Peygamberimiz'e (s.a.v.) yapılmak istenen suikast planı nasıl sonuçsuz kalmıştır?
Kureyş müşrikleri Resûl-i Ekrem Efendimizin (sav) vücudunu ortadan kaldırmak için kat'î karar almışlardı ve bunun için faâliyetlerini sürdürüyorlardı. Bu sırada Cenâb-ı Hak, Sevgili Resûlüne hicret emrini verdi.
Peygamber Efendimiz (sav), Hz. Ebû Bekir (ra)'in evine her gün sabah veya akşam vakitlerinde uğrardı. Fakat, hicret emrini aldığı gün, öğle vakti sıcağında, âdeti olmadığı bir saatte başını sararak Hz. Ebû Bekir (ra)'in evine vardı. Efendimizin (sav) geldiği haber verilince Hz. Ebû Bekir (ra) şaşırdı ve "Vallahi, Resûlullah bu saatte hiç gelmezdi. Bu gelişinde mutlaka bir iş var." diye konuştu.
Sonra Efendimizi (sav) içeri alıp minderinin üzerine oturttu ve "Anam, babam sana fedâ olsun, Yâ Resûlallah, ne haber var?" diye sordu.Peygamber Efendimiz (sav), "Yüce Allah, bana Mekke'den çıkmaya ve Medine'ye hicret etmeye izin verdi." buyurdu.
Hz. Ebû Bekir (ra) merakla, "Senin refakatınla şereflenecek miyim, yâ Resûlallah?" diye sordu.
Peygamber Efendimiz (sav), "Evet!.." deyince gönlüne sürûr, gözlerine sevinç göz yaşları doldu.
Hz. Aişe (ra) bu ânı şöyle anlatır:
"O güne kadar, bir insanın sevincinden böylesine ağladığını görmemiştim."1
Resûl-i Ekrem (sav) ve Hz. Ebû Bekir (ra), Medine'ye kadar kendilerine kılavuzluk etmek üzere, henüz müşrik, fakat güvenilir, sözünde durmasıyla tanınmış biri olan Abdullah bin Ureykit'le anlaştılar. İki binit devesini kendisine teslim ettiler. Üç gün sonra Sevr Dağı eteğinde buluşmak üzere sözleştiler.
Bundan sonra Peygamber Efendimiz (sav), Hz. Ebû Bekir (ra)'in yanından ayrılarak Hâne-i Saadetine döndü.2
Hz. Cebrâil (as)'in İhbârı
Bu sırada vahiy meleği Cebrâil (a.s.) gelip Peygamber Efendimize (sav) müşriklerin kararını bildirdi ve başvuracağı tedbiri de şöyle açıkladı:
"Şimdiye kadar yattığın yatağında, bu gece yatma!"
Bunun üzerine Resûl-i Kibriyâ Efendimiz (sav), Hz. Ali (ra)'yi çağırdı ve
"Yatağımda bu gece yat uyu! Şu yeşil, geniş aba hırkamı da üzerine ört! Korkma! Sana hiç bir zarar erişmeyecektir." dedi.
Ayrıca Hz. Ali (ra)'ye, kendisine teslim edilen emânetleri sahiplerine verinceye kadar da Mekke'de kalmasını emretti.
Mekkeliler, "Muhammedü'l-Emîn" lâkabını verdikleri Peygamber Efendimize (sav) son derece güvenirler ve en kıymetli eşyalarını, saklayamamaktan korktukları için ona teslim ederlerdi. Kureyş ileri gelenlerinin, hakkında ölüm kararı aldıkları sırada da kendilerinde emanet olarak bir çok kıymetli eşya vardı. Ama o, bu karara rağmen, emânetlerin sahiplerine verilmesini Hz. Ali (ra)'ye emretmekle bir kere daha büyüklüğünü ve emânete sadakatını ortaya koyuyordu.
Peygamberimiz (s.a.v.)’in Evinin Kuşatılması
Plân gereği her kabileden seçilmiş eli kılıçlı iki yüze yakın müşrik, gecenin üçte biri geçince, Resûl-i Kibriyâ Efendimizin (sav) evinin önünde toplandılar. İçlerinde Ebû Cehil, Ebû Leheb ve Ümeyye bin Halef gibi azılıları ve elebaşıları da vardı. Katiller, gecenin geçmesini, aydınlığın etrafı sarmasını ve Fahr-i Âlem'in evinden çıkmasını bekliyorlardı. Zira, âdetlerine göre, bir adamı evinin içinde katletmek korkaklığın en âdisi sayılırdı.
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz (sav), eli kılıçlı katillerin Hâne-i Sâadetinin etrafını sardıkları sırada evinden çıktı. Yerden aldığı bir avuç toprağı başlarına attı ve "Yasîn Sûresi"nin ilk sekiz âyetini okudu. İçlerinden hiç biri onu görmedi, çıkıp gitti.
Bir müddet sonra yanlarına bir hemşehrileri uğradı:
"Burada ne bekleyip duruyorsunuz?" diye sordu.
"Muhammed'i bekliyoruz." dediklerinde, "Muhammed, sizin başınıza toprak saçıp ve içinizden çıkıp gideli hayli vakit olmuş. Hele bir kere üstünüze başınıza bakınız." diyerek gözü dönmüş katillerle âdeta alay etti. Birbirlerine baktılar. Üzerlerinin toz toprak içinde kalmış olduğunu gördüler. Şaşırıp kaldılar. Derhal Hane-i Sâadetin içerisine baktılar. İçerde birinin abaya sarınıp bürünerek yattığını görünce, "İşte, Muhammed yatıyor." diyerek beklemeye devam ettiler. Tâ ortalık ağarıncaya kadar.
Sabahleyin Resûl-i Kibriyâ Efendimiz (sav) yerine Hz. Ali (ra)'nin yataktan doğrulup kalktığını görünce, bütün bütün şaşırdılar ve "Vallahi, bize söylenen doğru imiş." dediler.
Sonra da Hz. Ali (ra)'ye, "Muhammed nerede?" diye sordular. Hz. Ali (ra), "Bilmem!.." deyince hayrette kalıp ne yapacaklarını şaşırdılar.
Cenâb-ı Hak, bu münâsebetle indirdiği âyet-i celîlede şöyle buyurdu:
"Hani kâfirler, bir zaman seni yakalamak, öldürmek ve yurdundan çıkarmak için bir tuzak kurmaya kalkmışlardı. Onlar tuzak kurar, Allah da tuzaklarını başlarına geçirir. Allah, hileyi hile ile cezalandıranların en hayırlısıdır."3
Dipnotlar:
1. Sîre, 2/128-129
2. A.g.e., 2/128-129; Tabakât, 1/227-228; Buhari, 2/332, Taberî, 2/245; Uyunu'l-Eser, 1/181
3. Enfâl Sûresi, 30.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.