Risale-i Nur okunmasın diye Said Nursi'yi Abdülhamid karşıtı gibi gösteriyorlar
Akşam yazarı 'sinsi' oyuna dikkat çekti
Risale Haber-Haber Merkezi
Akşam yazarı Murat Çetin, son günlerde dost meclisinde Risale-i Nur Külliyatı müellifi Bediüzzaman Said Nursi’nin, Abdulhamid Han “aleyhtarı” olduğuna dair bir propagandanın gündemde olduğunu belirten Çetin, "Bu kadar da olmaz dedim. Çünkü o bir “tebliğciydi” ve tek gayesi “rızayı ilahiydi”. Abdulhamid Han’a karşı yaptığı tebliğin benzerini; Adnan Menderes'e de yaptı" dedi.
Yahudi beslemesi kişiler
Din ve İslamiyet düşmanlarının iki mücahidin-i İslam-ı; sanki ayrı dünyaların ve ayrı kulvarların insanıymış gibi gösterip, muhiplerini bir birine düşman etmeye çalıştıklarına işaret eden Çetin, "Bediüzzaman Said Nursi’yi Divan-ı Harbi Örfide yargılayan “ittihat ve terakki”; Abdulhamid Han’ı ise sürgün etmeye yeltenmiş ve maatteessüf bunda da muvaffak(!) olmuştur" şeklinde yazdı.
Osmanlı İmparatorluğunun içinde bulunan bazı Yahudi beslemesi kişilerin bütün dünyada var olan hürriyet akımını, Abdulhamid Han’a karşı kullanmak istediklerini ifade eden Çetin, yazısını şöyle sürdürdü:
"Aslında sadece Abdülhamid Han’a karşı değil; İslam’a karşı da bu akımı kullanmayı planlıyorlardı. Böylelikle Allah’a karşı hür olmaya yönelik bir zemin hazırlamaya çalışıyorlardı. Abdulhamid Han, Osmanlı tebaasından bazısını kandıran Yahudi ve dinsizlerin, İslam’a karşı mezkur niyetlerini sezmişti. Din düşmanları Müslümanlar içinde de olan “meşru” hürriyet talebini fark etmişlerdi. Böylesine müsait bir zeminde, kendi emellerini yerleştirmek istiyorlardı. Zaten bunun için müsait bir zemin de vardı.
Said Nursi “meşru” hürriyeti önerdi
"Osmanlı’nın en zor döneminde devletin başına geçen ve Müslümanlar tarafından “fethedilen” toprakların bütünlüğünü muhafaza ederek; bir “karış” toprak dahi kaybetmeyen Abdulhamid Han, Yahudi ve muavinlerinin kullanmak istedikleri hürriyet akımını “engellemek” istemiştir. Bediüzzaman Said Nursi ise Abdulhamid Han’a, bu “sinsi” planı engellemenin çareyi yegânesinin, ancak “meşru” hürriyeti “dört halife” dönemindeki gibi tatbik etmekle mümkün olacağını, Padişahlığın ise “gayri İslami” olduğunu ve mevcut sistemle bu mücadelede muvaffak olamayacağını söylemiştir.
İddia edildiği gibi Abdülhamid Han’a karşı değildi. Bu mücadelesini tam bir vatanperverlikle veriyordu. Abdülhamit Han ile Bediüzzaman Said Nursi’yi karşı karşıya getirmek doğru değildir. Bu arada Bediüzzaman’ın, Abdülhamit Han “aleyhinde” tek bir sözü dahi yoktur.
Müslümanlar Risale-i Nur Külliyatından uzak dursunlar diye...
Mütedeyyin kişiler Abdülhamid Han’ı dindarlığından dolayı sevmektedirler. Bu “ithamı” kullananlar; “Müslümanlar Bediüzzaman Said Nursi’den ve onun telif etmiş olduğu Kur’an tefsiri Risale-i Nur Külliyatından uzak dursunlar” diye sinsice plan çeviriyorlar. Yukarıda da belirttiğim gibi Bediüzzaman Said Nursi’nin Abdulhamid Han aleyhinde her hangi bir sözü mevcut değildir. Bediüzzaman tamamen Abdulhamid Han karşısında olsaydı; neden Divan-ı Harpte yargılandı? Malum olduğu gibi Divan-ı Harpte “şeriat” istiyor diye “idamla” yargılandı. O yüzden bu tarz oyunlara gelmemek lazımdır. Bediüzzaman bir İslam âlimidir. İslam alimi padişaha nasihat etmekle mükelleftir. Nasihat etmek onun karşısında olmak anlamında değildir. “Böyle yaparsanız daha iyi olur” manasındadır. “Vay sen onun karşısındaymışsın” demek cehaletin ve fitnenin mahsulüdür.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.