Cemil TOKPINAR
Peygamberimizin (a.s.m.) arkasında namaz kıldım
Peygamberimizin (a.s.m.) arkasında namaz kıldım
Namaz kahramanlarından gelen mesajlar...
Namazla ilgili o kadar çok hatıram var ki! Hepsi bana “Namazı daha dikkatli kıl! Artık uyan! Ahmaklık yapma!” diyorlar. Buna rağ¬men maalesef benim gibi biri, cahil birçok kişinin yaptığı gibi, bin dereden su getirip, kendini kandırarak, namazı hakkıyla kılamıyor, gerçek huşuu bulamıyor.
Ben Ukrayna’da yaşıyorum. Malum burada ezan sesinden de yoksunuz. Gerçi Türkiye’de yaşarken çok mu koşuyorduk camiye ezanı duyunca? O da başka bir mesele.
Her akşam eve gittiğimde dört yaşlarında ikiz oğullarım ve iki yaşındaki kızım kapıya hücum edip, büyük bir sevinçle beni içeri çekerler. Ardından biri seccadeyi getirir. Küçük kızım babaannesinin hatıra bıraktığı o mis kokan namaz başörtüsünü başına dolar, hep beraber çocuksu bir edayla:
– Baba haydi, Allah diyelim, âmin yapalım, derler.
Daha ben üstümdekileri çıkartmadan hemen oracıkta namaz kılmaya başlarız. Anneleri Ukraynalı, yeni Müslüman oldu.
Çevremizden, televizyondan ya da yakınlarından örnek alacakları hiç kimse yokken, bu masum bebelerin gönlüne namaz sevgisini kim kazıdı?
İnanın, bu sorunun cevabını ben veremiyorum. Nereden öğrendiklerini bilmiyorum.
Beni çok duygulandıran, âdeta titreten bir namaz hatıram daha var.
Amerika’da New York’ta, bir Türk camii vardır. Yıllar evvel, uzun bir aramadan sonra, Cuma namazı için o camiye gittim. Aklımda hep şu vardı: Burası İslam ülkesi değil, insanlar belki de Cuma namazı için yeterli sayıyı bulamayabilir.
Sokaktaki insanların günlük yaşantılarında ve iş hayatlarında İslam’ın neredeyse “i”sini bile mumla aradığı New York’ta, Cuma’dan kaytarabileceğimi sanmıştım.
Neyse… Bu düşüncelerle camiye geldim ve Cuma’nın sünnetini kıldım. Derken hutbeyi dinledik ve farza kalktık. Ben imam efendinin arkasında, ikinci sırada saf tutmuştum. Birinci rekâta kadar her şey normaldi. Secdeden ikinci rekâta kalktığımda, etrafımdakileri hayalî bir şekilde görebiliyordum. Sanki bir sis bulutu arkasındaydılar. Sonra önüme baktığımda, Kâbe-i Şerifi gördüm. Namazı Resulullah (a.s.m.) kıldırıyormuş. Ben en arka safta olduğumu fark ettim. İleri gitmek istiyordum, ancak namazda olduğum için hareket etmemem gerekiyordu.
Sonra olayın ciddiyeti içimi doldurdu. Boğazım düğümlendi, hareket edemiyordum. Heyecandan burnumdan ve ağzımdan akan sularla, gözlerimden dolu dolu akan yaşlarla, ayakta iki büklüm çakıldığımı hatırlıyorum. Az sonra bayılmış olmalıyım ki sonrasını hatırlamıyorum. Kendime geldiğimde namaz bitmişti. Herkes başıma toplanmıştı. Beni yere yatırmışlar ve yüzümü gözümü temizliyorlardı.
Sonra düşündüm: Demek ki biz dünyanın neresinde namaz kılarsak kılalım, aslında bütün ümmete imam olan Sevgili Peygamberimize (a.s.m.) tabi oluyoruz. Bundan daha büyük bir nimet ve şeref olabilir mi?
Namazı terk ettiğimizde ise, onun imamlığını ve ona cemaat olmayı terk ediyoruz. Allah bizi böyle bir hatadan korusun.
(M. Yasin Umur)
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.