Peygamberimiz neden 63 yaşında vefat etti?
Günün Risale-i Nur dersi
Bismillahirrahmanirrahim
Sinn-i kemâl itibar olunan kırk yaşında nübüvvetin gelmesi ve ömr-ü saadetlerinin altmış üç olmasındaki hikmet nedir?
Elcevap: Hikmetleri çoktur. Birisi şudur ki: Nübüvvet gayet ağır ve büyük bir mükellefiyettir. Melekât-ı akliye ve istidâdât-ı kalbiyenin inkişafı ve tekemmülü ile o ağır mükellefiyet tahammül edilir. O tekemmülün zamanı ise kırk yaşıdır. Hem hevesât-ı nefsâniyenin heyecanlı zamanı ve hararet-i gariziyenin galeyanlı hengâmı ve ihtirâsât-ı dünyeviyenin feveranlı vakti olan gençlik ve şebabiyet ise, sırf İlâhî ve uhrevî ve kudsî olan vezâif-i nübüvvete muvafık düşmüyor. Kırktan evvel ne kadar ciddî ve hâlis bir adam olsa da, şöhretperestlerin hatırlarına, “Belki dünyanın şan ve şerefi için çalışır” vehmi gelir. Onların ittihamından çabuk kurtulamaz. Fakat kırktan sonra, madem kabir tarafına nüzul başlıyor ve dünyadan ziyade âhiret ona görünüyor. Harekât ve a’mâl-i uhreviyesinde çabuk o ittihamdan kurtulur ve muvaffak olur. İnsanlar da sûizandan kurtulur, halâs olur.
Amma ömr-ü saadetinin altmış üç olması ise, çok hikmetlerinden birisi şudur ki:
Şer’an ehl-i iman, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmı gayet derecede sevmek ve hürmet etmek ve hiçbir şeyinden nefret etmemek ve her halini güzel görmekle mükellef olduğundan, altmıştan sonraki meşakkatli ve musibetli olan ihtiyarlık zamanında, Habib-i Ekremini bırakmıyor; belki imam olduğu ümmetin ömr-ü galibi olan altmış üçte Mele-i Âlâya gönderiyor, yanına alıyor, her cihette imam olduğunu gösteriyor. (Mektubat, Yirmi Üçüncü Mektup)
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
a’mâl-i uhreviye : âhirete ait ameller, işler, fiiller
âhiret : öldükten sonraki sonsuz hayat
Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
cihet : yön, taraf
ehl-i iman : Allah’a ve Allah’tan gelen herşeye inanan kimseler, mü’minler
gaflet : umursamazlık, dinin bildirdiği şeylere karşı duyarsız davranma hâli
Habîb-i Ekrem : Allah’ın sevgilisi ve insanlığın en şereflisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.)
halâs : kurtuluş
hâlis : içten, samimi
harekât : hareketler, davranışlar
hayır : iyilik, sevaplı amel
hevesât : gelip geçici arzu ve istekler
hevesât-ı nefsâniye : nefsin gelip geçici olan arzu ve istekleri
hikmet : herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması
ittiham : suçlama
levha-i hikmet : faydalı bilgi tablosu
Mele-i Âlâ : en yüce mertebe
meşakkatli : sıkıntılı, zor
mu’cize : Allah’ın izniyle peygamberler tarafından ortaya konulup bir benzerini yapmakta başkalarını aciz ve hayrette bırakan olağanüstü hâl ve hareketler
murad : istenen, dilenen
musibet : belâ, sıkıntı
muvaffak : başarılı olma, erişme
muvafık : uygun
mükellef : yükümlü
ömr-ü galibî : çoğunlukla yaşanılan ömür süresi
ömr-ü saadet : mutlulukla geçen ömür, Peygamberimizin altmış üç yıl olan saadetli ömrü
Resul-i Ekrem : Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.)
sahih : sağlam, sağlıklı
sûizan : kötü zannetme
suret : biçim, şekil
şer’an : şeriata göre
şeref : yücelik, büyüklük
şöhretperest : şöhret düşkünü
tâbi olma : uyma
tâlik etme : bir yere asma
vehim : kuruntu, zan
vezaif-i nübüvvet : peygamberlik görevleri
ziyade : çok, fazla