Rablerine tevekkül edenler üzerinde şeytanın bir hâkimiyeti yoktur!
Ayet meali
Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Nahl Sûresi 98-102. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
98, 99-Artık Kur’ân okuyacağın zaman, kovulmuş şeytandan hemen Allah’a sığın!(*) Şu şüphesiz ki îmân edenler ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) bir hâkimiyeti yoktur!
100-O’nun hâkimiyeti, ancak onu dost edinenler ve O’na (Allah’a) ortak koşanlar üzerindedir.
101-Bir âyetin yerine (onun hükmünü kaldıran) başka bir âyet getirdiğimiz zaman, ki Allah ne indirdiğini daha iyi bilendir, (kâfirler:) “Sen ancak bir iftirâcısın!” derler. Hayır! Onların çoğu bilmiyorlar.
102-De ki: “Îmân edenlere sebât vermek için ve Müslümanlara bir hidâyet ve bir müjde olmak üzere onu (o Kur’ân’ı), Rûhü’l-Kudüs (Cebrâîl) Rabbin tarafından hak ile indirdi.”(**)
(*) Bu sığınma, [Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım!] ma‘nâsına gelen اَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّج۪يمِ demekle olur. (Celâleyn Şerhi, c. 4, 268)
(**) “Kur’ân, bu dünyada öyle nûrânî (nûrlu) ve saâdetli ve hakīkatli bir sûrette bir tebdîl-i hayât-ı ictimâiye ile (cem‘iyet hayâtını değiştirmekle) berâber, insanların hem nefislerinde, hem kalblerinde, hem ruhlarında, hem akıllarında, hem hayât-ı şahsiyelerinde (kendi hayatlarında), hem hayât-ı ictimâiyelerinde, hem hayât-ı siyâsiyelerinde öyle bir inkılâb (değişiklik) yapmış ve idâme etmiş (devâm ettirmiş) ve idâre etmiş ki, on dört asır müddetinde, her dakīkada, altı bin altı yüz altmış altı âyetleri, kemâl-i ihtiramla (tam bir hürmetle), hiç olmazsa yüz milyondan ziyâde insanların dilleriyle okunuyor ve insanları terbiye ve nefislerini tezkiye (arındırıyor) ve kalblerini tasfiye ediyor (temizliyor). Ruhlara inkişaf ve terakkī (ma‘nevî gelişme ve yükselme) ve akıllara istikāmet ve nûr ve hayâta hayat ve saâdet veriyor.” (Şuâ‘lar, 7. Şuâ‘, 124)