birkaç paragrafı, bu sefer ikimize, tekrarladım. "Musibet karşısında temel disiplin, onun Cenâb-ı Hakk'ın emirber bir neferi olduğunu düşünmek..." İkimiz de bu cümledeki "emirber nefer" tanımlamasından etkilenmişe benziyorduk (sabah buranın altını çizmiştim). Demek ki oğlunun ölümüyle yaşadıkları rastgele şeyler değil, O'nun emirber bir neferi olmaktan kaynaklanan planlı ve hikmetli olaylardı.. Evet, itiraf ediyorum, cümle benim için de teselli ediciydi. "..ahiretteki mükafatın büyüklüğü ölçüsünde burada bir kısım zorlukların yaşanması normaldir. 'Belanın en şiddetlisi Peygamberlere, sonra Hakk'ın makbulü velilere ve derecesine göre diğer mü'minlere gelir' hadis-i şerifi de bu hakikati hatırlatmaktadır." kısmını okuyunca kalbinde bir gülümseme uyandığını hissettim.

Son çeyrek yüzyıl bilişsel (cognitive) terapilerin parladığı yıllar oldu. Bilişsel terapiler bu zaman zarfında kendi içinde de bir evrilme, değişim ve gelişim gösterdi. Özellikle son on yılda üçüncü dalga olarak adlandırılan "Mindfulness" (Farkındalık) ve "Acceptance" (Kabul etme, razı olma) terapileri öne çıktı. Bu terapi tekniklerinin en önemli özelliği doğu mistisizminden, özellikle Zen ve Budist öğretilerinden önemli derecede etkilenip beslenmiş olması. Masamdaki kitabın ana teması, acı çekmenin insan hayatının en temel özelliği olduğu ve acıdan kaçınma stratejilerinin psikiyatrik sorunların esasını teşkil ettiğiydi. Masamdaki diğer kitap da sanki aynı şeyi Yaratıcı'yla ilişkilendirerek söylüyordu: "Acıdan kaçınma, acıyı bile O'nun hediyesi olarak algıla!"

"Kitabı ona ödünç verebilir miydim?" Bu korktuğum isteklerden biridir. "Maalesef ödünç veremem, ama kabul ederseniz, hediye etmek isterim." Kabul etmişti.

Kitabı yeniden edinmek istiyordum. O günün akşamı Caddebostan'daki D&R kitap mağazasına uğradım. "Fethullah Gülen'in Kalb İbresi kitabı var mıydı?" Vardı. Aldım. Kitap yine ara ara okuduğum "Acceptance and Commitment Therapy for Anxiety Disorders" kitabının üzerinde duruyor. Bu iki kitabın bir hafta üst üste durmasının bir sırrı olmalıydı. Henüz bilmediğim bir sırrı. Biri, iki uzmanın kaygının terapisini anlattıkları kitabı; diğeriyse, bilge bir insanın demir leblebi cinsinden hayata dair sorulara yönelik verdiği cevapları ihtiva eden son kitabı. Her ikisini eşzamanlı olarak okumaya karar verdim. Birini anladıkça diğerini daha iyi anlayacak gibiydim.

Zaman

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.