Misafir Kalem
Allah’a yakın olmak
Bediüzzaman, Marifet-i Sâni yani Yaratıcıyı bilip tanıma için, “Arş-ı Kemalat” yani kemalatın zirvesi der. Bu demektir ki insan, Yaratıcısı ve Sanatkârı olan Zatı ne kadar tanırsa o kadar Kemalat kazanır ve o kadar mükemmel olur. Bu nedenle O’nu bize tanıtan en küçük şey aslında çok büyük ve yine tek bir kelime bir ummandır. Yine bu sebepledir ki gerçek ilim insanın Yaratıcısını insana tanıtan ilimdir.
Muhakemat denilen zirve ve zor eserinde Bediüzzaman aslında yazılacak bir tefsirin esaslarını belir-lemiş ve ulemanın istifadesine sunmuştur. “Tefsir Mukaddemesi” olarak nitelendirdiği bu eserde, bir önsözün kitabın mahiyetinin özeti olması hasebiyle, tefsir ilminin tüm inceliklerini ve esaslarını zik-retmektedir.
Bir sözün muhtelif ve iç içe manaları hedef alması ve bu manaların tümüne işaret etmesi şüphesiz ki bu sözü mükemmel yapar. Yine şu da bir gerçektir ki kelimeler gibi resim ve işaretler de insanların duygu ve düşüncelerini ifade etmektedir. İşte iç içe geçmiş tasvirlerden oluşmuş bir resimde konula-cak bir nokta biri için ağız, diğeri için kulak beriki için burun olacaktır. İşte konulan tek bir nokta farklı bakış açılarınca farklı manalar yüklenerek karşımıza çıkabilmektedir. Esas itibariyle bu manaların hepsi zatında yanlış olmamak şartıyla doğrudur.
Aynı şey söylenen bir sözde de geçerli olmaktadır. Bu açıdan bakıldığında kelamlar içinde Kelam-ı İlahi mutlak üstünlük sağlamakta ve eşsiz olmaktadır. Kur’an ayetlerinin her birinin diğer ayetlere merkez olması hasebiyle her bir ayet açısından farklı manalar ortaya çıkabilmektedir. Yine farklı bakış açıları ile farklı manalar Kur’an’dan anlaşılmakta ve bu manaların hepsi HAK olmaktadır.
Kur’an’ın temel maksadı dört olduğu gibi her bir ayette bu mana itibariyle, Kur’an hedefi olan Tevhid, Haşir, Nübüvvet ve İbadetle Adalet hedeflerine veya en az birisine bakmakta ve bu hedefleri ders vermektedir. Temel referansı Kur’an olan Hadis de, bu temel hedefleri öğretme gayesi etrafında şekil-lenmiştir. Bu nedenle bir Hadis ile ilgili olarak getirilen yorumlar Kur’an ve Hadisin temel ilkelerine aykırı olmamak kaydıyla doğrudur ve haktır. Ama özellikle Hadisin yorumlanmasında ve anlaşılmasın-da temel gayelere ulaşmayı hedef alan yorum ve tanımlamalar ve hassaten Arş-ı Kemalat olan mari-fet-i Sâni’ye vasıl eden yorumlar daha güzel ve daha doğrudur. Nübüvvetin gayesine daha uygundur.
Mesnevi-i Nuriye’de zikredildiği gibi Arz nasıl ki Kainatın kalbidir aynen öyle de toprak unsuru da arzın kalbi hükmündedir. Bu nedenledir ki Kur’an-ı Kerim muhtelif ayetleri ile dikkatleri yerin diriltilmesi ile toprağa yöneltmektedir. Tevazu ve mahviyet gibi temel maksat olan Marifet ve Muhabbet-i Sâni’ye ulaştıran en kısa yol da topraktan geçmektedir. Belki toprak en yüksek semavattan daha fazla Halık-ı Kainata yakındır. Zira toprak halife olarak yaratılan insanın yaşaması için en uygun yer olduğu gibi Cenab-ı Hakkın Hayy ve Kayyum isimlerinin tecellisine en uygun yerdir. Ve Rububiyetin tecellisi açı-sından tüm kainattan daha fazla hisseye sahiptir. Buna örnek olması için bahar mevsiminde elimize aldığımız bir parça toprak veya kaldırdığımız bir taşın altındaki hayata bakmak yeterli olacaktır.
Katı bir şeyin aynası ne kadar parlak olursa o kadar o cismi net gösterdiği malumdur. Yine cisimler nuranileştikçe ona ayna olacak olanın katılaşması onun tüm vasıfları ile görünmesini sağlayacaktır. Mesela yarı nurani olan Güneşimizi bir aynada veya suda şekliyle ve ışığıyla görmek mümkündür. Ama onu tüm vasıfları ve renkleri ile anlamak ve tanımak için tüm çiçekleri ile toprağa ihtiyacımız vardır. Yine aynı şekilde Yaratıcımızı bütün isim ve sıfatları ile tanımanın en kısa yolu toprak unsuruna ve onun üzerinde yaratılanlara tecelli eden isim ve sıfatlarını müşahede etmekle olacaktır. Burada tecelli eden isim ve sıfatlar o kadar yoğundur ki tüm kâinata denk veya daha fazladır. Bu nedenledir ki yer-yüzü bu küçüklüğüyle beraber Kâinata denk tutulmaktadır. Yine bu sebepledir ki Resul-i Ekrem (ASM) “KULUN RABBİNE EN YAKIN OLDUĞU VAKİT SECDE HALİDİR” buyurmuştur. Bu şekilde Rabbine karşı acz ve fakrını hisseden insan manen yükselmektedir. Zira Rabbine karşı secde etmekle hayatının de-vamı ve kemale ermesi için gerekli olan her şeyi veren ve her türlü engelin ortadan kalkmasını sağla-yanın huzurunda eğilmekte ve tüm ihtiyaçlarını karşılayanın kim olduğunu fiiliyle ilan etmiş olmakta-dır.
Bu Hadise maddi gerçeklik noktasından bakıldığında da Rabbimizin isim ve sıfatlarının en yoğun şekil-de tecelli ettiği makam olan toprağa insanın en yakın olduğu an gerçek anlamda da secde anıdır.
Marifet manasında ilmi bize kazandırabilecek Risale-i Nur gibi eserleri bize ihsan eden Allah’a sonsuz hamd olsun. (D.Ö)
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.