Risale-i Nur İzahçılarına ihtiyacımız olacak

Risale-i Nur İzahçılarına ihtiyacımız olacak

Risale-i Nur araştırmacıları konularında uzmanlaşacak...

Risale Akademi 31 Mayıs 2014 tarihinde Ankara'da gerçekleştirilen Risale-i Nur'da İzah Çalıştayı programında Araştırma Görevlisi Dr. Akif Yazıcı'nın sunduğu tebliği yayınladı. 
 
Yazıcı, tebliğinde İsbat ve izah kavramlarının bilimsel çerçevede nasıl değerlendirildiğini ve nasıl değerlendirilmesi gerektiğinin üzerinde dururken, Risale-i Nur'dan alıntılar yaptı. İzahın genel anlamda bir eğitim faaliyeti olarak görülebileceğini belirten Yazıcı, yapılan çalışmaların Risale-i Nur araştırmacılarını 'izahta uzmanlaşmaya' götürmesinin tabii bir sonuç olacağının altını çizerek "Bu bakımdan Risale-i Nur araştırmacılarının belirli konularda uzmanlaşarak, mesela ‘Haşir izahçısı’, ‘Kader izahçısı’, ‘Ene izahçısı’ vb. olmalarını bekleyebiliriz. " dedi.
 
Dr. M. Akif Yazıcı'nın tebliğinin ilgili kısmı şöyle:
...
Bize göre, Risale-i Nur’da izah ve isbat kavramlarını zihnimizde somutlaştıran iki pasajı burada zikretmekte fayda görüyoruz. Birincisi, ‘Hazmolmayan ilim telkin edilmemeli’ başlığıyla Lemeat’ta yer alan şu ifadelerdir:
Hakikî mürşid-i âlim koyun olur, kuş olmaz. Hasbî verir ilmini.
Koyun verir kuzusuna hazmolmuş musaffâ sütünü.
Kuş veriyor ferhine lüab-âlûd kayyını.[1]
 
Burada esasen anafikir, izah veya isbat kavramlarının ötesinde mürşid-i âlim ile ilgilidir. Yalnızca âlimlike kalmayan, aynı zamanda irşad edecek olan bu kişinin, muhatabına verdikleri kendinde özümsenmiş ve hazmedilmiş olmalıdır ki, muhatapta ‘anlama’nın yanısıra bir ‘tasaffi’ işlemine gerek duyulmasın. Bunun ideal bir izaha doğru atılmış olan ilk adım olduğunu söylemek çok yanlış olmaz. Buradan hareketle iki tür ‘izahçı’ portresi tasavvur edilebilir. Metindeki teşbih devam ettirilirse koyun, otla beslenerek kuzusuna uygun sütü üretir. Öte yandan bir arslan, et yiyerek yavrusunun sütünü üretir.
 
Buradan hareketle farklı farklı konuları hazmederek, muhataplarına izah üreten farklı farklı izahçılar olacağı öngörülebilir. Risale-i Nur izahında bunun bizi ‘izahta uzmanlaşma’ya götürmesi doğal bir sonuç olmalıdır. Bu bakımdan Risale-i Nur araştırmacılarının belirli konularda uzmanlaşarak, mesela ‘Haşir izahçısı’, ‘Kader izahçısı’, ‘Ene izahçısı’ vb. olmalarını bekleyebiliriz. Bununla beraber, koyun ve arslanın yanısıra, insan gibi hem et türü hem bitki türü çok çeşitli gıdalarla tegaddi ederek bebeğine sütünü üreten canlıların varlığından yola çıkarak da, birden çok konunun uzmanı olarak izahını gerçekleştirebilecek uzmanların olabileceği de iddia edilebilir.
 
Bu pasajda gıdanın süte dönüştürülerek muhatab olan yavruya verilmesi izaha benzetilirse, isbat da gıdanın varlığının, veya gıdaya ulaşılabilecek yolların gösterilmesi işidir. Bu yolların bazıları uzun, bazıları kısa, bazıları kolay, bazıları zor vs. olabilir. Sadece isbat düşünüldüğünde önemli olan yolun varlığıdır, kalitesi ikinci planda gelir.
 
İzah faaliyetini belki de en veciz biçimde anlatan ifade ise, üstadıyla birlikte şehit Hafız Ali’nin kaleminden çıkmıştır: ‘Risale-i Nur'un bir kerametidir ki, ata et, arslana ot atmaz. Belki ata ot, arslana et atar ki, o arslan hocaya İhlâs Risalesini verdi.’[2],[3]
 
İzahın tam olarak ‘ata ot, arslana et vermek’ işi olduğu söylenilebilir. Yani izah her türlü bilginin, muhatabının alabileceği, sindirebileceği ve faydalanabileceği bir formda ona verilmesi işidir. Bu bakımdan bir muhataba uygun bir izahın, bir başkasının fehmine uyacak şekilde yeniden izahı da mümkündür ve ‘izah izahçıları’nı gerektirir. Bu bakış açısını on beş vazifenin umumuna teşmil ederek direk ana metinden yola çıkan izahçıların yanı sıra, ‘isbat izahçıları’na, ‘tefsir izahçıları’na, ‘şerh izahçıları’na vs. ihtiyacımız olacağı anlaşılır.
 
Özetle, isbat işi genel olarak bir bilişsel ve bilimsel faaliyet iken, izahın en genel anlamda bir eğitim faaliyeti olduğu söylenebilir. Bu iki işin temel farklılıkları, bu ayrımdan kaynaklanır. İkisinin ilişkisini ise hammade-ürün ilişkisine benzetmek çok yanlış olmaz. İsbat faaliyeti bizatihi isbatın kendisinin vuzuhu ile ilgilenmezken, onu muhataplara ulaştırmak işi olan izahın temel amacı, tanımı gereği vuzuhtur.

[1] Nursi, Said. Sözler. Sözler Yayınevi, 2005, s. 685.

[2] Nursi, Said. Lem’alar. Sözler Yayınevi, 2005, s. 276.
[3] Nursi, Said. Kastamonu Lâhikası. Sözler Yayınevi, 2005, s. 206.
 

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
12 Yorum