Rabbim! Bizimle bu fâsıklar topluluğunun arasını ayır!
Ayet meali
Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Mâide Sûresi 22-26. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
22-(Onlar:) “Ey Mûsâ! Şüphe yok ki orada zorbalar topluluğu vardır. Bu yüzden doğrusu biz, (onlar) oradan çıkmadıkları müddetçe oraya aslâ girmeyiz! Fakat oradan çıkarlarsa, gerçekten biz de (oraya) girecek kimseleriz” dediler.
23-(Allah’tan) korkanlardan, Allah’ın kendilerine ni‘met verdiği (emre uymayı nasîb ettiği) iki adam (Yûşa‘ ile Kâleb) şöyle dedi: “Onların üzerine (şehrin) kapı(sın)dan girin! İşte oraya bir girdiniz mi, artık şübhesiz siz galib kimselersinizdir; artık (gerçekten) mü’minler iseniz, o hâlde ancak Allah’a tevekkül edin!”(1)
24-(İsrâiloğulları:) “Ey Mûsâ! Doğrusu biz, (onlar) orada bulundukları müddetçe, oraya ebedî olarak aslâ girmeyiz; onun için sen, Rabbinle git, artık (onlarla) ikiniz savaşın, doğrusu biz (onlarla harb etmektense) burada (bu Tih Sahrâsında) oturacak olan kimseleriz” dediler.
25-(Mûsâ:) “Rabbim! Şüphe yok ki ben, kendimden ve kardeşimden başkasına sâhib olamıyorum; bu sebeble bizimle bu fâsıklar topluluğunun arasını ayır!” dedi.
26-(Allah:) “Artık şübhesiz orası (arz-ı mukaddes) onlara kırk yıl haram kılınmıştır.(2) O yerde (Tih çölünde) şaşkın şaşkın dolaşacaklardır, bu yüzden o fâsıklar topluluğuna üzülme!” buyurdu.(3)
(1)“Îman tevhîdi (Allah u Teâlâ’yı bir olarak kabûl etmeyi), tevhid teslîmi, teslim tevekkülü (Allah’a güvenerek işin sonunu O’na bırakmayı), tevekkül saâdet-i dâreyni iktizâ eder (iki cihan saâdetini gerektirir). Fakat yanlış anlama! Tevekkül, esbâbı (sebebleri) bütün bütün reddetmek değildir. Belki esbâbı, dest-i kudretin (Allah u Teâlâ’nın kudretinin) perdesi bilip riâyet ederek esbâba teşebbüs ise, bir nevi‘ duâ-yı fiilî telakkī ederek, müsebbebâtı (sebeble meydana gelenleri) yalnız Cenâb-ı Hakk’tan istemek ve netîceleri ondan bilmek ve O’na minnetdâr olmaktan ibârettir.” (Sözler, 23. Söz, 104)
(2)Bu kırk yılın sonunda, Mûsâ (as)’ın yerine geçen Yûşa‘ (as), Filistin’i fethetmiştir. (Celâleyn Şerhi, c. 2, 207)
(3)“Herkes her vakit bütün Kur’ân’ı okumağa muktedir olamaz. Fakat bir sûreye gāliben (çoklukla) muktedir olur. Onun için en mühim makāsıd-ı Kur’âniye (Kur’ânî gāyeler) ekser uzun sûrelerde derc edilerek (yerleştirilerek) her bir sûre, bir küçük Kur’ân hükmüne geçmiş. Demek hiçkimseyi mahrûm etmemek için tevhid ve haşir ve Kıssa-i Mûsâ gibi bazı maksadlar tekrâr edilmiş.” (Zülfikār, 19. Mektûb, 101)