O, sabahı, gecenin karanlığını yararak çıkarandır
Ayet meali
Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), En'am Sûresi 96-97. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
96-(O,) sabahı, (gecenin karanlığını) yararak çıkarandır. Geceyi bir dinlenme (zamânı), güneşi ve ayı da (vakit tesbîtinize) birer hesab (vesîlesi) kılmıştır. Bu, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen), Alîm (herşeyi hakkıyla bilen Allah’)ın takdîridir. (*)
97-Kara ve denizin karanlıklarında kendileriyle yol bulasınız diye, yıldızları sizin için (sebeb) yapan da O’dur. (Biz bu hikmetleri) bilecek bir kavim için âyetleri iyice açıkladık.
(*)“Semânın müzeyyen (süslü) tavanına, güneş gibi ışık verici, ısındırıcı bir lâmbayı takmak; gece gündüz hatlarıyla, kış yaz sahîfelerinde mektûbât-ı Samedâniyeyi (Allah’ı ta‘rîf eden mektubları) yazmasına bir nûr hokkası hükmüne getirmek ve yüksek minâre ve kulelerdeki büyük saatlerin parlayan akrebleri misillü (gibi), kubbe-i semâda (gök kubbede) kameri (ay’ı), zamânın saat-i kübrâsına (en büyük saatine) bir akreb yapmak; mütefâvit (farklı) çok hilâller sûretinde her geceye güyâ ayrı bir hilâl bırakıp, sonra dönüp kendine toplamak, menzillerinde (gezdiği yerlerde) kemâl-i mîzanla (mükemmel bir ölçüyle), dakik (ince) hesabla hareket ettirmek ve kubbe-i semâda parlayan, tebessüm eden yıldızlarla, göğün güzel yüzünü yaldızlamak, elbette nihâyetsiz bir saltanat-ı rubûbiyetin (Allah’ın kâinâttaki hâkimiyetinin) şeâiridir (işâretleridir). Zîşuûra (şuûr sâhiblerine), onu iş‘âr eden (bildiren) muhteşem bir ulûhiyetin (herşeyi kendine ibâdet ettiren Allah’ın) işârâtıdır (işâretleridir). Ehl-i fikri, îmâna ve tevhîde da‘vet eder.” (Sözler, 32. Söz, 271)