Şahin DOĞAN
Peyami Safa ile masalım
Ülkemizdeki yazarların çoğu ile uzun bir masalım var. Bunu Ezeli Mağluplar kitabında kısmen anlatmaya çalıştım. Yahya Kemal, Tanpınar, Haşim, Abdülhak Şinasi, Necip Fazıl, Sabahattin Ali, Süleyman Nazif, Mehmet Akif, Abdülhak Hamit, Rıza Tevfik, Ruşen Eşref, Cemil Meriç, Nurettin Topçu, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Kemal Tahir, Kerim Sadi, Fethi Naci, Neyzen Tevfik, Atilla İlhan, Selim İleri, Samiha Ayverdi, Safiye Erol, Mina Urgan, Erol Güngör, Ahmet Altan, Orhan Pamuk, Elif Şafak, Nazan Bekiroğlu, İnci Aral bu isimlerden birkaçı.
Bu kıymetli isimlerden bazılarını maalesef Ezeli Mağluplar’a misafir edemedim. Bunlardan biri belki de misafir olmayı en fazla hak eden merhum Peyami Safa idi. Peyami Safa ile masalım Konya’da bir sonbahar mevsiminin sonlarına denk gelmişti. Altımda küflü bir döşek, üzerimde kirli bir battaniye ve içinde odun ve kömür dışında her şey yandığı için berbat kokan bir sobanın yanı başında aylarca Peyami’nin dünyasına daldığımı hatırlıyorum. Üniversite ikinci sınıftı ama birinci sınıfın bütün dersleri alttan kalmıştı. Ne lezzetli günlerdi Allah’ım, keşke hiç bitmeseydi o günler, ebediyen o günlerde yaşasaydım!
Kavun gibi kokladığım ve yutarak okuduğum kitapları şunlardı: Matmazel Noraliya’nın Koltuğu, Yalnızız, Mahşer, Bir Akşamdı, Şimşek, Canan, Biz İnsanlar, Fatih Harbiye, Bir Tereddüdün Romanı, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Türk İnkılabına Bakışlar, Mistisizm, Sanat Edebiyat ve Tenkit… Bazen Noraliya’da Macit Beyin kütüphanesine dönerek “efendim okuduğunuz bütün bu kitapları beyninizde sıkınız, bana bir damla aydınlık süzünüz” diyen Ferit oldum, bazen Yalnızız’ın Simeranyası’nda entelektüel yolculuk yapan Samim oldum, bazen Bir Tereddüdün Romanı’nda her adımı, hamlesi ve kelimesi tereddüt kokan Mualla oldum, bazen Fatih Harbiye’de ikilemden kırılan Neriman oldum.
Ama Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’ndaki eli alçıda, verem hastası, kendisi ile başı belada eflatuni aşk yaşayan bahtsız çocuk ile yaşadığım tevafuk bambaşka idi. Bir roman ancak bu kadar edebi, içten, samimi ve insanca yazılabilirdi. Bu romanda konuşan bütünüyle sanattı. Diğer romanlarında bilgelikle birlikte konuşan sanat olduğu halde bu romanda konuşan sadece ve sadece sanattı. Sonradan o bahtsız çocuğun Peyami Safa’nın kendisi olduğunu Beşir Ayvazoğlu’ndan öğrenecektim. Ülkemizin Dostoyevskisi Peyami Safa. Bu hükmün mübalağa olduğunu zannedenler lütfen mezkûr eserlere müracaat etsinler! Ferit ile Raskolnikof birbirine çok benzeyen iki hasta ve tedirgin karakter.
Peyami Safa baştan ayağa üsluptur, estetiktir, sanattır, edebiyattır, zevktir. Bazı zaman Ahmet Mithat gibi sanattan kopup vaaz havasına girmesi bu gerçeği değiştirmez. Bunun nedeninin keyfilik değil, devrin ilcaatının icabı olduğunu düşünüyorum. Türk İnkılabına Bakışlar isimli düşünce eseri o zamanlar epey rahatsız etmişti beni. Ama şimdi düşününce söylediklerinin serapa hakikat olduğunu anlıyorum. Peyami’nin Tanpınar’dan farkı dava ve ideal aşkının biraz fazla olmasıydı. Bunun yanında üsluptaki akıcılık ve çekicilik. Tanpınar’ın Peyami’den farkı plastik sanatlara olan ilgisiydi. Peyami Safa Dostoyevski gibi plastik sanatlara pek iltifat etmezdi.
Geçimini kalemiyle kazanmak zorunda olduğu halde bayağılığa düşmemesi ayrıca takdire şayan tarafı. Necip Fazıl şiirde neyse Peyami Safa romanda odur. Yani Peyami Safa’nın romanda yaptığı şeyi Necip Fazıl şiirde yapmaya çalıştı. Bu şey maddiye karşı maneviyi müdafaa etmek idi. Nazım Hikmet ile meşhur kavgaları horoz dövüşüne bayılan kalabalıkları memnun etmek dışında hiçbir şeye yaramadı. Çok erken yaşta biricik oğlunu kaybetmesi Peyami Safa’nın hayatının en büyük trajedisi belki de. Sanat, Edebiyat ve Tenkit isimli köşe yazılarından oluşan kitabı bilgi dolu, bilgelik dolu, edebiyat dolu. Üslupta Sabahattin Ali ile latif bir benzerlikleri var. İçimizdeki Şeytan ve Kürk Mantolu Madonna’daki üslup güzelliği ile Dokuzuncu Hariciye Koğuşu ve Fatih Harbiye’deki üslup güzelliği hemen hemen aynı.
Peyami Safa çok iyi bir edebiyatçı olmanın yanında çok iyi bir düşünce adamı ve entelektüel idi. Bunu en güzel şekilde son eseri Mistisizm’de görmek mümkün. Bugün bile hakim entelektüel çevreler bu seviyeye irtifa edebilmiş değil henüz. Romanlarında hissiyat içinde telkin etmeye çalıştığı bazı şeyleri bu eserinde ilmiyyat içinde tebliğ etmeye çalışır Peyami Safa. Ama kalabalık telkine alışık olduğu için tebliğe pek önem vermez.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.