Parçalı hakikat, parçalı adalet!

Paris saldırısına neresinden bakmalı? Kimileri ‘ama’sız bir kınama bekliyorum’ diye tutturabilir. Hakkı mıdır? Elbette hakkı değildir. Nedeni, hakikatin bugün çok veçheli ve parçalı olmasıdır. Mahza hak yok. Bediüzzaman’ın ifade ettiği gibi adalet-i mahza değil adalet-i izafiye dünyasında yaşıyoruz. Bundan dolayı ama’sız bir cevap vermek müşkül. Keşke böyle bir imkanımız olsa da, eğip bükmeden verebilsek. Kim istemez ki: pilavdan dönenin kaşığı kırılsın. Bundan dolayı bazı yanlışların illeti değil hikmetleri üzerinde durulur. Hesap vermeden hesap sormak isteyenler elbette ‘vurun, konuşturmayın’ diyeceklerdir. Lakin olanlarda sonuçları itibarıyla hikmetler vardır. Toplum uçlarda yaşıyor, bundan dolayı kutuplaşma ve gerilim kaçınılmaz. Onun ötesinde siyah beyaz alan erirken gri alan yayılıyor. Bu nedenle de ama’sız olmuyor ve ama’sız evet deme lüksümüz yok.

Avrupa’da toplum ikiye bölünmüş durumda. Bir kısmı Pegida’nın peşine takılmış gözünü kırpmadan Müslümanlara önyargıyla sokakları arşınlıyor. Diğeri de dinine veya imanına bakmadan çoğulcu toplumu savunuyor. Atomun parçalanması gibi hakikat de parça parçadır. Bundan dolayı kafa konforumuz da kayboldu. Çünkü hakikati arayıp bulmak veya saklandığı dehlizlerden çıkartmak kolay değil. Çetin imtihan burada düğümleniyor. Bundan dolayı sosyal konularda iki iki daha dört etmez denilir. Hakikatin merkezi kaybolduğunda yerini ifrat ve tefrit alır. Bugün de Paris’teki olay ‘adgası ahlam’ gibi karmaşık bir olaydır. Ayakta görülen rüyadır. Tevili ise arınmayı ve tecerrüdü istilzam eder.

*
Londra’dan Züheyr Salim kimden gelirse gelsin gerekçesi ne olursa olsun bu saldırıyı kınadıklarını belirtiyor. Lakin bu olay bağlamından kopuk değil, bir süreç. Dolayısıyla ma kabli ve ma badi var. Dostumuz Züheyr Salim ama’sız yalın ve net  bir dil kullanmış lakin meselenin hakkını verebildi mi acaba? Bu saldırganları savunmak değil, daha ötesi bir durumdur. Ah keşke gerine gerine ama'sız bir cevabımız olabilse. Züheyr Salim bey ile meseleyi ele alış ve yöntem noktasında anlaşamıyoruz. Yoksa bağlamından bağımsız olarak ele aldığımızda elbette eylem bir cürüm. Kabul edilemez. Lakin olay değil süreç itibarıyla bu tespit eksik bir tespittir. Efradına cami ve ağyarına mani olmaktan uzaktır. Meseleyi arazlarından veya sebeplerinden arındıramayız. Yoksa boşlukta ve fasit dairede deveran eder dururuz. Dövünmenin çözüme hiç katkısı yok. Meseleyi etraflıca ele almalı ve ardından neşter vurmalı ve tedavisine bakmalıyız.

Fransa gibi ülkeler İslam dünyasına siyasi ve askeri olarak müdahale ettiği gibi aynı zamanda manevi dünyasına da müdahale ediyor. Başörtüsü, camisi saldırılardan nasibini alıyor. Fransız laikliği veya cumhuriyet yasaları Müslümanlara hakkı hayat tanımıyor. Fransız laikliği en koyu taassup şeklini temsil etmektedir. Bazen taassup din kisvesinde olur bazen de laiklik kisvesine bürünebilir. Elbette dinsizlik kisvesinde daha sık oluyor. Komunizmin Kara Kitabında olduğu gibi sömürgeciliğin de ve Fransız Devriminin ve laikliğinin de kara kitabı yazılmalıdır. Bunların insanlığa ceremesi büyük olmuştur.

*
Mason-Yahudi kırması John Kerry ise bu münasebetle cumhuriyet veya Fransız devrimi değerlerini hatırlatma ihtiyacını hissediyor. Bu değerler elbette dini değerler değil. Evrensel değerler de olamaz. Züheyr Salim bu münasebetle Muhammed Suresinin 25’inci ayetine başvuruyor: Şeytan onları ayartmış ve ümide sevk etmiştir (imla ve dikte etmiştir). Şeytan bunun neresinde sorusuna cevabın failler düzeyinde bittiğini söylemek zor. Azmettirici amilleri de unutmamak lazım. Şeytan bu işin önünde de arkasında da yanında da duruyor. Bütünüyle süreci yöneten şeytan olmuş oluyor. Mısırlı gazeteci ve yazar Cemal Sultan da sahte ve mimsiz medeniyetin esas kurbanlarının Müslümanlar, cellatlarının da Batılılar olduğunu ifade ediyor. Myanmar’da çağdaş Exodus’a ses çıkarmayan sadece Huruç’u tarihte arayan Batılılara ne demeli? Cemal Sultan birkaç karşıt eylemin cürümlerini aklamaya yetmeyeceğini ifade etmektedir.

İspanyol aktör Toledo sosyal medyada paylaştığı mesajlarında "Charlie Hebdo" saldırısının arkasında günde milyonlarca kişiyi öldüren batının olduğunu savundu. Aktör Willy Toledo mesajında "Siz hiç gürültü çıkartmadan günde milyonlarca kişiyi öldürüyorsunuz, onların bu olaylar karşısında sessiz mi kalacağını düşündünüz" diyor. Pentagon ve NATO'nun bombalı saldırılarının ülkeleri bile yok edecek düzeye geldiğine dikkat çeken ünlü aktör, "Bu olaylara karşı eleştirilerimi dile getireceğim, amacım sadece sizin de hafızanızı tazelemektir" değerlendirmesi yaptı. Paris'teki saldırıyı lanetlediğini, şiddetle kınadığını da hatırlatan İspanyol aktör bu katliam ile herkesin başına önünü koyarak iyi düşünmesi gerektiğini ifade etti.

Tek taraflı, teslimiyete dayalı bir dünya barışı olamaz. İnşallah hepimize ders olur. Kibirden değil doğrudan başlarsak yaraları sarmaya başlayabiliriz. Yoksa adaletin tamamı öteye kalır ve devreder.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum