PKK ve Hizbullah Said Nursi'yle uyuşmaz!
Doç. Ahmet Yıldız, PKK'nın ve Hizbullah'ın Said Nursi'ye referanslarda bulunduğunu söyledi ve uyardı
Risale Haber-Haber Merkezi
Siyaset bilimci Doç. Dr. Ahmet Yıldız, PKK'nın ve Hizbullah'ın Said Nursi'ye referanslarda bulunduğunu ancak içerdikleri şiddet unsuru nedeniyle Said Nursi ile doku uyuşmazlığı yaşanacağını söyledi.
HİÇBİR KİŞİ VEYA KURUM İSLAMI TEMSİL EDEMEZ
Star gazetesinin Açık Görüş bölümünde yayınlanan yazıda hiçbir kişi ya da kurumun İslam’ı temsil etme iddiasında bulunamayacağına, kendi anlama biçimi ile dinin zaruriyatını özdeş kılamayacağına vurgu yapan Yıldız, "Müslüman’ sıfatını ‘dindar’ sıfatı yerine kullanmak da aynı zihni sapmanın ürünüdür. İslam fıkıh ekollerinin kurucu imamları insanları kendi içtihatlarını benimsemeye davet etmemişler, dahası kendi içtihatlarının mutlak doğruluğu iddiasını hiçbir zaman ileri sürmemişlerdir. Dinin nazariyat alanı hakikatin çok yüzlü olduğu bir alandır. Hizbullah adı bu çokluğu teke indiren bir yaklaşımdır" dedi.
İslam'ın şiddetle temsil edilemeyeceğini ifade eden Yıldız, "İslam gayrimeşru araçlarla tebliğ ve temsil edilemez. Cihat şiddet değil, İlahi rızanın tahsilini hedefleyen çabaların bütünüdür. Bütün âlemlere rahmet olan ve insanlık ölçeğinde barış ve adaleti ‘Kızılelma’ olarak gösteren İslamiyet’in biçare ellerde kıymetsizleştirilmesi hazin bir durumdur" şeklinde yazdı.
AÇIKLIK VE HESAP VEREBİLİRLİK İLKESİ
Hizbullah'ın "geçmişindeki şiddet mirasıyla halleşmek zorunda" olduğuna dikkat çeken Yıldız, "Şiddetten metot olarak vazgeçmedikçe ve bunun muhasebesini gerçekleştirmedikçe, Hizbullah’ın geniş Müslüman toplum içinde meşruiyet kazanması mümkün değildir. İslam duyarlı grupların, “kol kırılır yen içinde” anlayışından vazgeçmesi, açıklık ve hesap verebilirlik ilkelerini benimsemesi, (sadece Allah’a karşı değil beraber yaşadıkları insanlara karşı da) kendi içlerindeki yanlışların büyümesini ve süreklileşmesini engeller; sağlıklı bir istişare ortamına hayat verir" dedi.
PKK'nın ve Hizbullah'ın da Bediüzzaman Said Nursi'ye referanslarda bulunduğunu belirten Yıldız, Said Nursi'nin bir mücadele aracı olarak şiddeti reddettiğini, modern dünyadaki cihadı, ‘manevi cihat’ esasına oturttuğunu söyledi.
SAİD NURSİ'NİN MÜCADELESİ ŞİDDETİN REDDİNE DAYANIR
Şiddet içeren guruplar ile Said Nursi arasında doku uyuşmazlığı olacağının altını çizen Doç. Dr. Ahmet Yıldız, yazısını şöyle sürdürdü:
"Yeni Hizbullah ve Said Nursi: Said Nursi, Kemalizmin demonlaştırdığı, Cumhuriyet dönemi İslam fikriyat ve aksiyonunun en önemli şahsiyetidir. Bu yüzden Kürt milliyetçi hareketi ve PKK, Kürt ulusal bilincinin inşa aracı olarak tarihi kullanırken Said Nursi’yi de yeniden ‘icat etmiş’ ve onu Kürt ulusal bilincinin öncü şahsiyetlerinden biri olarak sunmaya çalışmıştır. Benzer şekilde, Hizbullah eğilimli gruplar da Said Nursi’ye referansta bulunmakta, kitlesel vaaz ve tebliğ temaları Risalelerle temellendirilmektedir. Mücadelesi, bir mücadele aracı olarak şiddetin reddine dayanan, modern dünyadaki cihadı, ‘manevi cihat’ esasına oturtan, daha 1910’larda “din nokta-i nazarından medenilere galebe çalmak ikna iledir, söz dinlemeyen vahşiler gibi icbar ile değildir” diyen, 1913 Şeyh Selim ve 1925 Şeyh Said ayaklanmalarına bu yüzden muhalefet eden, “nur ve topuz”un bir araya gelemeyeceğini, geldiğinde topuzun nurun etkisini ortadan kaldıracağını söyleyerek, hem şiddeti hem de siyaseti dini tebliğin bir aracı olarak reddeden Said Nursi ile Kürdi İslam’ın taşıyıcılığına soyunan bu hareket arasında doku uyuşmazlığı bulunduğu açıktır.
SAİD NURSİ İLE KURULAN İLİŞKİ SAMİMİ İSE
"Bununla birlikte, Said Nursi’nin Müslümanların cemaat halinde hareket etmelerini vurgulayan ve yan yana dört tane birin 1111 gücünde olduğunu ifade eden güçlü kardeşlik metaforunun, Hizbullah’ın yayın organlarında sıklıkla kullanıldığı söylenebilir. Risale ile kurulan ilişki, hem dindar, hem de seküler Kürtlerin ortak simgelerinden biri üzerinden toplumsallaşmayı sağlamak açısından son derece fonksiyoneldir. Eğer Said Nursi ve Risaleleri ile kurulan ilişki, samimi bir ilişki ise, bu hareketin mensupları bir tutarlılık sorgulamasıyla karşı karşıyadır. Şiddet topuzunu bırakmadan ve onun mirasıyla hesaplaşmadan, sadece İslami hamiyeti esas alan, Kürtlüğü de bunun bir cüzü olarak önemseyen fakat milli hamiyetin dini hamiyetin yerine ikame edilmesini reddeden “Seyda-ye Mele Bediuzzaman”la, Kürtlük hamiyetine dayalı bir İslam anlayışını nasıl imtizaç ettirebilirsiniz?