Risale-i Nur, bir onarım ve inşa hareketidir, parolası ise şevktir

Risale-i Nur Projeksiyonları-12

56- Risale-i Nur, bir tamiratçı görevini görmektedir. Bir onarım ve inşa hareketidir. "Bin yıldır rahnelenenkalb-i umumiyi tamir eden"(Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 45)bir misyon üstlenmiştir.

Risale-i Nur, müspet hareketi esas aldığından yapıcıdır ve müşfik yaklaşımı ile yakınlaştırıcı ve birleştiricidir. Bütün bu hallerin sonucu için onarıcı, toparlayıcı, yaraları sarıcı özellikler taşımaktadır.

Öncelikle, menfi harekete ve tahrip edici yaklaşım ve üsluba müsaade etmez. Çünkü, iman zaafiyetinin doğurduğu neticeler üzerinden bakıldığında, iman takviyesi ve "kuvvetli bir iman-ı tahkiki dersi"(Kastamonu Lahikası, 19) almadan kulluğa ve ibadete gidecek bir ameli beklemek istenen neticeyi almak için yeterli değildir.

"Helaket ve felaket asrı"nın(Sünuhat, 34) sarsıcı "inkar-ı uluhiyet" ve "şeriat-ı Muhammediyeyi tağyir"(Mektubat, 90) üzerinden son yüzyılı fesada veren insanlık ve İslam aleminin deccal ruhu karşısında ancak sarsılmaz bir imanla durulabilir.

İnsanların günahlarını azaltacak ve onları imansızlık ateşinden kurtaracak olan bir itfaiye eri telaşı ve hassasiyeti ile "o yangını söndürmeye,imanımı kurtarmaya koşuyorum(Tarihçe-i Hayat, 784)diyen Bediüzzaman’ınızdırabı ile hareket etmek gerekiyor.

"Yara yapmadan tedavi" metodu, Risale’nin çok önemli bir tebliğ ve hizmet hususiyetidir. "Bâtılı iyice tasvir etmek sâfi zihinleri idlâldir."(Tarihçe-i Hayat, 853)kuralına uygun olarak zihni yanlış ve dalalete sürükleyici bilgilere ve anlatımlara götürmeden ve bulandırmadan saf ve safi hakikati sunmak gerekiyor.

Böylece hakiki bir duygu ve düşünce onarımı söz konusu olur. İrade ve zihin ile başlayan inkişaf ve gelişme, hislerin tekamülü ve terfisi ile birlikte latif bir hal alır ve "latife-i rabbaniye"(Hutbe-i Şamiye, 76) mertebesine ulaşır.

Çağın salgın ve saldırgan toplu günahları karşısında savunmasız bırakılan ve "sefahet-i mutlaka “medeniyet” ismi vermekle"(Tarihçe-i Hayat, 615) bozulan insanları, ancak kolektif bir şuur ve ortak bir amel ve ubudiyet kuvvetiyle püskürtmek mümkün.

Kolektif sevaplarla, ancak toplu günahlar karşısında cephe kazanılabilir. İşte bu onarıcı ve birlikte hareket ederek cemaat ruhu ile elde edilen hareketi Bediüzzaman "İştirak-i amal-i uhreviye"(Kastamonu Lahikası, 65) olarak tarif etmektedir.

Bilhassa gençlerin, imansızlık karşısında “İçinde evlâdım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye, imanımı kurtarmaya koşuyorum. Yolda biri beni kösteklemek istemiş de ayağım ona çarpmış; ne ehemmiyeti var?”(Tarihçe-i Hayat, 784)feryadında karşılık bulan onarıcı ve kuşatıcı bir iman müdafaası var.

"Bizim vazifemiz tahrip değil tamirdir."(Kastamonu Lahikası, 52) Buna göre değişim, gelişim ve beklenen sonuçlar ve talep edilen gelecek tasavvuru, hep sabır ve teenni ile dokunarak iman atlasında ibrişimler oluşturacaktır.

57-Risale-i Nur, "şevk-i mutlak"(Mektubat, 510) parolası ile hareketini ve hizmetini ümit ve zafer içinde, şükür ve şevk ile sürdürür. Acz ve fakr içinde daima şevk verir.

Ümitsizlik kanserine karşı beyin hücrelerini "el emel"(Hutbe-i Şamiye, 12) ile diri ve canlı tutar. "Allah'ın rahmetinden ümit kesilmez"(Mektubat, 458) ilahi fermanına göre hayatını tanzim edecek teşebbüs, gayret vefedakarlık içinde ittifak alanlarını ihlasla açar.

Risale-i Nur’un en mühim vasfı, istikbal okumalarıdır. Geleceğe dair olmasıdır. Merakları tatmin etmesidir.

Gelecek ve ümit bir araya geldiği zaman bunun bineği ve taşıyıcı sistemi, hiç şüphesiz "şevk bineği"dir.

Çünkü hayatın ağır yükü altında ve mücadele meydanında, nefis ve şeytanın taarruzları altında, insanın en çok moral ve motivasyona, şevk vegayrete ihtiyacı vardır.

Daima vazifemizi layıkıyla yapmak, severek yapmak, şevkle atılmak, zafer ümidini hep diri tutarak yola revan olmak ve asla "vazife-i ilahiyeye karışmamak olan ihlas düsturu"na(Mesnevi-i Nuriye, 226) bağlı kalarak ilerlemek.

Neden dünya herkese terakki dünyası olsun da, yalnız bizim için tedennî dünyası olsun?"sorgusu ile başlayan teşebbüs cesaretinin dinamosu ve yakıtı şevktir, teşviktir ve takdir ile tebriktir.

En büyük şevk kaynağı, ihlastır. “Allah için işleyiniz,Allah için çalışınız.” prensibi, en büyük dayanaktır. Neticeyi O’ndan beklemek, şevkimiz her daim canlı tutar. Ümidimizi tazeler. Çünkü lillah için olan bir gayret ve faaliyetin ücretini ancak ve ancak Allah verir. Başka tatmin alanları ve elde edilen sonuçlar karşılayamaz. Öyleyse, şevk motorunu buna göre çalıştırmak gerekir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum