Hüseyin EREN
Otel odasında birkaç gün
Sayılı günlerde otel odasında durmak; devamlılığının devam etmediğini düşündürür. Misafir gibi bakarsınız etrafınıza, eşyalar sizin değildir, geldik gidiyoruz gibi oturursunuz koltuklara. Uyumak bile rahatlatmaz, uykunun demine varamazsınız çünkü. Geçicilik geçmez içinizden…
Hele akşam oluversin hepten yabancısınızdır kendinize, otele, eşyaya, insanlara. İçinizin şehri ışıklarını çekmiştir; gün gurbettir. Sıla uzaktır, şehriniz uzaktır, eviniz uzaktır, kalp eviniz uzağa uzanır, enis dost ister.
Endişelenirsiniz. Eşya dikkatinizi çekmez, hadiseler uzaktır, seyredersiniz insanları. Çünkü siz buralı değilsiniz, aidiyetiniz yoktur, kuş misalidir gönlünüz; kırılgan ve uçuşa hazır…
Odaya sahiplenmek, otele hükmetmek gibi derdiniz yoktur. Saati geldiğinde yemeğiniz hazırdır, aç kalacağım diye düşünmezsiniz.
Ülkenizi, şehrinizi, hasretinizi büyütürsünüz içinizde. Dostlar oradadır, büyükler oradadır, aidiyet orayadır, ev oradadır. Evsiz olmaz, dostsuz olmaz, paylaşmadan olmaz. Burada sınırlıdır dostlar, arkadaşlar, paylaşım…
Rüzgâr vuslat diye eser, yağmur hasret diye yağar, gece gündüze gebedir. Bir oda, bir siz ve bir de içinizdeki sızı.
Bilirsiniz ki bugünler geçecektir, az zaman sonra oda ve otel terk edilecektir. Yol vardır, yolda olunacaktır, yol için hazırlanılır. Bavullar temizlenir düzenlenir, ona göre tedarik edilir, elbiseler temizlenir, fazlalıklar atılır, işe yarayacaklar alınır.
Gidiyoruz günü belli değildir, her an emir gelebilir. Nazarlar emir sahibinedir, işaretlere dikkat edilir, kapı tıklamasına bile dikkat kesilinir.
Gün yaklaştıkça geçici yuvaya dikkatli bakılır, iyi bakılmıştır burada, yıldızı gök kadar çoktur bu otelin. Dağ manzarası, deniz manzarası, yemekler, meyveler, içecekler, giysiler...
Kitap vardır burada, görünmez rehberin vekilleri vardır; burada nasıl hareket edilecek, nasıl davranılacak, hangi odada ne yapılacak tarif ederler, tavsiyede bulunurlar. Yolda ne lazım, ne yapılacak önceden haber verirler.
Otel odasını evi sanmak kadar büyük aldanış olabilir mi? Senin olmayan eşyayı mülkün sanmak ne acınası bir durum.
Sayılı günlerde şehri gez, eşyayı temaşa et, hadiseleri seyret; hikmet topla, hakikat devşir; rahat ol, nasıl olsa odan var, nasıl olsa yemek hazır. Şehrin ve otelin sahibi çok cömert, çok zengin, çok merhametli; ne kadar olduğuna hayal de, idrak de yetmez.
Öte bir şehir, öte bir ev var ki; tarife ne havsala alır, ne kalp düşünebilir.
Düşünelim bu otele gelirken ne ücret ödedik? Çıkışta ve sonrasında bize ne sorulacak? Kitaba bakmak ve tarif edicisini takip etmek lazım değil mi?
Odalarda ışıksızım demek ne çare?
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.