Mehmet Yusuf Çağlıyan

Mehmet Yusuf Çağlıyan

Psikolojik ve Toplumsal Açıdan Benlik (3)

“Ey insanlar! Muhakkak ki Biz, sizi bir erkek ve kadından yarattık. Ve sizi kavimler ve kabileler kıldık ki, birbirinizi tanıyasınız. Muhakkak ki Allah’ın indinde en kerim olanınız (şerefli, üstün olanınız), (ırk yada soy olarak değil)en çok takva sahibi olanınızdır. Muhakkak ki Allah en iyi bilen ve haberdar olandır. “ ( Hucurat/13)

Ayet-i Celile’nin buyurduğu gibi soy ve ırka mensubiyetin bir yönüyle ene’nin diğer insanlara ve milletlere üstünlüğü yoktur. Herkesi kendi konumunda kabul etmek ve doğuştan getirdiği hakları ne ise kayıtsız, şartsız, koşulsuz kullanmasına ve yaşamasına imkan sağlamak gerekir. Bu lütuf değil ve asla böyle düşünülmemelidir.

Bunun yanında mana köklerimiz ve değerlerimizde mevcut olan fakat ene’nin kökü zakkum ağacı çekirdeği hükmünde olan menfi milletçiliğin etkisiyle kaybettiğimiz bu mana ve değerlerimiz toplum için ab-ı hayat hükmündedir.

Eskiden medreselerde ve camilerde ilk defa dini bilgileri alsın diye gönderilen çocuklara öğretilen hangi millettensin sorusuna cevap, Hanif olan İbrahim’in(as) milletindenim olurdu. (Al-i İmran 3/95)

Bu öğreti bireyin bilinçaltına şu mesajı yolluyordu, küfür ve şirkten arınmış, Hakka ve Tevhide yönelmiş, buna göre yaşayan insanlarla aynı milletin efradıyım. Bu değerler ve hakikatler manzumesi etrafında bir araya gelen, Tehvid endeksli yaşayan ve yaşamını buna göre düzenleyen birey ve toplum huzur ve güven içerisinde olacak, insan fıtratında derç edilmiş nurani Tuba ağacının çekirdeği hükmünde olan ene toplumsal özellik kazanarak asli vazifesine ulaşaktı.

Toplumların ve insanın buna ulaşması için Allah, Peygamberlik Silsilesinin son temsilcisi Hatem-ül Enbiya, insanoğlunun medarı iftiharı, nev-i beşerin en şereflisi olan Resul-i Ekremi(sav) bu vazifeyle görevlendirmiş, O’ nunla(sav) bireye ve Topluma iyilikler manzumesini, adaleti, özgürlüğü, bireysel hakları, eşitliği öğretmiş, huzur ve güvenin yolunu göstererek, Efendimizi (sav) bütün insanlara Muallim ve Rehber yapmıştır.

Bütün bu hakikatlerden uzaklaştırılan Ümmet, birkaç asırdan beri kendisine gelemediği gibi, türlü türlü bela ve sıkıntılara maruz kalmış ve kalmaya da devam etmektedir. Huzur ve güven adeta bir çok Müslüman coğrafyayı terk etmiş, artık uğramaz olmuştur. Irz payimal olmuş, yaşam hakları ellerinden alınmış, yaşıyorlarsa vatansız, yurtsuz bırakılmış olan bu insanlar ümitsizce, huzur ve güven içinde yaşamak için büyük çaba içerisine girmişleridir. Heyhat ki bu çabaları onları daha farklı sıkıntılarla yüz yüze bırakmıştır. (Suriye, Filistin, Miammar, Somali ve diğerleri)

Bütün bunların yanın da Anadoluda yaşayan Müslümanlar olarak aramızdaki sorunlarımızı bir an önce gidermeli, milletçe Bediüzzaman Hazretlerinin sesine kulak vermeliyiz; “ Ey ehl-i Kur'ân olan şu vatanın evlâtları! Altı yüz sene değil, belki Abbasîler zamanından beri, bin senedir Kur'ân-ı Hakîmin bayraktarı olarak bütün cihana karşı meydan okuyup Kur'ân'ı ilân etmişsiniz. Milliyetinizi Kur'ân'a ve İslâmiyete kale yaptınız. Bütün dünyayı susturdunuz, müthiş tehâcümâtı def ettiniz. Tâ "Allah öyle bir topluluk getirecektir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı sever. Onlar mü'minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı izzet sahibidirler ve Allah yolunda cihad ederler. "( Mâide Sûresi 5/54) âyetine güzel bir mâsadak oldunuz. Şimdi Avrupa'nın ve frenk-meşrep münafıkların desiselerine uyup şu âyetin evvelindeki hitaba mâsadak olmaktan çekinmelisiniz ve korkmalısınız. “(Mektubat, 26) Sıkıntılar ve dertler belli ama bizim elimizde bu sıkıntılara ve dertlere derman olacak hakikatler ve çözüm yollarıda mevcut…. Selam ve Dua ile

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum